insanların zaman zaman içine düştükleri kaygı. bu anlarda iki dakikalığına saçma bir şey yap. bu güzel bir yöntemdir.
gerçeklere gelirsek:
hayat gerçekten çok saçma. hiçbir şeyin hiçbir anlamı yok ve bu çok soğuk bir gerçek. tesadüfen geldik ve gidince öte tarafta bizi bekleyen kimse olmayacak. bu gerçekten korktuğumuz için de kendimizi çeşitli yollarla avutuyoruz. bu gerçeği sürekli düşünürsek işimiz zor. o yüzden dünyanın ve hatta evrenin karmaşasına ve ilgi çekiciliğine kendimizi bırakmak zorundayız. zaten zorunda kalmadan bırakıyoruz da. evrende gerçeklerin soğukluğuna perde çeken sayısız illüzyon var. bu kaos içerisinde zavallı kalışımız yaşamamızı sağlayan nedenlerden biri. eğer ona dair her şeyi bilebilseydik bir sonraki adım topluca gerçekleşecek intiharlardı. bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz gibi gözüküyor şimdilik o yüzden sıkıntı yok.
peki madem her şeyi bilemiyoruz, ölünce bir yerde bizi bekleyen birileri olmadığını nereden biliyorsun o zaman diyebilirsin.
yunan filozof epicurus abimize göre ne yaşayanın ne de ölünün ölümle bir ilgisi vardır.
--spoiler--
so death, the most terrifying of ills, is nothing to us, since so long as we exist, death is not with us; but when death comes, then we do not exist. ıt does not then concern either the living or the dead, since for the former it is not, and the latter are no more.
--spoiler--
inançlı adamın çabası belli. Bu hayatta bir gayesi var. Sabah erken kalkmalı işe gitmeli. Rızkı için çaba sarf etmeli bu Allah'ın hoşuna gidecektir. Çünkü bilir ki asıl yurdu burası değil. Peki inançsızın? Eğer toprak olacaksak neden bu uğraş? Sabah erken kalkma, işe gitme, kimseye iyi davranmak zorunda da değilsin.Ne de olsa toprak olacaksın. içgüdüsel diyebilirsin o içgüdüyü kim koydu içine? Peki doğada ki bu uğraş ve çaba ne? - Anlaşılması için- Arıların bu kadar çalışması niye? Yeni doğan bir arı okula gidip eğitim mi aldı ki bal yapmasını bu kadar iyi biliyor. Onun aklı mı var ki? Kim öğretti ona? Ya tüm arılara akıl vereceksin (ki aklı olsa karşılıksız neden yapsın?) ya da bir yöneticinin varlığını kabul edeceksin. Hangisi daha mantıklı? Hem sadece arıya akıl vermek de yetmiyor. Her bi atoma ilahlık vereceksin. Vücudumuza giren kalsiyum nasıl olur da akıl sahibi olmadan gideceği yeri bu kadar iyi bilir? Ben ki akıl sahibiyim. Bilmediğim bir şehre girsem kaybolurum. Akılsız ve şuursuz bir varlık yolunu hiç şaşımadan nasıl bu kadar iyi bulabilir?
eğer ölüme hakkıyla inanabilseydik böyle bir düşünce olmazdı, bu garip durum, nasıl söylesem, eksiklikten oluşuyor, yani ölüme inanmayacağız ama işlerimiz de yolunda gitmiyor, ölmek istiyoruz ama hayattan da ümit kesmiş değiliz. aman yaşa ki göresin.