* masumiyetin, fitnelik fesatlık bilmezliğin yüze yansıması, yapılmaya çalışılsa ele yüze bulaşmasının insan hali; sanki yeni bitirmiş anaokulunu, şimdi silmiş ağzındaki çikolata bulaşıklarını...
hayatının en büyük sürprizini karşısında görünce afallayan ama uzun zamandır hiç olmadığı kadar mutlu olan, hayatında hep mutlu sürprizler olsun dediğim denizaşırı yazar.
kendisini kktc zirvemize beklediğimiz yazardır. ha diyeceksiniz ki ulan niye özel mesaj atmıyorsun? özel mesaj da atacağım ama böyle daha bir exantirik olmakta. kendisi benim kıbrıs hakkındaki düşüncelerimi sevmese de zirve hakkındaki düşüncelerimi sevecektir.
Alışması, yaşaması zor şehrin sakinleriydik artık, bir tek onun annesi babası yanındaydı Ankara'da. Kampusun tam karşısında küçük bir otel odasında kaldılar iki hafta kadar. Onunla karşıdaki otele kadar gelir miydim? Yeni tanışmıştık ama sorun değildi, gelirdim tabi otele kadar. Napan anne, dedi annesine, dayanamadım güldüm. Zaten bir gariplik vardı konuşmasında ama bu kadar bariz değildi bizimle konuşurken. O zaman bilmiyordum ilerleyen zamanlarda Kıbrıslıların konuşmasının dilimize pelesenk, bize eğlence olacağını. Sonra annesiyle babası döndüler Kıbrıs'a ve başladı bizim ilk yalnızlık günlerimiz.
işte biz çok küçüktük o zamanlar, sınıfın en küçükleri... O zaman 84'lü olmak demek, 17 olmak demekti. Şimdi anlamı değişse de o yılda doğmuş olmanın, o zamanlar üniversitede boyu uzamaya devam eden küçük ve ağlak kızlar bulmuştu birbirini.
Saflık ve gücün bir aradalığını, zor olsa da ahengini gösterdi bilmeden bizlere. Zaten annesi o doğduğu zaman hep direnmesini istemiş, hep güçlü olmasını. Zaten solcu babalar da kızlarının mücadeleci olmasını isterlermiş.
Biz oyalanırken öyle kendi halimizde, yıllar pek bi'uyanık davranıp akıverdi. Neredeyse elti olacaktık ama yarım kaldı, olmadı. :) Tam beş kere doğum günlerimizi kutlamışız beraber şimdi saydım da. Ama hep final zamanına denk geldi onunki. Cebeci Cami'nin dibindeki güneş gören evinde, not kağıtlarının arasından uzattığında kafasını, mürekkep bulaşmış yüzüne, dağılmış saçlarına bakıp iyi ki doğdun dedik en sadelisinden.
Ama şimdi ne okul var, ne sınavlar var, ne de bir aradayız. Araya Akdeniz girdi. "Voleybol oynarken topunuz denize kaçıyor mu adada?" esprisinin bile tadı kalmadı artık. iki ayrı ülkenin, iki ayrı devlet kurumunda saçma işler peşindeyiz :)
Yarın yine doğum günü, Kıbrıs'a rağmen, mesafeye rağmen, habersizliğime rağmen. Kutlu olsun. Direnmeleri refakatçisi olsun yollarında, her daim.
ilaçlarla kontrol altına alınması çok zor olmayan hastalık. benzeri psikiyatrik hastalıklara göre en katlanılası sayılabilir, yeter ki ilaçlarını düzenli iç.
ankara'ya kar yağarken bu günlerde, tam yedi yıl önce bu zamanlar ilk kez kar görüp sevinçten çıldırışı gözümün önüne gelen; şimdilerde hem kar'a, hem ankara'ya, hem de bana hasret kalmış sağlıklı ruhun sahibi.
mani ve melankoli olmak üzere değişik şekillerde görülebilen bir hastalıktır.
mani; canlının, aşırı neşeli olması halidir. bu haldeyken canlı, şarkı söyler, dans eder, avazı çıktığı kadar bağırır.
melankoli; canlının, ruhî bir çöküntü içinde olmasıdır. bu haldeyken canlı, yaşamı ve dünyayı değersiz bulur. hatta bazen düşünceleri o kadar ileri gidebilir ki; yakınlarını bu değersiz dünyada yaşatmak istemeyerek, onları öldürmeye bile kalkışabilir.
mani ve melankoli, günün belirli vakitlerine dağılmasıyla karışık olarak görülebilir.
iyi bir tedavi ve kişisel olarak düzenli, özenli bir yaşam şekliyle kontrol edilebilinen bir hastalıktır. kroniktir yaşam boyu sizinledir ki zaten hep sizinleydi yani aksi durumu pek bilmezsiniz sadece yaşamın bir anında durup kabullenmeye başlarsınız hastalığı. hastalık mani ve depresif ataklarla seyreder, bazen de karma ataklar olur ancak belli bir karakteristiği vardır ve bu hiç gitmez.
bipolar bozukluk ya da diğer adıyla iki uçlu duygu durum bozukluğudur. alternatif olarak şunlar kullanılabilir:
+dengesiz
+bi öyle bi böyle
+bi güler bi ağlar
+sağı solu belli değil
ağlayan ve ağlatan, gülen ve güldüren, çıldıran ve çıldırtan, gel-git ruh haliyle dengesizleşen ve dengesizleştiren, taşıması ağır bir yüke benzeyen bir insandır.