mahkeme salonu ile tiyatro salonu benzerliği

entry1 galeri0
    1.
  1. Mahkeme kalemine girdim. Önceki geceyi unutamıyordum. Hayal kırıklığından ziyade üzgünlük ve kızgınlık atbaşı gidiyordu içimde. Sosyal içiciyimdir, kendimi kaybedecek kadar içtiğim olmamıştır. Yarım şişe viski bitirdim. içimde fırtınalar kopuyordu. Yenilgi değil yanılgı. Yanılmıştım. "Bu kadarı da olmaz" demiştim çünkü. Bir beklentim yoktu ama böylesini de beklemiyordum. "Nasıl olur" diyordum sürekli, "Nasıl bunu yapar? Hadi diğerleri neyse, O bunu nasıl yapabilir? Hele böylesine... Yazık değil mi?"
    Dosyamı sordum. Mübaşir dosyayı bulunduğu raftan indirirken kalemdeki memurlara bir başka soru yönelttim: "Akşamki ses kaydını dinlediniz mi, şu milyon Euroların evden taşınıp bir türlü sıfırlanamadığı hani?" Herkesin dinlediğini, herkeste gerçeğe ulaşmanın bende yarattığına benzer veya başka ama muhakkak bir etkisi olacağını düşünmüştüm. Yanılgı adet haline gelmeye başladı: "E o seslere montaj diyorlar." Aldığım cevap öylesine saçmaydı ki hiçbir mantıklı açıklamayla bunun üstesinden gelemeyeceğimi anladım, çabucak muhabbeti ve işimi bitirip kalemden çıktım.
    Duruşma salonuna girdim. ilk kez o an, mahkeme salonuyla tiyatro salonunu özdeşleştirdim. Giydiğim cüppe kostüm, ben de bir oyuncuyduk. Nedir tiyatro salonu? Ezberlenmiş rollerin tekrar edildiği, kimi zaman emprovize (doğaçlama) performans sergilenen ama her şeyin kurmaca olduğu bir sahne ve izleyicilere ayrılan bölümden oluşan klostrofobik bir salon. Tiyatro salonlarının karanlık ambiyansıyla tezat oluşturan ışıklandırmasına rağmen mahkeme salonları da hep gam kasavet doludur. Senden önceki dosyada sanığa verilen astronomik cezadan yapılan cüz'i kesintiler tıpkı kesilen tırnaklar gibi sağa sola saçılır, salonun ağırlığını ve ciddiyetini artırır. Her dosyada başka bir hayat akıp gider hakimin ellerinden, sırasını bekleyen avukatların kulaklarından, zihinlerinden. Kimi de hiç umursamaz. işine duygularını karıştırmaz. Oysa üzerine düşünmek, duygulanmak demek değildir.
    Tiyatro salonuna "mış gibi yapılan yer" de diyebiliriz özetle. Hukuk var-mış gibi yapılan yere de mahkeme salonu diyorduk işte. Sanki daha iki ay önce tarihin en büyük hırsızlık soruşturmalarından biri tepeden gelen emirle önlenmemiş; baştan aşağı bütün polis teşkilatının görev yeri değiştirilmemiş; yerlerine 'güvenilir' isimler atanmamış; savcılar dosyadan el çektirilmemiş; kendileri söz konusu olduğunda yargısız infazdan söz edenler (üstelik tüm ses kayıtları tefrika halinde verilirken) konu hırsızları suçüstü yakalayan savcılar olduğunda vatan hainliği etiketini yapıştırmakta son derece aceleci davranmamış gibi, ülkede hukuk var-mış gibi biz de hukukçuluk oynuyorduk. Nasıl ki sihir diye bir şey yoktu, sihirbazlar vardı; yaşadığımız ülkede de hukuk yoktu, yalnızca hukukçular vardı.
    .
    .
    .
    Meslektaşım Av. Erbay Çayır'dan alıntıdır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük