maddeyi reddetmek

entry2 galeri0
    1.
  1. Daha önceki yazıda maddeyi kabullenmek. Yani zahiri âlemi veya kişinin kendisini kabul etmesini ifade etmiştik. Bu süreç ne kadar sürer ne kadar ilerler bu artık bilinmez. Lâkin çeşitli şekillerde artık sürecin tamamlanması bilinir.

    Önce madde olan kişinin kendisini yani bedeni kabul etmesi sonrasında ise kişinin maddeden kurtulması gerekir. Çünkü dünyanın ve maddenin varlığına inandığı an tüm maddeleri dokunmak vr tanımak imkansız olduğunu kavrar. Çünkü madde aslında aynı öz olduğu için bunu ayrı ayrı tanımak sermselik verir ve insan beynini şaşırtir. madde anlayışı insan beyninde çok kısıtlı ve kısır bir izlenim bırakır. Bunun sonucunda beynin sınırlı kalması bizlere fayda vermeyecektir. Bu yüzden maddenin ötesine geçme anlayışı bir şekilde hasıl olur. Çünkü beden belirli ölçüler dahilinde tasarlanmıştır. Tasarım gereği bir fidan gibi insan içine atılan mana tohumu. Beynin geliştikçe öğrendikce büyümesini sağlar.

    Mana tohumu ilim,bilim,zikir veya çeşitli beslenme ile gelişir. Akıl mana tohumunu büyütür ve yetiştirir. Burada ki amaç aslında zaten bir manadan tekten gelen bu mananin dünyada özünü bulmaktır. Bu ise yaratılış gereği ilahi ruhtan gelen bir tohumdur. Böylece akılda onunla gönderilmiş bir vezirdir. idare ise manaya aittir. Nasıl ki çocuk hükümdar yetişinceye kadar vezir yönetimi kontrol eder ona rehber olur ülkeyi anlatır işte akılda kendisinde tasarımda verilen" isimleri öğrettik kavramı" mevcuttur. Bunun sebebiyetiyle mana önce aklın hükmünü yani maddeyi kabul eder ülkeyi tanır sonrada geliştikçe olgunlaşır. Daha sonra ise gelişen bu mana bilinç oluşturur. Böylece madde ilkesini kabul eder kendini tanır. Tanıyan mana, kısa bir süre sarhoşluk yaşar sonra hemen kendine gelir. akıl artık kendine yardım etmekte zorlanır. Nitekim artık hükümdar olmuştur ve vezir artık ikinci kişi olmuştur. Böylece ülke kendisine yetmeyecek şekilde dar gelince ülke sınırlarını kabul etmez ve mana kendini bedenin dışına atar. Beden dışına çıkan mana artık doğrudan kendisinin geldiği kaynağa rahatça erişebilir hala gelir. Böylece bir tohum iken mana koca bir kaynak oluverir. Koca Çınar olan mana kaynaktan çıkan su gibi olur. Ağzına kapatılan bir kaynağın patlaması gibi etrafa artık sürekli akan bir su kaynağı yapar. Akan sular ise kaybolmaz, bir nehir oluştur bu nehir ise okyanusa yani geldiği teke gider. Sonrada artık maddesel ilke değil aksina şehadet alemi veya mana yani kendisinin bulunduğu kaynağı kabul eder. Daha sonra kendisi de dahil hiçlik kavramını kabul eder. Dolayısıyla maddeye dayalı şeylerin aslında olmadığı ve varlık düzeyinde sadece bir basamak olduğu aslında maddenin bir yansıma olduğunu kabul eder. Nitekim gördüğü herşey de tekten gelenin kudreti zahiri olarak görünür. Böylece allah onlardan razi olsun, pirler kul nesimi ve muhyiddin ibni arabinin kabul ettiği vahdet-i vücud anlayışı yerleşmiş olur.

    Mana dış ülke sınırları dahilinde bulunurken , vezir Olan akıl ise maddeyi kontrol etmeye çalışır. Çünkü kendisi maddeye doğrudan hüküm edebilir. Gerekirse ihtiyaç halinde işlevi bozulan organı manaya çeşitli elektirik sinyalleri ( akut veya kronik acılar, ağrılar) ile bildiri yapar.

    Sonuç olarak en başta başlayan süreç şimdi ise maddeyi reddetmek isteği üzerine gelişir. Sebebi ise bir cam kaba konulan suyun donmasi veya bir sıvının ısıdan dolayi bulunduğu kaba uyguladığı basınç sonucu kabın hacmi genişler. Genişleme ise bir tür patlama ile son bulur. Sonra ise kabin altında bulunan gaz kaynaktan çıkmaya devam eder. Böylece işte bedende çeşitli gelişmeler sonucunda böyle olur.

    Doğrusu varlığı yerlerin ve göklerin hükümdarı olan Allah bilir.
    1 ...
  2. 2.
  3. Maddeyi reddetmek kadar sıkıntılı bir eylem. Madde de mana da var, yadsınamaz.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük