tefekkür edip durdum ''nasıl teklif etsem ki bu hüsnü vakayı,bu dilberin bende bıraktığı etkiyi dilberime nasıl anlatsam, sevdiğime nasıl açsam duygularımı'' diye, sonunda karşısına çıkınca gönlümden ağzıma sözler akar dedim, ve pek düşünmedim. neyse gün gelip çattı hissiyatlarımı inkişaf ettirmenin zamanı geldi. sevdiceğimi evine girmeden önce sebilin hemen yanında çağırdım.
+bir bakarmısın?
-aaa sen miydin? ne oldu?
+ben sana bir şey diyecektim.
-evet söyle.
+şey ya, nasıl söylesem.
-söyle çekinme.
+mahbubum olur musun ey ruh-i müptelam.
-he?
+mahbubum olurmusun?
-o ne demekki?
''vah'' dedim o an, ''vaaah ki ne vaaah, nasıl açıklanır mahbub, nasıl nasıl?''', bilemedim, aslında bilirdim ''sevgili'' demek olduğunu ama söyleyemedim, utandım. bende sustum. dilberim sonra gitti yavaş yavaş, salına salına, bir kuğu gibi. ben orada takılı kaldım, kıpraşamadım. çeşm-i giryanım sebile rakip oldu. gönlüm dilberime paspas oldu. yazık.