çok çiftlik gezdim. herkes olmadığının gayreti içinde. alnı secdeye değmezken müslüman, ağlamazken duygusal, siki kalkarken kızların mini etek giyme özgürlüğü savunucu, marlboro içerken antiemperyalist, taş atamazken eylemci, yumruğu masaya vuramazken devrimci, otuzbir çektikten hemen sonra felsefeci, çoluk çocukla başa çıkamazken ülkeye yönetici, ne demiş bilmezken kemalist, hiç düşünmezken ateist, bir bir bok bilmezken alim, üç kitapla kitap kurdu, sidik birikintisi içinde kaptan-ı derya olmuş nice insan gördüm, nice insan oldum.
içine girdiğinizde insanların, sadece aynı görüşü paylaştığınız için size yakınlığını, ötekisine küfrünü, aslında aynı dikdatörlüğün, aslında aynı hoşgörüsüzlüğün herkese bulaştığını gördüm.
canımız ciğerimiz dediğimiz kişi bir canavar oluyor bazen bunu farkettim.
şöyle diyor şarkı: dünya kerhanesinde bakire değilsin.
ötekine bok atarken şöyle diyoruz: mal lan bunlar. eheh aklı sıra laf konuştu diyoruz. lan öküz kimse kimseyi aslında dinlemiyor, işte bunu bilmiyoruz.
neden-sonuç. çünkü sonucu seviyorum. sonuncu somun benim, bir de bu var.
yedi katlıyız, babam göğe merdiven dayadı. hu.
algida dondurma neyse de insan algının yüzüne kapıyı çarpar mı?
izah mizahtan daha zor. mesela çocuk elbiseleri de daha pahalıdır.
m harfinin yokluğuna gelsin bu parça.
güldürmeyen acı beni güçlendirir.
allah'ım bu kahkahasızlık biraz fazla.
giriş yapamadım ilk defa biriyle konuşmaya.
klavyesinde kavalye yani. diksiyonunu yuttum bu işin,
ama gel gör ki tuşları kekeledim.
ama alttan alıyorum, yüzelli kilonuza rağmen, az insaf, el insaf dedim.
anlatamadım.
insan bindiği dala kusar mı?
aslan attığı terden belli olur, pes ettim.
sektöret bazda dikkate alındığında kafasını yararlar adamın,
ben tahammül ettim.
ama ben de insanım
benim de bir cananım var.
ismet abi yirmiüç sene yaşadım, benim anım var.
aradan çık adana.
sonra muhabbeti kestim.
ama bir tebüssüm ettim, bir hap ver dediler hadi, hastanız dediler. diyor.
ama kendinize atfettiğiniz bu önem biraz fazla bayan.
ben demiştim demek çok saçma.
iki seçenekten birini seçmek seni dahi yapmaz dana.
sözüm, senin elçiliğine de zeval getirecek tarzda, tüm öküzlere.
hiç dinlemiyorsunuz.
ayakkabı kalıbında mısınız?
ayak tesadüfi değildi, kokuyla alakalı.
kendinize affettiğiniz bu günah ama.
allah'ım bu kahkahasızlık biraz fazla.
virüsü buralara bir yere sokuşturayım. öküzler zaten heryerde.
şarbon marbon kesmez sizi. gidi deli dana.
soktum gözüne yayı.
nefret edemem sizden.
bu önem size fazla.
iç ticaret açığınız gün geçtikçe artmakta.
hep alıyorsunuz.
farkında mısınız.
abi güzel günler görecektik
ama gel kör ki
dereyi görmeden parampaçayım.
bilsem az fazla ağlardım
bilsem müdüreyi, hakimeyi, latifeyi eğlendirirdim
çocuk havuzuna girerdim
buralarda bir 'r' gördünüz mü, üç yaşlarında?
sığlıkla sığırlığın benzerliği tesadüf müdür abi?
mesela silindirikle sikindirik kelimelerine dikkat et.
şu benzerlik tesadüf olabilir mi?
çok fazla gülüyoruz ama hiçbirimiz
güler yüzlü değiliz
demiştim.
herkesin gözüne batıyorum ama
kimsenin gözüne giremiyorum bu da not alına.
şunlar:
hergün aynı mallığa tekrar takılanlar.
su yüz derecede kaynar. bunu hergün niye söylüyorsunuz lan. bunu biliyoruz artık.
yazmak sizin için tekrardan öteye, bilindikten daha ileriye ne zaman geçecek.
misal verelim de mallığınız pekişsin:
hırsızlık başlığına gelip "çok kötü bir şeydir" demek mallıktan başka bir şey değildir.
bunu ne zaman kavrayacaksınız.
yazdığınızın bir değer taşımasına ne zaman karar vereceksiniz.
ortalamanın ortalama söyleyişleriyle topladığınız alkışa tüküreyim.
insanın mallığını ne denli sürdürebilirliği üzerine.
bazen sahtelik denemesi yaparken göz önünde bulundurulur zaman.
bu kadar süre rol yapamaz denir ve inanılır çoğu zaman.
koynumda yılan beslemişim ise çoğu zamanın çok olmadığı bir anda çıkmıştır zaten.
eğlence aynı mallığa dayandırıldığında -yani bazen mallık bir eğlence çeşididir-, hatta şair -ah ne aptalmışım dediğiniz zamanları bana verin- derken bunu söylüyordu belki de, insan bir mala dönüşüyor belki de haberi olmadan.
bunun için kırk kere söylersen olur bile denebilir.
ilerleyelim beyler.
yani
tamam şu mallığınız kaldırılabiliniyor bazen. şakacı puşt deyip geçiliyor.
her gün burnunu mendile silen öküz, koltuğa oturan aygır, hala yemek yiyen beygir tarzı mallıklarınız ve verilen primler hayvanlardan soğutuyor insanı.
ağız tadıyla kimseyi bir yere sokup çıkaramaz olduk. çünkü mallar mallıklarını mal taklidi yapmalarının ardına gizler oldu.