mahur beste

    57.
  1. hesaplarımız evet, hesaplarımız bozuk... azizim.

    “niçin bu kadar biçareyiz, ümitsiziz? neden her tuttuğumuz dal elimizde kalıyor? bu memlekette sadece fena şey mi yapılır? bütün hesaplarımız bozuk mu? hiçbir faziletimiz kalmadı mı?” 

    (bkz: ahmet hamdi tanpınar)
    14 ...
  2. 23.
  3. Hikayesi Can dündar'ın kaleminden şöyledir.

    Taksim'de Cafe Pandrossa'da buluşmuş üçü: Attilâ ilhan, Ahmet Kaya ve Gülten Kaya...
    Pandrossa, Şair'in vazgeçilmez mekânı o sıralar...
    Ahmet Kaya'nın, -ilhan'ın deyimiyle "o deli kara çocuk"un- elinde bir kaset... Kasette yeni bir şarkı:
    "Mahur..."
    Yine Şair'e haber vermeden bestelemiş şiirini...
    "Böyle bir Sevmek"te, "Yangın Gecesi"nde "Cinayet Saati"nde, "Jilet Yiyen Kız"da yaptığı gibi...
    Sonra da eşi Gülten'e ricacı olmuş yine:
    "Attila Bey seni benden daha çok seviyor. Dolayısıyla Usta'ya şarkının haberini vermek yine sana düşüyor".
    Gülten çevirmiş telefonu... Ertesi güne randevulaşmışlar.
    Şiir, bir tablo gibi önlerinde duruyor:
    "şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
    o mahur beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız
    gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
    yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
    o mahur beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız".

    * * *

    Ahmet Kaya lafa girmeden Attilâ ilhan, "Dur ben sana bu şiiri nasıl yazdım onu anlatayım" demiş:
    "12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz'lere kıymışlardı. Karşıyaka'dan izmir'e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı... Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra... Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm".
    "bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
    güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
    hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
    gittiler akşam olmadan ortalık karardı".

    * * *
    O anlattıkça ıslanmış kirpikleri Gülten'le Ahmet'in...
    Bir kadın ismi sandıkları Müjgan'ın eski dilde "kirpik" anlamına geldiğini orada öğrenmişler. Şair'in "müjganla ağlaşmak"tan kastını da orada çözmüşler.
    "Mahur", Ahmet Kaya'nın en sevilen şarkılarından biri oldu sonradan...

    dinlemek için :
    http://fizy.com/#s/1irdct
    10 ...
  4. 2.
  5. ahmet hamdi tanpınar'ın olağanüstü romanı.batılılaşma çabalarının, batılılaşamamanın, tanzimatın, değişimin, değişememenin en iyi anlatıldığı türk romanı.
    7 ...
  6. 64.
  7. mahur beste bir attila ilhan şiiri midir, tanpınar'ın romanı ithaf ettiği gerçek bir besteci olan eyyubi bekir ağa'nın bestesi midir, roman kişilerinden atiye'nin dedesi Talat beyin bestesi midir, ahmet kaya şarkısı mıdır? bu mahur beste nerededir? bunlar birtakım karışık Tanpınar meseleleri. aynı mahur beste sanki bir roman karakteri olarak tanpınar'ın "huzur" ve "sahnenin dışındakiler" romanlarında da bulunuyor.
    şimdi mahur beste'yi tekrar okurken -belki on yıl önce okuduğum halde- tam da tanpınar'ın isteyeceği gibi kalabalık şahıs kadrosuna ve zaman atlamalarına geriye dönüşlere rağmen yekpare aklımda olduğunu fark ediyorum. aslında tamamen unuttuğumu sanmıştım.
    kitap, romanın başkişisi -fakat en silik kişisi- Behçet beye yazarın ağzından yazılan bir mektupla bitiyor. bu haliyle bir üst kurmaca örneği ancak romanın yarım kaldığı düşünülünce belki tamamlansaydı behçet beyin ve etrafındakilerin hikayesini yazan, onunla mektuplaşan bu kişinin tanpınar'dan başka bir karakter olarak çerçeve hikayeye dönüşme ihtimali olabilir diye düşünüyorum. her nasılsa da bir romancının kendi yazdığı karakterle böyle açıkça mektup yazarak hesaplaşması beni hem hayran bıraktı, hem de eğlendirdi; absürttü bir yandan.
    kitabın yarım kaldığı söyleniyor ancak zaten kurgusu düz bir zaman çizgisinde ilerlemediği ve başlangıçtan önce sonu verdiği için bittiğinde yarım kalmış hissi vermiyor, belki de bitti. bence çok güzel bitti. hatta bir roman bu kadar güzel bitebilirdi. hiçbir merak unsuru da yok mektupla bittiğini söyledim.
    aniden de kafamın içi boşaldı. kaydettiğim ilk alıntıyı bırakıp gidiyorum. tanpınar'a çok derin, çok fena saygılarımla.

    "ona göre esas olan, zaman dediğimiz şeyi insan ruhunun benimsemesi, bir meyve ısırır gibi, kendi izlerini ona kuvvetle geçirmesiydi. her türlü saadet ve felaket düşüncesinin üstünde bir talihin kendisini tamamlaması lazımdı. ıstırap insanoğlu için gündelik ekmek; ölümse sadece bir kaderdi, ikisinden de kaçılamazdı. asıl dava derin bir şekilde yaşamak ve kendi kendisini gerçekleştirmek, ölümlü hayata şahsi bir çeşni vermekti. genç kadın musikiyi seviyordu. bu belki onu tüketebilirdi; fakat bu kadar güzel bir şeyin içinde onunla beraber tükenmek mukadderse bundan ne diye kaçmalıydı?" syf 64
    6 ...
  8. 48.
  9. Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
    Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
    Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
    Geceler uzar hazırlık sonbahara.

    https://youtu.be/EVwYvmoG8Ms
    5 ...
  10. 53.
  11. Ahmet hamdi tanpınarın bir romanı. Betimleme konusunda resmen yardırmış adam.
    4 ...
  12. 19.
  13. ahmet kaya ve attila ilhan için kadeh kaldırırken dinlenirse daha da anlamlanan çok derin şiir. anlayabilenlerle.
    4 ...
  14. 8.
  15. --spoiler--
    Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
    Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
    Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
    Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
    --spoiler--

    deniz , yusuf , hüseyin'den bahseden şiirdir. kendiside ,besteleyen ahmet kaya'da acıklamıştır. bilmeyenlere duyrulur.
    4 ...
  16. 31.
  17. huzur ve sahnenin dışındakiler ile üçlemenin ilk romanı olan, ahmet hamdi tanpınar eseri. bir solukta okunan, insanı birden kavrayıp yavaş yavaş, hüzünle yere indiren, ruhta hoş bir seda bırakan, tanpınar'ın zeka ve yaratıcılığını ustaca konuşturduğu, güzel ve çok özel kitabıdır.

    romanın ruhu ve yapısıyla ilgili ayrıntılı bilgi şöyledir:*
    "Gittin emma ki kodun hasret ile canı bile
    istemem sensiz geçen sohbet-i yâranı bile"
    Neşati'nin bu beyiti roman boyunca ve hatta üçlemenin diğer romanı olan Huzur'da da sıkça tekrarlanmaktadır. Roman Behçet Bey'in hikâyesi olarak başlar ve Behçet Bey'in etrafındaki insanların hikâyeleri olarak devam eder. ilk başta insanda yarım bırakılmış ya da erken kesilmiş izlenimi bırakmaktadır.

    Tanpınar bilinçli bir romancı hüviyetiyle hareket eden şuurlu bir sanatçıdır. Bu özelliğini onun Mahur Beste romanında da görebiliriz. Anlatmak istediğini, kendisini o yönde sürükleyecek bir beste bularak göstermiş ve titiz bir seçimle işe başlamıştır.

    Mahur beste özellik olarak yüksek perdeden başlayarak kademe kademe düşüş gösteren bir yapıdadır. Anlatmak istediğini kafasında biçimlendiren sanatçı bilinçli bir seçim yapmış, mahur beste'yi seçmiştir. Onun romanındaki kişilerin yaşamları ve karakterleri de bu özelliğe sahip olarak beste ile paralellik gösterir. Bir çıkışla beraber inişe geçerler.

    Tanpınar'ın romanlarında mahur beste bir leitmotif olarak nerdeyse bütün eserlerini bir ağ gibi örmüştür. Mahur beste gittikçe bir roman kişisi olarak karşımızdadır. Huzur, Sahnenin Dışındakiler ve Mahur Beste'de sık sık karşımıza çıkar.

    tanpınar'ın romandaki bazı derin kişilik ve felsefik tespitleri:

    --spoiler--
    behçet bey, bütün ömrünce, yerinden kımıldamadan ''kaçmak, gitmek!'' diye çırpınanlardandı.
    --spoiler--

    --spoiler--
    ona göre(molla ismail'e göre) esas olan, zaman dediğimiz şeyi insan ruhunun benimsemesi, bir meyva ısırır gibi, kendi izlerini ona kuvvetle geçirmesiydi. her türlü, saadet ve felaket düşüncesinin üstünde bir talihin, kendisini tamamlaması lazımdı. ıstırap insanoğlu için gündelik ekmek, ölümse sadece bir kaderdi, ikisinden de kaçılamazdı. asıl dava, derin bir şekilde yaşamak ve kendi kendisini gerçekleştirmek, ölümlü hayata şahsi bir çeşni vermekti.*
    --spoiler--

    --spoiler--
    fikirlerimiz, onları taşıyacak kudrette olduğumuz nispette bizimledirler.
    --spoiler--

    --spoiler--
    fakat bir hayalden kurtulmak, onunla başbaşa yaşanmış zamanın izlerini içimizden silmek değildir.
    --spoiler--

    --spoiler--
    perişani-i gam menşuruna tuğra mıyım bilmem *
    --spoiler--
    3 ...
  18. 55.
  19. Sabiha'nın "Siz o şarkılardaki gibi acı çekmek için seviyorsunuz, mutlu olmak için değil." cümlesinin başrolündeki bestedir. Bir ailenin üyelerinin hayatının her noktasına sızmıştır.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük