Bir elif aşafak romanı, okunmaya değer...
Gözbebeği: insanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakında bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka "gözbebeğim!" diye hitap edilir."
yazar, insanların bakışlarından rahatsız olduğu için evlerinden çıkmak istemeyen-çıkamayan-şişman bir kadınla cüce sevgilisinin "görülmeye değer" hikayesini anlatır ve sorar sonunda: "görmek ve görülmek ne kadar masumdur?"
en ayrıksı yaratıkların romanı...karakterlerin çoğu yaa görmezden gelinenler ya da iğreti ile seyr edilenlerdir...içindeki sözlük özellikle okunmaya değer....
Elif Şafak'ın Mahrem'i.. şişman bir kadının hayatına dair komik ve bazen dayanılmaz notlar, çekik gözlü, mum suratlı bir adam, samur, yaratık.. hayal gücü.. ve gerçek = mutlu son..
Kitap içi kitap bir kitap. Nazar sözlüğü ayrıca çekilip kitap içinden ayrıca okunulası birşey. Gözün anatomik değilde manevi özelliklerini anlatan,gözüme "gözüm gibi bakmam" gerektiğini anlamamı sağlayan, sadece bunların insanı büyülemesi yetmiyormuş gibi kurgusuylave Elif Şafak tarzı süpriz sonuyla. Gelde bu kadının hastası olma dedirten bir kitap.
mahrem kendimize saklamak istediğimiz, gözlerden korumak istediğimiz alandır. bu yasak bir ilişki, bir sır, ya da sadece bir ruh hali olabilir.. ya da bambaşka bir şey. önemli olan onu gözlerden ırak tutmak istememiz. *
şişko: o kadar şişmanmış ki, ne zaman insan içine çıksa herkes işini gücünü bırakıp onu seyredermiş. o da gözlerden o kadar rahatsız olurmuş ki, gidip daha çok yemek yer, daha çok şişmanlarmış. (şişko'nun çocukluğunu arştr.)
nazar sözlüğünü cüce, şişko ya görmek ve görülmenin önemini anlatmak için hazırlamaya başlar, fakat sözlüğü bitirmeden şişko nun okumasına izin vermez. bir gün şişko gizlice sözlüğü okur ve bu sözlüğün önce esin kaynağı, derken malzemesi, sonra da maddelerinden biri olduğunu anlar. bunun üzerine şişko, cüce nin keşfini tamamlayana kadar kendisiyle birlikte kalacağını sonra kendisine yeni bir meşgale, belki yeni bir hayat kuracağını düşünür.
elif şafak'ın baba ve piç'ini okuduktan sonra meraklandıgım ve kitaplarını alarak tez elden başladıgım kitap.. hayatta ne yapmasını bilen, kimsenin dalga gecmesine fırsat vermeden en katı şekilde kendiyle ilgili gerçekleri dile getirebilen şişko bir bayanın hikayesi olsa gerek..
bece ve şişkonun ilişkisi dışında akıl almaz hikayelerden oluşan, nazar sözlüğügibi hayranlık uyandıran tanımlara sahip bir sözlüğü içinde barındıran okurken bir an durup elif şafakın hayalgücü ve anlatım tarzına şaşılan, yazarın en iyi kitaplarından biri. neredeyse her kitabından yer alan vazgeçilmezi cinler bu kitapta da yerlerini almıştır. eceg * ve züdnüg * isimli iki cin romana ayrı bir heyecan katıyor.
ayın aydınlık yüzü, sevilmemekten korkarmış en çok, bir de ağlarken tek başına olmaktan.
gümüş bir tarakla tararmış saçlarını. tarağın savatlı dişlerine takılan ışıltılı saç tellerini özenle toplarmış. sonra, her bir saç telini gizlice bir başka insanın omuzuna bırakırmış. Saçı kimdeyse, onun gözünde unutulmaz olacağına inanırmış. Haksız da sayılmazmış hani; omuzlarında ayın aydınlık yüzünün ışıltılı saç telleriyle dolaşanlar, gece olur olmaz yüreklerinin niçin böyle sıkıştığını bir türlü anlamayıp, endişelerinin gözbebekleriyle birlikte büyüdüğünü bilmeden dalgın dalgın bakarlarmış gökkubbeye. aradıklarının orada olduğunu derinden hisseder ama hislerine tercüman olamazlarmış. hatta içlerinden bazıları bu semavi sevdaya kendilerini kaptırıp, yemeden içmeden kesilirmiş. Neyse ki, ayın aydınlık yüzü çabucak sıkılırmış oyun arkadaşlarından. Gördüğü her sureti iki nefeste siler, bulduğu her muhabbeti tek yudumda içer, kurduğu her dostluğun dibine tez vakitte darı ekermiş. Hiç kimse yeterince acayip, hiçbir hikaye yeterince şairane değilmiş. gene de vazgeçememiş insanlardan. korkarmış çünkü; ölesiye korkarmış yalnız kalmaktan, ağlarken tek başına olmaktan.
namahrem ile sürekli karıştırılıp ikisinin de yanlış yerde kullanılması sorununa yol açan kelime. şöyle ki mahrem; yasak olan anlamındadır ve başına arapçadaki olumsuzluk eki olan -na getirildiğinde mahrem olmayan yani yasak olmayan, helal olan anlamını kazanır.
(#546277) yanlış kullanıma örnektir.
pinhandan sonra, en çok sevdiğim elif şafak romanı. başlarda birbirinden bağımsızmış gibi ilerleyen, sonunda oha dedirten, roman içnde roman. hele birde nazar sözlüğü vardır ki o sıradan kelimelerin böle güzel tasvir edilmesine şaşırır kalırsınız.
--spoiler--
ne zannediyorlardı ki, ben de herkes gibiydim işte. acıktıkça yiyordum sadece. ama sadece diğer insanlardan daha sık acıkıyordum.
--spoiler--
diye başlayıp bu sık acıkmalara nelerin sebep olduğuyla ilgili oldukça etkileyici bir liste veren roman.
aynı zamanda pis bir cücenin, çoktan hayattan kalbine dair bir şey beklemeyi bırakıp kabuğunda yaşayan iri yarı ve obez bir kadının kalbini nasıl paramparça edebileceği, içinize işleyevek bir şekilde anlatılıyor. **