inanmıyorsan amuda kalk da öyle bak şu sahaya
Öfkeni sabah taşıyor,
içindeki sevgiyi 45 dakikada bırakıveriyor otobüsler olmadık bir sokağa
Seninle sinemaya gelmeyen,
Az ileride tanımadığı bir adamın kullandığı taksiye biniyor.
Kuş gibi çırpınman da niye,
Biri okkalı bir tokat atar,
Kavga çıkar, dağılır yazıların etrafa.
Değişir anlık acıların.
15 metre dipte bir vurgun yemişsin say.
Farzet tek bir yaprak kımıldamamışken ağaçlarda,
bir rüzgâr bacaklarını kırmış geçmiş.
Gülmüşsün öylesine
Sonra
Uyuya kalmışsın kızıl saçlı bir kadının omuzlarında,
Olmamış bunlar.
Şehrin sürekli yenilenen kaldırımlarında büyütmüşsün göz bebeklerini.
Vazgeçmenin adı kazanmak oluyor bazen.
Ama sen,
Hep bildiğin yerlerden geçeceksin ısrarla.
Bu kez,
Trenle hiç görmediğin bir şehre git,
Ve kendini ağaçların çok olduğu bir yerde camdan dışarı fırlat
vicdanımız hep seslenir ama bizim anca işimiz varken
kim durup dinleyecek ki onu?
bir kocaman çarkın içinde, dişlilerden
biriyim belki
anladım baglı hepimizin eli kolu
kimler sildi, kim süpürdü, kim eritti erdemleri?
kim kaçırdı, kim götürdü, kim yok etti sevgileri?
bir boşlugun ortasında, gerçekle dogru arasındayım.
artık yarın diyecek gücüm bile kalmadı.
ya sunulanı kabullenmeli, yada kendi bildigini okumalı
yaşam kiminse onu o yaşamalı
kimler sildi, kim süpürdü, kim eritti erdemleri?
kim kaçırdı, kim götürdü, kim yok etti sevgileri?
bir sürü el uzanır amma, herkes çekmek ister kendi yoluna
hangi yoldan gitmeliyim? midem bulandı bu yalanlardan.
sevgisizsem suclamayın, sizden kalan mirastır bu.
leş kokuyor yüreginiz unutmuşsunuz yıkamayı.
salonun ışıklarını yakabilirsiniz çünkü;
perde kapandı ben yokum artık
hiç bir şey kalmadı bize sevmek için dünyayı.