bazı kadınlar o kadar nadir makyaj yapar ki, gözündeki rimeli unutup gözünü ovuşturur. tam o anda, elin gözündedir ve, "etrafta kimse yoktur umarım" diye içinden geçirirken elini çok ama çok yavaş gözlerinden çekersin. mendil aramaya başlarsın.
konsomatris boyutuna vardırılmadığı sürece hoş durabilicek, bi siyah göz kalemiyle vamp, bi kırmızı rujla seksi, bi pembe allıkla heidi gibi gösterebilicek mucizevi bi olaydır.
benim için rimel kalem ve parlatıcıdan ibaret olan eylem. Abartıldığında karşı tarafta ''kazısak altından ne cıkar lan acaba?'' gibi bir merak uyandırdığına inanıyorum. **
"yüzünüzdeki kusurlu her yeri kapatabilirsiniz ama makyaj yaptığınızı kapatamazsınız." bir arkadaşımın söylemiş olduğu bu sözdeki kahraman.
iyi makyaj yapabilmek için makyaj yapılacak yeri iyi tanımak gerekir. bir de abartmamak gerekir. doz meselesi yani.
ister bahanesi "kendime güzel gözükmek istiyorum" gibi samimiyetsiz ve yavan bir düşünce olsun ister "evet kardeşim karşı cinse güzel gözükmek istiyorum doğa derler buna" gibi gerçek ve samimi bir düşünce olsun her halükarda kadının yapısının özden çok görünenle alakalı olduğunun kanıtıdır. kendisini bilgisi ve becerisiyle değil dış görünüşüyle var etmesinin basit bir yoludur bu görünüm değiştirme merakı. kadın güzel olmak ister, güzel görünmek ister çünkü hayatta kendisini var edebilmesinin ve "hey ben de buradayım bakın" diyebilmesinin tek koşulu budur. dünya bir pazar ise kadın kendisini sunan ürünlerden bir tanesiidir ve alıcılar ürünün doğaları gereği ürünün içeriğine değil de görünüşüne baktıkları müddetçe de bu mesele böyle sürüp gidecektir.
Bulduğu makyaj malzemesini yüzüne boca eden maymunellaya dönüşür. Dozunda yapıldığında ise * hoş bir hava verir. Pudra ve fondaten gerçekten badana etkisi yaratıyor. Yüzde bu tabaka ile dolaşmak ne kadar rahat olabilir bilemiyorum.