çoğu law and order dizi ve bölümüne ev sahipliği yapmış new york yerleşimi.
burayı görmeden, sokaklarında yürümeden ölürsem mutsuzluğum daha da artmış olarak öleceğim.
Aşağıdaki kare, 1994 veya 2004'ten değil, 1964'ten. 2018'de bizim Maslak (güya yerli Manhattan), kıyısından köşesinden bile geçemiyor. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1728023/+
eskiden manhattan'da ikiz kulelerin bulunduğu alanda kızılderili pazarları kurulur. bu pazarlarda beyaz adama sattığı şeyler karşılığında boncuklar, süs eşyaları alırlar. bir gün beyaz adam satışta hile yapar ve aralarındaki anlaşmaları bozulur. ve beyaz adam kızılderililere saldırır. kızılderili kabilesinin lideri de onları ve bölgeyi lanetler ve "kötü beyaz adam" anlamına gelen "manhattan" olarak bölgeyi sonrasında adlandırır.
1998 ile 2004 yılları arasında sex and the city dizisinin çekildiği, günün her saati uyanık olan, New York zenginlerinin yaşadığı, New York city’ e bağlı, central park’ ın bulunduğu ada.
woody allen'ın çektiği harikulade film. annie hall'dan sonra bu filmde de diane keaton'u oynatması çok hoş. yine, kadın-erkek ilişkileri üzerine önemli şeyler içerir. karşılıklı diyaloglar oldukça güzeldir. bunlardan birisi de isaac ve mary'nin müzeyi gezerken aralarında geçen diyalogtur.
"+bak, satürn. satürn, güneş sistemindeki altıncı gezegendir. satürn'ün kaç tane uydusunu sayabilirsin? mimas, titan dione var, ve tabii ki hyperion.
-ben hiçbirini bilmiyorum. neyse ki sohbet konusu olmuyorlar.
+gerçekler. parmak uçlarımda milyonlarca gerçek var.
-doğru, ama hiçbir anlam ifade etmiyorlar. çünkü, akılla anlaşılan bilginin hiçbir önemi yoktur. her değerli şey senin içine farklı açılardan girmelidir."
ayrıca isaac'ın terkedildikten sonra kurduğu bir replik vardır ki, gayet hoştur:
"öyle bir durumdayım ki biri üzerime bir battaniye vermeli."
yapımcılığını Charles H. Joffe'un, yönetmenliğini Woody Allen'ın üstlendiği 1979 yapımı Amerikan romantik güldürü filmidir. Olay örgüsü Allen ve Marshall Brickman'e ait olan filmde 17 yaşındaki bir kızla flört eden, ancak en yakın arkadaşının metresine aşık olan 42 yaşındaki bir adamın başından geçenler anlatılmaktadır.
bir süre yaşadığım, new york city'de bulunan bölge. gerçekten lüks ve eğlenceli bir yerdir lakin inanın istanbul'un yerini tutmaz. centralpark'ı saymaz isek resmen ağaç yoktur bu bölgede. her yer uzun uzun binadır. üstelik güneşinizi de engeller bu binalar. anlayacağınız bülbülü altın kafese koymak gibi bir şey.
mazgal yapıda strett ve avenueları vardır. içinde ancak sarhoşlar kaybolabilir. fifth avenue en meşhur caddesidir. empire state building bu caddede yer alır.
ortasında insanoğlunun eliyle yaptığı en büyük, dev yarasa central park bulunur. binlerce insan içinde koşar, bisiklet biner, patikalarında yürür, banklarına oturur, çimlerine yatar.
metro ağı inanılmazdır. yer yer 4 kata ulaşan metro istasyonları vardır. trenleri 4 dakika arayla kalkar. ortalama her durakta müzisyene rastlarsınız.
meyve inanılmaz pahalıdır ve tane olarak satılır(markette elmanın tanesi 99 cent'tir). o nedenle fakirleri fastfood, zenginleri meyve tüketir. (marketlerin raflarının vitamin haplarıyla dolu olmasının sebebi bu olsa gerek)
otellerde new york'un diğer ilçelerine göre %15 daha fazla vergi alınır.
woody allen'ın en güzel filmlerindendir. baş karakter isaac'ı woody allen oynamıştır. nedense kendime benzettiğim kahramandır. eski karısı, isaac'ı şöyle tanımlar filmde: "liberal yahudi paranoyası, şovenist erkek, bencil mizantrop, nihilistlik ruh halleri, hayattan hep şikayet eder ama hiç çözüm bulamaz, her zaman sanatçı olmak ister fakat gerekli fedakarlıkları göstermez, bu gibi ilkel anlarında ölüm korkusunu dile getirir, ama trajik şekilde abartır ve bu sadece narsisizm'dir."
kesinlikle izleyin derim.
eric johnson isimli insan evladının tabiri caizse gitarı tersten çaldığı muhteşem parçadır. Clean partisyonlarda çalınması güç bir çok elektro gitar tekniği barındırır. Ruh hali ne olursa olsun dinletebilitesi olan, bir girildimi çıkılamayacak parçadır.
kapitalizmi her kosesinde hissedebileceginiz yer. bi ayakkabinin 3000 dolara satildigi magazalarin onunde 50 cent icin dilenen bi suru homeless gorursunuz.
aklıma hep mahar alonson'un new york sokaklarında şarkısını getirten yer.
"...televizyon desen binbir kanal
bir kanal var hele manhattan
ademle havva röportajdalar
onların bile yaprağı var edep yerlerinde
bunlar ise dal şafaklar
yuh be dedim hayret kardeşim
öbür gün hemen şirkete gidip
bilet tarihimi değiştirdim
şu anda uçaktayım bize doğru
biz dediğim gayet zorlu..."