Şakirt olmadığım halde çok sevdiğim yemektir.
Kabe şeklinde pilav içinde haşlanmış et ve patates vardır. Yanında ise salata ve yoğurt vardır. Pilav patates et ve yoğurdun enfes birleşmesidir.
ömründe pilav yemeyenlerin abarttığı hadise. zamanında çok methettiler, yedik. fena pilav değildi. şakirt olmadığımızdan, damağımızda ne pilavın tadı kaldı ne muhabbetin. sonra başka yerlerde başka harika pilavlar da yedim. tadı damağımda kalanlar oldu.
hakkari orijinli olduğu sanılıyor. ancak ortadoğuda çok sık rastlanan pilav/et - pilav/tandır varyasyonlarından biridir. garnitür ve yoğurt takviyesinin servis etrafına tanzimi diğerlerinden farkıdır. şu anki maklube versiyonunun mazisi 25-30 seneliktir...
bildiğin et, pilav, patates, havuç. lakin bunlardan çok daha fazla bir şey. bir yemek bu kadar lezzetli olabilir mi yahu hem de garnitürlü bir pilav işte! çözemediğim.
hepimizin malumu atatürk ile said nursi' nin arası açıktır. o dönemde yaşanan olayları hepimiz biliriz az çok. bu iki kişi arasında sürekli mektuplaşmalar falan olur, kendi devletini kurmak isteyen said nursi bir gün ataya şu cümleleri yazar : "sen benim hayallerimi yıktın, ben de senin kardeşin makbule' yi yiyeceğim."
o günden sonra "makbule yemek" eylemi günümüzde biraz değişerek "maklube" haline gelmiştir. başka anlatılan olaylar asılsızdır, aslı budur.
e öyle. bu konularla dalga geçmeyi hiç sevmem, ama neden mübarek bir yemek, anlamadım.
7. sınıfta, bir keresinde abilere gitmiştim çok iyi hatırlıyordum, o zamanlar indirim aldığım için anafen'e gidiyordum. Abilere ne yapmaya gidiyoruz diye sorduğumda, "maklube iycez olum makluubee!" diyorlardı, e ben de haliyle muhteşem bir şey olarak, gözümde ve zihnimde büyütmüştüm maklubeyi.
sonra getirdiler işte, koydular önümüze. ha bu arada, masada yemek yemiyoruz, hep yerde. günah mı acaba diye aklımdan geçirmedim değil(!)
neyse maklubeye dönelim, bir tepsi var, ortada kocaman pilav yığını, etrafında parça parça et, salata ve yoğurt. bu.
dün akşam escalesten edindiğim ilgiye göre, içine kızarmış karnıbahar da koydukları çok klasik bir filistin yemeğiymiş.(misal bizim kuru fasülyemiz gibin)
anlamı ters çevirmekten geliyormuş.
maklouba diye de yazılıyormuş.