saygı öztürk'ün, star gazetesi'nde çalışırken yayınladığı yazı dizisinden ve bizzat korkut eken'le cezaevinde yaptığı diğer röportajlarından olu$an, 2004 yılında çıkan kitabı.
cezaevinin kuralıdır, koğuşların lambaları gece - gündüz yanar. yani yatılacağı zaman koğuşun lambası söndürülmez. mahpuslar, gözlerine ışık gelmesin diye ranzanın çevresini siyah perdeyle kapatırlar. işte hıçkırıklar, gözyaşları hep o perdenin arkasından yükselirdi.
hele o ziyaret günleri yok mu o ziyaret günleri ... o gün ziyaretçisi gelen de gelmeyen de ağlardı.kimse kimseye niçin ağladığını sormaz. herkes kendi dünyasını yaşar. gözyaşları yastığa doğru süzülür. bazen yüzüstü yatarlar hıçkırıkları yastığın içinde yok olup diye, ağladığı duyulmasın diye ...
kader bu ki, korkut eken, yıllardır mücadele ettiği pkk'lılarla aynı cezaevine konuldu. eken'in konulduğu ankara ulucanlar cezaevi'nde, kapatılan dep'in eski milletvekilleri leyla zana, hatip dicle, orhan doğan, selim sadak da var. bu cezaevinde 19 pkk'lı da bulunuyor. eken, cezaevine girmeden önce " eğer benim cezaevine girişimi dep'liler, pkk'lılar görseler sevinç çığlıkları atarlar. ellerinden gelse beni cezaevi girişimde davul zurnayla karşılarlar " diyordu.
...
korkut eken'e bir haber ulaştı. " bizimle uğraştı da ne oldu ? tutuklanmamızın en büyük sebeplerinden birisi olmasına rağmen, aynı kaderi paylaştık. tanışıp konuşmak, birlikte çay kahve içmek istiyoruz " deniliyordu.
korkut eken, dep'li milletvekillerinin neler yaptığını en yakından bilen birisi. onların telefonlarını dinlemiş, attığı adımlardan haberi olmuştu. eken " ben de konuşmak isterim " dedi. pkk olayını, şehitleri, kandırılan gençleri, her $eyi tartışmak istiyordu. ancam cezaevi yönetimi onların bir araya gelmesine izin vermedi.
korkut eken'e hakkındaki kararı nasıl değerlendirdiğini sordum. işte eken'in anlattıklarının satırbaşları :
- yargının üzerinde büyük baskı kuruldu. bu kadar baskıdan sonra böyle bir sonuç bekliyordum. karar, benim için süpriz olmadı. hazırlıklıydım. reddedileceğini de tahmin ediyordum. ancak, yasal hakkımı kullanmamdan bile rahatsız olanlar var.
-yargısız infazı bana ve susurluk kazası'nda olan diğer kişilere yaptılar. benim idam edilmemi bekliyorlardı. idam olmadığım için hukuk adına üzülenler var.
- komutanlarımızı ve askerleri susurluk olayı'nın içine çekmek istiyorlar. oysa ben 1987 yılında tsk'dan kendi isteğimle emekliğe ayrıldım ve başka bir kuruma geçtim. komutanlarımız açıklamalarında yargıya saygılı olduklarını, suçluysam cezamı çekmemi zaten söylüyorlardı. bu sözlerden bile bazıları rahatsız oldu.
...
- susurluk davası bitti. ama bazıları bu davayı kan davasına dönüştürmüş durumda.
- bir gazetede benim kıbrıs'ta hakkı yaman namlı ile ortak bir bankam olduğu yazıldı. eğer ben h.y. namlı denen kişiyi tanıyorsam şerefsizim. tanımadığım bir kişiyle nasıl ortak olurum ? ben bu adamın adını basından öğrendim.
- türkbank'ın satışı sırasında çakıcı'nın bazı kişilere baskıyı kaldırması ve onunla konuşmam için 80 tane adam araya girdi. karışmadım. arayanlardan birisi hayyam garipoğlu'nun şirketinde çalışan ve belki 30 yıldır görmediğim bir akrabamdı. evimi aradı. çakıcı ile görüşmemi istedi.
" efsane yarbay " korkut eken'in, ayaş cezaevi'ne getirilmesinden sonra türkiye'nin dört bir yanından onu sevenler geliyordu. bu durumdan dyp'li ayaş belediye başkanı çok memnundu. mavioğlu " komutanımız sayesinde ilçemizde iç turizm patladı. yattığı cezaevinin duvarlarını görmek için gelenler var. cezaevi adeta türbe gibi oldu. " diyordu.
...
ayaşspor kulübünün başkanı belediye memuru mehmet kirazdibi, eken'i cezaevinde ziyaret etti " kulübümüzün fahri başkanı olmanızı rica ediyoruz " dedi. eken bilmem ki dedi ama ama kendisine böyle bir öneri geldiği için de inanılmaz bir mutluluk duydu.
korkut eken'i sevenler, onun fahri başkanı olduğu ayaşspor için seferber oldu. lise öğrencilerinden oluşan takımın formaları, ayakkabıları geliyor, soyunma odaları, banyoları yapılıyordu. futbolcular da eken'i mahcup etmedi ve takım şampiyon oldu. öğreciler kupayı cezaevine getirdi.
" ben aylarca sedat bucak'ın köyünde kaldım. korucuları eğitmemizden sonra pkk'ya karşı etkili bir mücadele başladı. pkk oradan tamamen sökülüp atıldı. o günlerde abdullah öcalan'dan bizzat sedat bucak'a teklif gelmiştir. ' bizden taraf olmanı istemiyoruz, sadece tarafsız kal, bizim için yeter ' diyordu. bunların hep kayıtları falan var. sedat tabii ki, normal olarak devletin yanında yer alarak büyük mücadeleler vermiş bir insandır. aşireti silahlandırılmıştır, ben yanlış hatırlamıyorsam 4 - 5 bine yakın da silah dağıtmıştık.
ben kimsenin avukatlığını yapmak istemiyorum. ... susurluk'ta bucak'ın otomobilinin bagajında dört tane silah çıktı diye yargılanma safhasında. oysa sadece biz aşiretine 4 - 5 bin tane silah dağıtmışız. "
şimdi devlet kendisi suçlu imiş gibi " eve dönün " diye yalvarıyor ( (bkz: eve dönüş yasası)). türkiye cumhuriyeti tarihinin en büyük silahlı kalkışması olan bu yaygın terör ortamının üzerinden asırlar falan geçmedi. bu yaşananların hepsi hepimizin hafızalarında capcanlı duruyor. bu yasa çıkarılınca terör örgütünün dışarıdaki militanları silah bırakmamış, cezaevinde yatanlar gün saymayı bırakmıştır. bu yasa ile aslında devlet bir nevi bölücü hareketle mücadele ettiği için özür dilemiştir. affetmemiş, af dilemiştir.
eken, türkiye kuzey ırak kırsalındaki pkk'nın önde gelen isimlerini kod adlarıyla birlikte sıralıyor, " bunların hiçbiri inmedi, inmez. dağdaki terörizt duruyor, içerdeki eğitilmiş terörist dışarı çıkıyor. bu topluma kazandırma yasasına değil, örgüte kazandırma yasasına dönmüştür. bu yasa, örgütün kabiliyetini genişletmekten başka bir işe yaramamıştır. ister siyasi mücadele yapar, ister yeni bir terör dalgası için fiilen örgüte dönme imkanını yakalayan elemanlarıyla harekete geçer. " diyor.
ya unutulanlar ... terörle mücadelenin taraflarından biri ise toprağın altında unutulmuş. eken'in belki de en duygusal olduğu an. o ne yerde dolaşan kuşlara, ne fıskıyeye, ne de kuğulara, ördeklere bakıyor. o kucağında şehit olanları düşünüyor. sesi titreyerek konuşuyor :
" kütahya'nın tavşanlı'sından, denizli'den, ankara'dan, çankırı'dan, antalya'dan, bu ülkenin ve bayrağın geleceği için toprağa düşen canları, toprağın altında topluma kazandırılamamaktadır. eve dönüşü imkansız olan bu canların, şehitlerin haklı mücadelesini görmezden gelmeye kimsenin hakkı olmamalı. pahalı ödenen bedelin karşılığında kazanılan mücadelelerin, yeni bedeller ödenmek üzere canlandırılmaya çalışılmasına yol açacak bu yasaya neden ihtiyaç duyuldu, anlamak güç. inşallah bizim tespitlerimiz yanlış çıkar, inşallah benim ülkem yine aynı günleri yeniden yaşamaz. "
dgm yasası'nda yapılan değişiklik, emekli genarellerin açıklamaları, eken'in mahkum olmasında daha önce verdiği ifadeleri etkili olan haluk kırcı ile hakkı yaman namlı, istanbul emniyet müdür yardımcısı sedat demir'in, eken'in avukatına verdiği dilekçeler olaya yeni bir boyut getiriyordu. korkut eken'in avukatı armağan güner, 7 haziran 2002'de istanbul 7. ağır ceza mahkemesi'ne başvurup eken'in mahkum edildiği türk ceza kanunu'nun 313. maddesinin dgm suçları kapsamından çıktığını ve yargılamanın yeniden yapılması gerektiğini belirtti.
istanbul 7. ağır ceza mahkemesi, toplanan deliller ışığında korkut eken'in dosyasını incelemeye aldı. eken'in mahkumiyetinde önemli rolü bulunan haluk kırcı ile kıbrıslı bankacı h.y. namlı'nın verdiği ifadeler ise o günkü söylediklerinin tam tersiydi.
( fakat sonradan tahliye talebi reddedilmiştir.)
sedat bucak, isimlerin altına " yanıma koruma olarak almak istediğim polislerin listesidir " diye yazmış, imzalamıştı. bucak bunların hiçbirisini tanımıyordu. isimleri yazılan polisleri mehmet ağar'dan istemesini kendisinden abdullah çatlı ve özel hareket dairesi başkanı ibrahim şahin istemişti. o günlerde eken, mehmet ağar'ı " çok yanlış yoldayız. böyle giderse yakında başımız belaya girir " diye sık sık uyarma gereği duyuyordu.
ibrahim şahin, korkut eken'in özel harekatçı olarak yetiştirdiği ilk öğrencilerinden biriydi. ancak son dönemlerde ilişkileri iyi değildi. kulağına gelen bazı olumsuzluklar yüzünden öğrencisinden soğumuştu. çevresinde toplanan bazı kişilerin, devlet için değil, kendi cepleri için çalıştığını duyuyordu. abdullah çatlı da eski abdullah çatlı değildi. kadın, kumar, kokain işine bulaşmış, kontrolden çıkmıştı. çatlı bağlı olduğu kişileri yönlendirir hale gelmişti. bakanlarla görüşüyor, ankara'ya gelince tbmm'den çıkmıyordu. sözde aranıyordu ...