eskilerde, komşuluğun komşuluk olduğu dönemlerde nedensiz yere insanların, olayların birbirini tetiklemesiyle meydana gelen cümbüştür. Özellikle yazları, insanların sıcaktan
terlediği, balkonlarda çay keyfiyle hararetlerini aldıkları zamanlar çok sık karşılaşılırdı bu durumla. Velev ki hafif şiddetli bir deprem olsun, herkeste bir panik havası, lakin bu panik havası komşunun, karşı apartmanın sakinlerinin sokağa hücum etmesiyle ifil ifil esen muhabbet rüzgarlarına bırakırdı. Gürültülü sohbetler, çocukların gecenin kör karanlığında bağıra çağıra oynadığı oyunlar..VEyahut gecenin kör karanlığında dışardan ses gelsin, koşuşturmacayı duyan evin reisi aşağı iner, takriben evin hanımı çoluk çocuk çaydanlık semaver hep birlikte kaldırıma çöker, fuar havasında kadınlar mahallenin dedikodusunu yapar, evin reisleri sandalyeleri çeker, tavla okey oynar, çocuklar bu eşine az rastlanır ortamda korkunç hikayeler anlatır, saklambaç oynarlar idi.
ufacık bir tetikleme mahallelinin şartlı reflekse alıştırılmış gibi öbek öbek sokağa akın etmesine neden olurdu. Dediğimiz gibi biri kesin çaydanlığı kapar, biri günden kalan pasta böreği yığar, muazzam bir fuar alanı yaratılırdı. Daha sonra "ben gidip yatıyorum, yarın iş var" diyen oyunbozan sonrası, herkes yavaş yavaş dağılırdı. Güzel günlerdi o günler.
edit: Vennus'un soktuğu laf ile, entrynin sonuna p.s olarak umut sarıkaya ismimi belirteceğimi fakat entrynin 03.13'te girilmesi münasebetiyle unuttuğumu, belirtmek isterim. Buradan kendisine aydınlatıcı rehber tasviri için teşekkürü borç biliyorum. taşşanı yediğimi de yazmazsam olmaz.
edit2: Vennus'nu değil umut sarıkaya'nın taşşanı yirim, gurban olduum.