öyle anlaşılıyor ki devlet, suriyeli mültecileri artık kamplarında tutamıyor. bu durum, ülke güvenliği açısından büyük sıkıntılara gebe olduğumuz anlamına gelir. yarın işler öyle bir noktaya gelir ki bir daha önünü alabilmek de mümkün olmaz.
nitekim ciddi sorunların sinyalleri de gelmeye başlamıştır zaten. misalen, bir mültecinin konya'daki sanayide havan mermisi ürettirip yoldan geçen tır şoförünü çevirerek, sanki alelade bir malmış, soğan-patatesmiş gibi yükü kamyona sarması, oradan da adana'ya uğrayıp ilave parça saracağını söylemesi* hangi batılı ülkede mümkün olan bir durumdur allah aşkına! sonra bu ülkede bir milli itihbarat teşkilatı yok mudur da bizler kendi kendimize var zannetmekteyiz? eğer varsa, başka hangi önemli işle iştigal etmektedirler de bu işi önemsememişlerdir? sonra, başbakanın yedirtmem! diye vaveyla kopardığı müsteşarı acaba neler yapmaktadır?
- elin oğlu gelmiş memleketin göbeğinde silah ürettiriyor bizim istihbarat teşkilatı lay lay lom! havalarında. bu nasıl bir boşvermişlik halidir?
istanbul başta olmak üzere büyük şehirlerden feryatlar yükselmeye başlamıştır. marketçi esnafının dolaplarından ekmek çalınmasına yönelik şikayetleri son iki ay içerisinde ciddi oranda artmıştır. büyük şehirlerin büyük meydanları; mendil satıcıları, cam siliciler, metro merdivenlerini tutan dilenci mafyası yetmezmiş gibi bir de suriyeli mülteci akınına uğramıştır.
sonuç itibarı ile;
mülteci kamplarında barındırmaya evet! nihayetinde insani bir yaklaşımdır, yarın aynı duruma bizlerin de düşmeyeceği garantisini kimse veremez. lakin bu iş, uluslararası kurallar ve standartlar çerçevesinde ve sıkı denetim altında gerçekleşmelidir. isteyen suriyeli'nin elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmasına, huzurumuzu bozmasına, hırsızlıklar yapmasına, toplum olarak sağlığımızı tehdit etmesine* de asla müsaade edilmemelidir.
- vatandaşını korumak, devletin asli görevidir ki bir devlet için bundan daha önemli bir görevin varlığından bile söz edilemez.