bugün

pis burun diye tabir edilen ve ayakkabının uç kısmıyla topa gadanallah diyip vuranların varolduğu müsabakalar.
topun sahibinin kuralları belirlediği futbol müsabakası.
(bkz: top benim top benim)
eger iyi oynuyosanız forvet kötü oynuyosanız defans oyuncusu olcagınız maclardır lider konumunda bir kişi vardır lider konumunda olması iyi top oynamasındandır su tür dialoglar cok yasanır
lider: salak bok gibi oynuyosun gec defansa
ezik: tamam be ne bagrıyosun

not: bu lider kişi genel olarak topa iyi vurmasının dısında bütün konularda odunsu yapıya sahiptir.
çocukluk maçlarının en tansiyonu yüksek olanlarıdır. karnının ağırdığını, annesinin çağırdığını söyleyen nice çocuğun bu maçtan kaçtığına şahit olunmuştur. yine de ilk kollektif oyunu, ilk derinlemesine pasları bu maçlarda öğrendik.
(bkz: kaleci oyuncuyum)
çok zevkli olduğunu düşündüğüm ve okuyunca da anladığım,iyi oynayanların mahallede fiyakalı olduğu, genellikle hurra şeklinde oynanan maçlardır
oynamayı bilmeyen elemanların genelde 1. devre bi takımdan 2 devre başka bi takımdan olduğu maçlar
çocukken maçtan başka her şeye dönüşen olaydır. öyle bir gaza gelirsiniz ki size maç teklifi gelince sanki mahallenin onuru ve gururu size bağlı sanırsınız, hemen kabul eder maçtan iki gün önce idmanlara başlarsınız. kaptan olduğunuz için sırtınızda büyük bir sorumluluk vardır, canınızı dişinize takar savaşırsınız, koşarsınız, pres yaparsınız, top kazanıp gol atarsınız. maçı kazandıran adam olur mahalleye omuzlarda girersiniz, tüm mahalle halkı camlardan sarkıp sizi alkışlamaktadır*, götünüz tavan yapmasına rağmen ağır abi ayaklarına yatar, karizma yaparsınız. büyüyünce de "nerde o eski günler" deyip iç geçirirsiniz.*
topun sahibinin forvet oynadığı maç.
hakemin bitiş düdüğünün; akşam ezanının olduğu, topu patlatanın ödediği (veya çamura yattığı), yaşlı teyzelerin, çocuklu bayanların * ve motorlu taşıtların yoldan geçerken oyunun durduğu, paralanınca halı sahalarda oynanabilen (sanki bir avrupa maçı edası yaratılır, ısınma hareketleri falan), mahallenin büyüklerinin bazen izlediği, hoşlandığınız veya sevdiğiniz kız varsa izleyenler arasında; kahraman olmaya çalıştığınız, durmadan çalıma giriştiğiniz, gol atmaya çalıştığınız maçlardır. (bkz: hey gidi günler hey)
ofsayt olmadığı için bedavacı diye anılan kişilerin rakip kale önünde yatıp yorulmadan gol attığı maçlardır. birde top sahibi olan kazmaların rakip oyuncudan farkı olmayan manyak hatalarına katlanılan futbol maçları olarak hafızalarda kalmıştır.
iki mahallenin ortak bi kıl abi si vardır. maçın en heyecanlı anında yanındaki diğer iki kişi * ile birlikte sahaya bodoslama dalıp sivri burun ayakkabıları ile topu tutup sektirmeye çalışır. bir-iki başarısız denemden sonra kendisine mahzun mahzun bakan körpe gözlere acıdığından mıdır yoksa beceriksizliğinin ortaya serilmesinin verdiği utançtan mı bilinmez yanındakilere "hadi gidelim" diyerek, tüm topçuları azad ettiği çocukluğun en keyifli organizasyonudur.
sonucu belli olan maçlardır. hep aynı kişiler oynadığı çin taraflar arasında hep bir kin vardır. bu yüzden en ufak bir anlaşmazlıkta kavga çıkar ve maç yarıda kalır. eğer bir de başka bir mahalleden hakem de bulunduysa o maç kesin kavgayla biter. -ben böle hakemin mına korum lan. görmüyomusun resmen taraf tutuyor işte- diyerek hakemin de arada kaynadığı maçlardır.
(bkz: üç korner bir penaltı)
aynı yaşta olan çocuklar arasında mahallenin abisini otaya çıkaran maçlardır. şöyle ki sizden birkaç yaş küçük bir çocuk tüm yaşıtlarınıza abi demezken size der. çünkü siz iyi oynuyorsunuzdur. gerektiğinde takımı kampa sokmaktasınızdır.gerçekten de kamp yapardık eskiden yaz tatillerinde belirlediğim * 10 - 15 kişiyi sabah 9 da aşağı diye tabir ettiğimiz alana çağırır, ilkel kamp programları hazırlardık. ardarda dizlmiş taşların arasından topu sürerek değmeden geçme gibi. bütün topların bizim evin balkonunda durması da acaip bir gaz verirdi.

her zaman mahalle maçı yaptığınız takımın dışında başka bir mahalleden size bir teklif gelir. düşünmeden kabul edersiniz. normalde mahallenin abisi olarak forvette oynayan siz, karşı takımı tanıma amaçlı sahanın ortasında başlarsınız maça. hem defansa yardım edicek hem de atacağınız uzun , derinlemesine akıl dolu paslarla takımı atağa kaldıracaksınızdır. siz bir matheussunuzdur, bakerosunuzdur. sikhilaçi sonra olunacaktır.

karşı takım hakkında kısaca tüm bilgiler konuşulmuş, karşı takımın en etkili oyuncusu belirlenmiştir. bu kişiyle ikili mücadelelerinizde çalım yemeyip bir de çalımı basarsanız, maçı o anda kazanır zaten takımınız. onların en iyisini, mahallelerinin abisi madara etmiştir. sonra onlar aralarında kavga etmeye başlar. ve siz yine gidersiniz forvete van basten,sikhilaçi geri dönmüştür.
"borru gibi gollll olum"
"yendikkkk şişridik dolma yaptık pişirdikkkkkkk" gibi sözleri sıkça duyabileceğiniz, spor organizasyonu.bu organizasyonların kendilerine has usulleri vardır mesela ; atan alır spor,3 adım açıl bakalımmm, (bkz: kaleci oyuncuyum ben beyler ona göre heee)vs vs
aynı mahallenin farklı sokaklarında ikamet eden çocuklar arasında yapılan maçlara da denir.
sokak araların da hayata geçirildiği için, arabalar ya da yoldan geçenler yüzünden sıklıkla kesintiye uğrayan maçlardır.
toptan bi bok anlamadığı halde sırf topu var diye oynatılan çocuklar da bu mahalle maçlarında zaman zaman mecbur kalındığı için oynatılır.
(bkz: şahsi oynamayın olm)
(bkz: at abinin kıllı gögsüne)
(bkz: muz orta geliyo olm)
başlangıcı neşeli olup sonu pansumanla biten dostluk ve spor olsun diye yapılan aktivitedir
sonunda kesin kavga çıkan maçtır.
Bu da öncekilerine benzeyen bir hikaye aslında.çocuklarını kapı önüne bırakmayan aileler vardır ya hani dışarda bok püsür kapmasın diye işte bu hikaye de öyle bir çocukla ilgili bir hikaye.

Bu çocuk her gün aşagıda maç yapan çocukları seyredip dururmuş ama ailesi izin vermediği için dışarı çıkıp ta aralarına katılamazmış. Haliye deli gibi özenirmiş o top oynayan çocuklara.

Yine bir gün televizyon izlerken aşağıda takımlar kurulmuş maç başlamış , bizimki de camdaki yerini alıp izlemeye başlamış.

Maç ilerledikçe çocuğun içindeki futbol aşkı depreştikçe depreşmiş , derken kale vuruşu yapılmış bir ara , top cama kadar yükselmiş.gözleri parlamış çocuğun vakit bu vakittir bu top banadır abicim diyerek topla birlikte yükselmiş oda.kafayı çakmış topa ama öncesinde cam olduğunu sonradan idrak etmiş.
küçüklüğünüzü özleten maçlardır. tüm mahalle sizi izler. kendinizi zamanın en ünlü futbolcusu zannedersiniz. balkonlardan sevgi gösterileri var ise şımarırsınız.
taştan kale direklerinin olduğu, direk mi out mu gol mu tartışmalarının eksik olmadığı bir türlü kaleden çıkamadığım oyun. (bkz: ben baskette iyiyim olum)
+olum şunlara bak nasıl özeniyorum, keşke o günlere dönebilsek
-valla baksana biz taşla oynardık, veletler şampiyonlar ligi topuyla oynuyorlar
+o değilde şu sarı t shırt lu çocuk ne dolaşıyor öyle ortada mal gibi
-yazık şunuda oynatmıyorlar heralde bişeyler karalıyor, benide oynatmazlardı bazen psikolojisini anlıyorum suanda, acıdım len gidip bir konusalım
+ok
-oynatmıyorlar mı seni bakiim?
*yok abi oynatıyorlarda bir dakika hakem sarı kart gösteriyor not alayım.
+hakem mi, heee şu sarı t shırt lu hakemmiş len puhahhah salaklara bak sanki sallıyorlardır onu
-muhahhhahha bide not alıyorlar
*hakan dünde sarın vardı, hakan misses next match arkadaşlar
-dfghjsfhfjhdfjgfd?
+fkdjsfklhdsfs
elden gol olmayan maçlardır.