değil öyle yoksulluklar hasretler
bir tek başak tanesi bile susuz kalmayacak
bir tek zeytin dalı bile yanlız
sıkıysa yağmasın yağmur
sıkıysa uyanmasın dağ
bu yürek ne güne vurur
diyerekten haykırdığımız ve unutmadığımız katliam.
katliamı sosyolojik,tarihsel ve psikolojik olarak tahlil etme erdemliliğini göstereceklerin yapacakları tahlilleri bir türlü göremediğimizi bize anımsatan katliam. kısır döngü olarak ifade edilen durumdan sıyrılma yönünde bir çaba sarfetmeyenlerin bir çember misali başladığı yerde bitmelerini görmek olayı dahada içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. ve merakla beklemekteyim katliamların tarihsel,sosyolojik ve psikolojik olarak tahlillerinin yapılmasını. hala beklemekteyim.
1980 öncesi dönemin sol-sağ çatışması içinde değil, faşist saldırı ve katliamlarla dolu olduğunu kanıtlayan olaydır. Komando kamplarında eğitilen ülkücülerin devrimcilere yaptıkları saldırılar birçok yerde katliam boyutunu almıştır.
olayın kısır döngünün dışında ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini,sosyolojik,tarihsel ve psikolojik olarak bir tahlile tabi tutulması gerektiğini yazan yazarların sosyoloji anlayışlarını ibni haldun görmüş olsaydı muhtemelen kahrından ölürdü.ki kendisi sosyoloji biliminin kurucusu olarak kabul edilir.
tahlil olarak yazılanlar hemen hemen herkesin netten kolayca ulaşıp,copy-paste etkinliği yapmasıyla sözlüğe eklenebilecek verilerdir,ama bir olayın sosyolojik karakteristiği bu şekilde irdelenmez. hakim inanç olan sünni inanışının,kendinden başka azınlıklar üzerindeki politikaları ortaya dökülmeden,diğer inanışları ötekileştirme etkinlikleri tahlil edilmeden sosyolojik bir tahlil yapmak mümkün değildir. hakim olan ideolojinin yüzyıllardır alevi kültürüne dair politikaları bilinmektedir,osmanlı döneminde başlayıp,günümüz türkiyesine kadar devam eden sayısız katliamın öznesi olmuş bir kültürü,kendi tek tipleştirme asimilasyonuna uygun hale getirmek için çabalayanların karakteristiği açımlanmadan bir tahlil yapmak mümkün değildir. yavuz sultan selim dönemindeki katliamlar ve gazi katliamı arasındaki süreçte hakim ideolojinin sırtını yaslamış olduğu paradigmada en ufak bir değişiklik olmamıştır, bu paradigma alevi kültürünü devamlı bir asimilasyon politikasının içine dahil etmeye çalışmıştır,bu asimilasyon politikasının türlü türlü olguları vardır,fakat katliamlar sürecini minimalize bir şekilde ele alma çabası olarak sadece maraş katliamını değerlendirecek olursak,aynı zihniyet tam teşekküllü bir şekilde maraşta kendini göstermiştir. deniliyorki alevi-sünniler arasında bir çatışma yaratılmaya çalışılmıştır; bu çatışma yeni olan birşey değildir,yüzyıllardır çocuklarını aleviler mum söndü yapıyorlar,alevilerin hepsi ensesttir,yıkanmazlar,yaptıkları yemekler yenilmez,5 alevi öldürenin yeri cennettir...vs..şeklindeki mottolarla yetiştirmiş bir zihniyetin büyüyen çocuklarının maruz kaldıkları yetiştirilme tarzının etkisiyle alevileri düşman olarak görmeleri devletin sistemli bir politikasıdır,bu anlamda maraş katliamına katılan faşist ve yobaz sürüsünün alevileri katletme düşüncesi sinemanın bombalanması esnasında ortaya çıkmış bir düşünce değil,daha çocukluklarıyla birlikte onların kafalarına kodlanmış bir ön yargıdır,ve nedense bu ön yargının sonucunda katledilen alevi kültürü olmuştur.
alevi kültürü hiçbir zaman güce biat etmemiş,zorla müslümanlaştırılmaya karşı çıkmış,kendi kültürünün asimilasyona uğramasına engel olmaya çalışmıştır,bu engel olma karşısında sistem boş durmamış ve sistematik katliamlşar yapmıştır,ve bu katliamları yaparken katliamı yapacak kişileri bulma konusunda hiçbir zorluk yaşamamıştır,çocukluğundan itibaren bunun için yetiştirilen ,faşist ve yobazlardan oluşan hazır bir ordu ile bunu eyleme geçirmiştir.
maraş katliamını meşrulaştırma gayretindeki zihniyete şunlarıda sormak gerekir; aleviler evlerini ya da köylerini basmışlar mıdır,alevilerden yönelik bir katliama maruz kalmışlar mıdır,aleviler tarafından yapılmış tek bir katliam örneği verebilecekler midir...
alevi katliamlarının nedeni belldir,aleviler gücün yanında olmak yerine halkın ve emekçinin yanında saf tutmayı seçmişlerdir,bu seçim onları kompradorların gözünde katli vacip kişiler olarak görmeye yol açmıştır.bu anlamda olayı sosyolojik,tarihsel ve psikolojik boyutlarıyla değerlendireceğim derken komikleşmemek gerekmektedir.
an itibariyle trt2 deki demokrat programında sırrı süreyya önder tarafından çok doğru cümlelerle ifade edilen katliam. sırrı süreyya önder katliamla ilgili bir film senaryosu hazırladığını söylemekte. 30 küsur yıl sonra bu katliamın filminin yapılacak olması sevindirici bir gelişme. o katliama karışan faşist köpeklerin ve onların ardılı olanların mutlaka izlemelerini önereceğim film.
"Ocak 1978'de Bülent Ecevit'in başbakanlığındaki CHP hükümetinin kurulması, MHP'yi içinde bulunduğu sıkışıklığı aşmak amacıyla radikal bir strateji değişikliğine yöneltti. "iç savaş stratejisi" olarak da tanımlanabilecek bu stratejiye göre, Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde faşist hareketin önderliğinde birleşecek geniş kitlelerin sözünü ettiğimiz hedeflere yine kitlesel biçimde saldırması bu bölgelerde iç savaşı kışkırtacak ve orduyu faşistleri de içine alan bir iktidar bloğu kurmaya zorlayacaktı. Bu seçenek gerçekleşmediği takdirde, süreç açık bir iç savaşa dönüştürülecek ve faşistler bu savaştaki sağcı cephenin önderliğini (elbette silahlı kuvvetler içinde kendisiyle birlikte davranmaya yatkın unsurlarla mümkün olduğunca birlikte davranmaya gayret ederek) tek başına yapacaktı."
"21 Aralık günü Kahramanmaraş Endüstri Meslek Lisesi'nde çalışan TÖB-DER üyesi iki solcu öğretmen (Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu) faşistlerce katledildi. Ertesi gün cumaydı ve faşistler özellikle Cuma namazı esnasında oldukça kalabalık olmak için hazırlıklara giriştiler. Endüstri Meslek Lisesi'ndeki bir dakikalık saygı duruşunun ardından cenazeleri defnetmek için yürüyüşe geçen 5000 kişilik kitle anti-faşist sloganlar atarak kent merkezindeki Ulu Cami'ye yaklaştı. Tam bu esnada Cuma namazı çıkışında caminin önünde biriken ve öğretmenlerin cenazesini camiye sokmamakta kararlı olan sağcı grubun içinden biri şöyle bağırıyordu: "Komünistler geliyor! Komünistler Ulu Cami'yi yakıyor! Ordu bizimle beraber! Neden duruyorsunuz, sizde din iman yok mu? Din elden gidiyor! Yürüyün, komünistleri öldürelim!" Ardından "Komünistler Moskova'ya!", "Katil iktidar, katil Ecevit!", "Komünistlerin cenaze namazı kılınmaz!" diye bağıran 10 bin kişilik faşist topluluk saldırıya geçti. Ardından kitlenin üzerine apartmanlardan sandalyeler, briketler, kaleden taşlar, silahlar, camiden takunyalara varıncaya kadar her şey atıldı. Cenazeler yerde bırakılmak zorunda kalındı. Kitle ancak Pol-Der'li polislerin olağanüstü gayretlerinin sonucunda Yörük Selim Mahallesi'ne geri dönebildi. Çatışmalar sonucunda faşist güruhun içinde yer alanlardan üç kişi öldürüldü.
Ancak her şey daha yeni başlıyordu. 22 Aralık gecesi faşist ajitatörler Sünnilerin yoğunlukta olduğu mahallelerde "ertesi gün Alevilerin silahlı saldırı yapacağı" propagandasına başladılar. 23 Aralık'ta MHP ve ÜGD adına belediye hoparlöründen yapılan anonslarda halk üç "şehit"in cenazesine katılmaya çağırıldı. Cenaze törenlerinin hemen ardından Yörük Selim Mahallesi'ne doğru saldırıya geçen sayısı 15 bini aşan kitle mahalledeki kitle direnişini kıramadı. Faşistler çok sayıda kayıp verdiler. Sonraki üç gün boyunca Yörük Selim Mahallesi'ne girmeye çalışan faşistler hiçbirinde bunu başaramadılar. Esas trajedi de bu başarısızlıklarının yarattığı hıncın sonucunda yaşandı. Devrimci güçlerin Yörük Selim Mahallesi'ne çekilme çağrısına uymayan, evlerinden ayrılmak istemeyen, çoğunluğu CHP taraftarı olan pek çok kişi faşistlerce katledildi. 22-25 Aralık günleri arasında sayısı bugün de belli olmayan (resmi rakamlara göre ölü sayısı 111'di; ancak gerçek rakamın bunun en az iki katı olduğuna inanılmaktadır) pek çok insan faşistler tarafından işkence edilerek, yakılarak katledildi. Bin civarında insan yaralandı. Çok sayıda kadına tecavüz edildi. Atılan sloganlar katliamın faillerini açıkça ortaya koyuyordu: "Allahını seven, peygamberini seven yürüsün", "Komünist Alevileri öldürün!", "Alevileri yaşatmayın, bunları öldüren cennetlik olur!", "Kahrolsun komünistler!", "Müslüman Türkiye", "Alevilere ölüm!", "Komünistler Moskova'ya!", "Yaşasın Türkeş."
Asker ve polislerin faşistleri engellemek için hiçbir ciddi müdahalede bulunmaması devletin katliama göz yumduğunu açıkça gösteriyordu. Bundan cesaret alan faşistler, son derece sınırlı bazı müdahale girişimlerine bile büyük bir öfkeyle tepki gösterdiler. 23 Aralık günü Jandarma Alay Komutanlığı "Komünist asker!" sloganını atan faşistlerin saldırısına uğradı. Saldırıları önlemeye çalışan az sayıdaki polis "Komünist polis!" sloganıyla protesto edildi. 24 Aralık günü ilan edilen sokağa çıkma yasağına uyan tek grup faşistleri önlemek yerine karakol ve kışlalarda oturmayı tercih eden devlet güçleriydi! Ancak katliam tamamlandıktan sonra, katledilenlerin cesetlerini toplamak için geldiler."
(Maraş katliamı: Türk faşizminin aynası, işçi Mücadelesi, Sayı 38)
hamile kadinlarin karnının de$ildigi, 3-4 yasinda veletlerin olduruldugu, insanlarin nasil bir nefret duymaktaysa ba$ini balta ile kestikleri olay.insani atalarindan adeta utandiran olay. tek kelime ile yaziklar olsun.
bu dunyada devlet tarafindan cezalandirilmadiniz ama allah diger tarafta o kestiginiz cocuklarin cezasini öyle bir verecek ki buna hic $upheniz olmasin..
edit: eksi oy veren arkadasa selam ederim..
Gazi olayları olarak bilinen bir diğer katliam ile birlikte gerici şovenist basın ve oligarşik güçler tarafından solun üzerine yıkılmaya çalışılan türkiye faşizm tarihinin en önemli eserlerinden birisi olmuş katliamdır. Katliamlarda yapılanları bir tarafa bırakıyorum, katledilen insanların büyük bölümü alevi olduğu için sevinenler bugün muhsin yazıcıoğlu için büyük yas içerisine girmişlerdir ve muhsin y için üzülmeyenleri, yas tutmayanları bölücülük ile hainlik ile suçlamaktadırlar. ironik olan ise aynı kişilerin muhsin yazıcıoğlu insan değil miydi yorumlarında bulunmasıdır. tabii maraş'ta yakılanlar aleviler ölmeyi çoktan haketmişlerdi. yaşasın faşizm.. yaşasın kontrgerilla. yaşasın mhp zihniyeti.
maraş katliamının yapılması emrini veren de,
bu emiri ileten de,
katliama göz yuman da,
katliamı yapan adilerin kim olduğunu bilmelerine rağmen bu dangalakları yargılamayanlar da,
sahiplerinin laflarıyla ulumaya başlayan yavuz selimin mamulünün çakma taklitleri de
yezid soyudur.
solcuların sebep olduğu ve başlattığı trajik hadisedir(olay sırasındaki chp li içişleri bakanı irfan özaydınlı bunu itiraf etmişdir)...hadiseden kısa bir süre önce ise s.s.c.b ticari gemisinden silah ve mühimmat bulunmuşdur...suçlanan ülkücü ökkeş şendiller ise mahkemede beraat etmişdir...
türk milliyetçiliğini; arap sarığına tuuu kaka derken amerikan kotu giymekten hicap duymadan,batı müziği eşliğinde ecnebiler gibi raksedip fransız şarabı dolu kadehi tokuşturmak ve noelde çam süslemek sananların müslüman türk milliyetçilerini anlamaları ve maraş olaylarını nesnel tahlil etmeleri elbette beklenemez...
babannem anlatıyor dışarıda, gözünün tam da önünde bir adam diğerini kovalıyor öndeki yoruluyor daha fazla kaçamıyor arkadaki adam yılların öfkesi derler ya öyle bir öfkeyle yerden bir tuğla alıp öteki adamın kafasına vuruyor vuruyor vuruyor adam öldümü kaldımı babannem bakamıyor hemen ordan kaçıyor işte katliyam gözler önünde böyle oluyor.
1 hafta sürmüşür. tam bir hafta. uzantıları da günümüzde sözlükte, dışarda, sağda solda müslüman değil bunlar, mum söndü yapıyorlar diye havlayanlar işte.
1 hafta. ne yaptı ulan bu insanlar size? ben alevi değilim herkes bilir o evi yakarsanız benim evim de yanar diyenler, maraş'ta kızıl bırakmayın diye bağıranlar, annesinin karnındaki cenine balta saplayanlar, baltayla çocuk doğrayanlar..
ne yaptı ulan bu insanlar bu kadar nefreti hak etmek için? kendi insanlığınızdan vazgeçmenizi sağlayan ne ulan!?
pul kadar değeriniz yok. ne sizin, ne de uzantılarınızın.
katledenin ve katledilenin kim olduğu önemli değildir; önemli olan tek bir insanın dahi böyle bir muameleye maruz bırakılmamasıdır. devlet aygıtı da zaten bunun için vardır. bu açıdan maraş katliamı, insanlık tarihinin kara lekelerinden bir tanesidir. hayatta en kutsal şey yaşam hakkıdır ve hiç kimse hangi sebepten olursa olsun başkasının hayatına ve vücut bütünlüğüne tecavüz etmemelidir. şiddet ahmakların işidir, tarihimizdeki bu kara lekeyi temizlemek ise toplumun görevidir.