mücadele ettiklerini tek tek elden kaybederken, ümidine hayran kaldığım.. acaba ümit mi, sarılacak bir şeyi olmamasından mı orası şimdilik bilinmez.
yolunda, zaferlerden ziyade mağlubiyetler olan ama yolda olan.. yolda olmaya çalışan, yolu karanlık olan yolunda ışık arayan.
zümrüdü anka değildir, küllerinden yeniden doğmaz.. yediği her darbe sırtında bir izdir, kaybolaz kalır... abzen unutur ama kaybolamz, unutmak istemese dahi unutamaz, hatırlatır ona..
elini kaybeden insanın elinin yerine bir şey bulması olası ama eli unutması olanaksız...
Université Lille Nord de France da okuyup, çankaya da yetişmesine rağmen, aile tarafından ise urfa ya arjantin den göç eden dedelerine rağmen gelip gidip, youtube üzerindenşu müziği ısrarla dinlemesi enteresan kişidir; http://www.youtube.com/wa...e.com/watch?v=wNIK1_A6b2c
yerin onlarca metre altına bazıları ısınabilsin diye girip emeğiyle kömür çıkartandır madenci.
ama aynı kömürü kendi çocuğunu ısıtmak için bulamayandır da madenci.
uzun uzun enrtyler girmiş, yazdığı komik yazılara katıla katıla gülmüş, siyasi yazılarından dolayı ilgililere göz kırpmış, sözlüklerdeki olağan kızların twitter, facebook, ask for, netlog sayfalarında gezinmiş, yazılarıyla olduğu gibi mesajlarında da kendini gösterememiştir.
şu an ki durumu genç semihten dahi kötü durumda oalndır. semih şentürk ün onca golü varken, tüm sözlük zirvelerien gittiği halde hiç bir zaman tanınmamış, tanındıktan sonra okunmamış daha fena tanınmamıştır.
bir zaman elinde a4 kağıdına yazdığı denemeyle şehirdeki tüm yerel gazeteleri gezmiştir, beğenilmemiştir. edebiyat dergilerine yolladığı şiirler zayıf bulunmuş, 4 sayılık ömrü olan fanzinlerde dahi yer edinememiş, facebook duvarında yazdığı uzun yazıların altına yazıldığı zaman, 'kardeş nerdesin, gelirken ekmek al abi şeklinde eleştirel yazılar gelmiştir.
kendine gelen eleştirilerden hakaretler utanır bu yazar utanmaz.
zamanında bir kızı sevmiştim, beyaz tenli, yanağında ben olan, güleç...
kaç geceyi sabahladım, kaç çay yuvarladım allah bilir, ben bile bilmem.. ardında köpek gibi koşturmak, gömleği en fazla pantoldan dışarı çıkararak tarz yapmak..
parasız yatılı yurdundaydım, yurt kadar sevdim, yurdum kadar..
kız sevmedi, gitti istanbullu oldu, istanbullu yaşadı..
ne o ben eski benim, ne o kız o kız..
şimdi nerdedir bilmem, ama allahın kaderi beğenmediyse, memnun olmadıysa ahım boynuna..
madenciler... ölüme her saniye yaklaşan insanlar. yerin derinliklerinde dışarıdan habersiz ekmek parası aramaya inen kutsal insanlar...
ayrıca,
grup yorumun sevilen parçalarından biridir;
indim maden ocağına kara elmas diyarına
yeryüzü sıcak olsun diye dost
yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda
çocuklarım gülsün diye dost
oysa bizim evde gülen yok
yürü derler yürü derler açlığa yürü derler
kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler
günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler
yalanlara artık sabrım yok
bugün maden ocağına kara elmas diyarına
inmedik selam olsun sana dost
ölesiye ışık hasretiyle solmuş bu yüzlere
grev grev güneş doğmuş dost
artık kaybedecek birşey yok
yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler
madenler bizim derler gerekirse ölüm derler
günü geldi grev derler dost
artık kaybedecek birşey yok
-zonguldak-
yerin derinliklerinden geldiler
ellerinde susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle
ne kadar diplere bastırılsa
o kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin
ağır ağır geldiler...
sonra hergün geldiler artarak geldiler
kadınları çocukları ve alkışlarıyla
yoğurt mayalar gibi geldiler
pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi
su gibi ateş gibi
her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına
yeni yollarla tanıştı ayakları
her gün yeni kabuklar çatladı
yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini
bir kent oldular sonunda
ve adını değiştirdiler ülkenin...
grup yorumun en sevilen parçalarından biridir.
ekmeklerini yer altlarında kazanmak zorunda olan, dünyaları başlarına yıkıldığında devletin bakanı tarafından ölmelerinin ''güzel''olarak nitelendirildiği bileklerinin hakkıyla çalışanlardır.
karaelmas tabut olmuş, gerekirse ölün derler, günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler dost, yalanlara artık sabrım yok''
indim maden ocağına kara elmas diyarına
yeryüzü sıcak olsun diye dost
yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda
çocuklarım gülsün diye dost
oysa bizim evde gülen yok
yürü derler yürü derler açlığa yürü derler
kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler
günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler
yalanlara artık sabrım yok
bugün maden ocağına kara elmas diyarına
inmedik selam olsun sana dost
ölesiye ışık hasretiyle solmuş bu yüzlere
grev grev güneş doğmuş dost
artık kaybedecek birşey yok
yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler
madenler bizim derler gerekirse ölüm derler
günü geldi grev derler dost
artık kaybedecek birşey yok
zonguldak
yerin derinliklerinden geldiler
ellerinde susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle
ne kadar diplere bastırılsa
o kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin
ağır ağır geldiler...
sonra hergün geldiler artarak geldiler
kadınları çocukları ve alkışlarıyla
yoğurt mayalar gibi geldiler
pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi
su gibi ateş gibi
her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına
yeni yollarla tanıştı ayakları
her gün yeni kabuklar çatladı
yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini
bir kent oldular sonunda
ve adını değiştirdiler ülkenin
yığılın çığlar üstüme dedi
gökyüzü döküldü yerlere
dizeleri ayıkladılar göçüğün içinden
geriye dökülememiş gözyaşları kaldı
bir de
söylenmemiş bir çift söz
tezahüratlarda kullanılırdı madenciler..zonguldakın maçlarında şöyle bir tezahürat hatırlıyorum.Karşı takımın kalecisi top toplayıcı çocuğu itiyor ve topu hışımla elinden alıyor bunun üzerine taraftar başlıyor sövmeye kaleci kaleci söyle sen kimsin madencinin kazması kalene(!) girsin diye..