mahallede maç yapılırken taşlarla kale kurulmuştur. kaleye geçen uyanık velet, alır o taşları çaktırmadan birbirine yaklaştırır.
rakip takımdan bir oyuncu yakalarsa, bunu yapan çocuğun dövüldüğü bile görülmüştür. o yüzden son derece dikkatli olunmalıdır.
hatta bazen o kalenin taşlardan kurulması, gol atamayan takımda paranoyaklık yaratma derecesine gelmiştir.
- oğlum biz gol atamıyoruz. lan doğru söyle kaleyi mi küçülttün? bak sayıcam şimdi, 12 adım değilse bittin oğlum sen.
+ yok abi valla yapmadım
- sus lan bana abi deme, sinirlendim çekil!
piç çocuktur. maç öncesi her iki kaleyi de aynı adam adımlamış ve eşit hale getirmiştir. ancak bizim piç maç karşı kaledeki oynanırken (bak bak laflara bak sanki arsenali anlatıyorum amk! tam saha pres yapılırken falan dicem utanmasam) sinsice taştan kalenin yanına gidip yavaş yavaş ayğıyla oynatır taşı ve kaleyi daraltır.
kaleciyse şayet: abanınca saymaz, belden yıkarısı da bu çocuğun 39. santimden başlar, ne vursan "belden yukardan belden yukarda.." diye itiraz eder bülent korkmaz gibi. gol atamazsın sözlük bu kaleye. üstüne bi de bu ibneden gol de yersin bu psikolojik baskıyla!
ben oynamıyorum sözlük! skerim böyle kaleciyi, buffon gibi orspuçocuğ.
aynı zamanda yediği golleri de "taş üstünden geçti" (direkten dönmenin mahalle maçındaki karşılığı) bahanesiyle saydırmamaya çalışan çamura yatıcı çocuktur.
işe yaramazın şikecinin tekitir. gelecekte fenerbahçe galatasaray gibi büyük takımlarda oyuncu olarak şikeye hertürlü desteği verebileceğine inanılan insandır.