"makarna koydum, annemin en küçük kaselerinin bir çap büyüklüğüne sahip olan kasesine. bu yemeği öğle yemeğinde -sen kendi makarnanı yapar iken- yemekhanede seninle birlikte tadacakmışçasına yemek istedim... ama bu güzel olacak olan tabloya upuzun bir bir yemek sırası engel oldu.. ben de bu duyguyu -bir nevi etkisini kaybetmiş olmasına rağmen- yine de yaşamak istedim ve -sınavım olmasa kendim yapardım- annemden makarna yapmasını rica ettim. beni kırmadı..
şimdi yüzümde saf ve 'kocaman' bir gülümseme ile bu minik kasedeki güzel burgu makarnalarına çatalımı batırıyorum.
yine hayal ediyorum; sen ve ben kocaman bir kasede duran burgu makarnalarına duygulu(!) gözlerle bakıyoruz. öyle bir bakıyoruz ki, dayanamayıp aynı anda çatallamaya başlıyoruz.
sen sade mi seversin? neyli seversin? bilemedim ki şimdi.. ben çok sinirli olunca -başka zaman sade makarnadan tat alamaz iken- o kavrulduğu yağın tadını almak için öylece, sade yerim ve garip bir şey ki beni sakinleştirir.. peynirli tarzını pek sevmem. öyle garip garip soslu (misal: italyan bilmem neyli makarna..) olanları da sevmem. mayonezi de pek tercih etmem. hatta yağlı bir yemeğe, bir de yağ ve protein deposu olan şeyi (mayonezi) niye boşaltırlar?! anlamam..
neyse, biz gelelim en güzel kısıma; "ketçap"! işte buna kesinlikle hayır diyemem. tatlısı güzel değil, şekerli domates gibi oluyor. ketçap dediğin acılı olur! ağzınızda acısı ile tat bırakmalı, değil mi? velhasıl kelam, makarnayı acılı ketçap ile yemeyi severim..
hee bir de yoğurt ile de güzel oluyor. ama ketçabı kimse geçemez.
...
işte böyle.. gördün mü?! bir küçük kase burgu makarna nelere kadir..
belki makarna senin için vazgeçilmez bir yemektir. kim bilir?! ben bu şekilde ümit ediyor; bu yazdıklarımı güzel bir dua ile sonlandırmak istiyorum..
"allah'm! eğer bu kulun için makarna vazgeçilmez ise -ki inşaallah öyledir; çünkü duamın boşa gitmesini istemiyorum- beni de makarna gibi, onun için vazgeçilmez kıl!" (amin)
... " *