Tüm suçlamaları aziz nesine atan müslümandır. Duruşmalar askıya alındığı gün yani hiç bir müslüman ceza almafığı gün erdoğanda sonunda hayırlısıyla layığı bulundu dedi.
dönem tarihini kavrayamamış cahiller tarafından hala daha "şakirt, müslüman, yobaz, ülkücü, milliyetçi, refahcı" şeklinde sağ kesime yıkılmaya çalışılan olaydır. Be adam o dönem çekiç güç denen bir güç vardı, jusmat denen bir amerikanın ankara üssü vardı. çevik bir denen paşanın onlarla olan bağlantıları, bu grupların el altından türkiye'yi kaosa sürükleme projeleri tüm bunlar türkiye'den olmayan vatan haini yahut türkiye'nin topraklarını bölüşmek isteyen ülkelerin kanlı elleri ile işlenen suçlardır.
Kafanız hala daha bunu almıyorsa siz uğur mumcuyu da milliyetçiler, muhafazakarlar öldürdü dersiniz. Susurluk kazası da zaten öylesine bi kamyon çarpmasıydı dersiniz, eşref bitlis ve gaffar okan'a da eceliyle öldü dersiniz. 2007'de muhtıra veren asker de çok masumdu dersiniz. Gezi parkı da 4 ağacın protestosuydu dersiniz. Almanyanın göz göre göre ülkemizi kaosa sürüklemesinin görülmemesi gibi siz bunların hiçbirini göremeyeceksiniz.
"biz onların gören gözlerini kör, duyan kulaklarını sağır, hakkı söyleyen dillerini lal ettik. Biz onların kalplerini mühürledik"
kalpteki o mühür kalkmadıkça hep yalanlarla uyumaya, durmaya devam!
sadece müslümanları karalamak için yapılan bir organizasyondur açık ve net. halkı galeyana getirmenın en kolay yolu din temasısır bunuda zamanın da bazı gruplar çok güzel kullanmıştır. her olayın arkasından at gözlüğünü çıkarın diye çığlık atan insanlar nedense müslümanları karalamakta çok başarılılar.
camide grup seks yapan ve içki içen, türbalı kadınları yerlerde yuvarlayıp bebeğine zarar veren gezi eylemcileri kadar gerçektir.
Edit: Ne oldu ikiyüzlü anti islam cemaati, zorunuza mi gitti? "Sizin" provokasyon kötü de 20 sene önceki provokasyon iyi ve desteklenebilir mi? Kendinize gelince ağlak yazılar, Madımak sözkonusu olunca ağız köpüre köpüre islama saldır?
dönemin yasakçı, faili meçhul cinayetlerin odağı ve ülkenin birçok yerinde silahsız halkı katletmiş, menemen olayının da perde arkası, askeri vesayete karşı mücadele etmiş aydınların katili, olarak sadece sivas halkını gören kişiler bu katliamı yapanların şakşakcıları ve taraftarlarıdır bu kadar ağır yazıyorum, çünkü olayları hala kavramamış kıt beyinli özürlü insanlar bunu sadece sivas halkına ve oradan tüm müslümanlara mal etme çabaları, dönemin katliamcı rejimini bu yolla aklamak ve olayı kendi amaçları doğrultusunda meşrulaştırmaktır. polisin askerin ve şehrin yetkilisi valinin olaylara sessiz kalmaları, müdahale etmemeleri hala sorgulanmıyor, veya sorgulanamıyor.
--spoiler--
12 saat kuşatma altında olan bir otelin etrafındaki kalabalığı dağıtmadı ya da dağıtamadı? Her yere yetişen devlet, kocaman bir askeri alayın bulunduğu Sivasta şehir merkezindeki bir kuşatmayı kaldırıp katliamı engelleyemedi? Bunu hiç merak etmediniz mi? sorusunu yöneltmiştim.
Hedeflenen, geçmişte Kahramanmaraşta, Çorumda yaşanmış olanlara paralel tarzda bir tezgâhı yeniden yürürlüğe sokmaktı.
Birkaç yıl sonra aynı güçler istanbulda Gazi Mahallesinde başka bir kontrgerilla oyununu ortaya koydular ve 20 civarında yurttaşımız hayatını kaybetti. Ümraniyede de benzer bir provokasyon tezgâhlandı. Bunların hepsinin birbiriyle ilgisinin olduğunu şu an çok daha net bir şekilde görebiliyoruz. ORAL ÇALışLAR
--spoiler-- http://www.radikal.com.tr...ta_gazi_alinanlar-1081716
Yeni Akit gazetesi dün manşetten önemli bir habere imza attı. Bu haberi benim için özel ve anlamlı kılan konu, haberde ortaya konulan gerçeği 18 yıl önce, 11 Eylül 1994 tarihinde hükümetin Alevi kökenli bir bakanından bizzat dinlemiş olmam ve müteddit defalar konuyu kaleme alıp köşeme taşımışolmamdı.
Sivas olaylarıyla ilgili 19 yıldır gizli tutulan morg fotoğraflarını yayınlayan gazete, Madımak Oteli'nde ölen 37 kişinin yanmadığını açıkça ortayakoyuyor.
Dönemin soruşturma savcısına gönderilmek üzere hazırlanan dosyadan karanlık eller tarafından çıkartılan fotoğraflar, "Yanarak öldüler" şeklinde hazırlanan otopsi raporlarının tamamının yalan olduğunu belgeliyor.
Sivas Olayları sırasında Madımak Oteli'nde yanarak öldürüldüğü iddia edilen insanlardan bir bölümünün yakın mesafeden kendilerine kurşun sıkılarak öldürüldüğünü bana ilk ifade eden kişi, Türkiye Cumhuriyeti'nin 50. Hükûmeti olan I. Çiller Hükümeti'nde Devlet Bakanı olarak görev yapan Sivaslı Alevi Kökenli bir bakandır. Kaldı ki, siyasi tarihimizde Alevi kimliğini gizlemeden açıkça dillendiren ilk bakanlardan biri olarak yer almıştır.
Televizyon programcılığı ve sunuculuğu yaptığım yıllarda 1.200 kişiyi yayına konuk ettim. Konuklarım arasında bende en saygınlık oluşturan isimlerden biri de, hükümette yer aldığı dönemde medyada kendisi hakkında en fazla magazinel haber yapılan bu bakanımız olmuştu. iki üniversite mezunu olan bakanın, birçok konuktan farklı olarak programa etraflıca hazırlanmış olarak geldiğini görmüş ve kendisine olan saygım kat be kat artmıştı.
Program başladığında hazırlayıp geldiği notları bir hilal gibi sehpanın üzerine yaymış, gerek duyduğunda notlarına göz atmıştı. Pazar sabahı 11.00'de başlayan 'Bizim Kürsü' isimli programımıza hazırlıklı gelmiş olmasından dolayı kendisini tebrik ettiğimde de, sabah saat beşe kadar o gece kaldığı Çırağan Sarayı'nda programa hazırlandığını ifade etmişti.
O günün medyasında bakanın imajı magazineldi. Yayına hazırlıklı gelmiş olmasının bende oluşturduğu saygınlık olmasaydı, yayından sonra kahve içerken benimle paylaştığı Sivas Olayları ile ilgili tarihi gerçeği inandırıcı bulmayacağım için daha sonra asla köşeme taşımazdım. Bakanın medyaya yansıyandan farklı olan işini ciddiye alan tutumu, benimle paylaştığı tarihi ayrıntıyı defalarca ve kendisine güvenerek cesaretle köşeme taşımama ve iddiasının arkasında durmama neden olmuştu.
Üç sene önce, 35 aydın ve sanatçının Madımak Oteli'nde yakılarak katledilmesi olayının sene-i devriyesinde kaleme aldığımız ve Aziz Nesin'i kasdettiğimiz, "78'lik dede kurtuldu, gençler can verdi" başlıklı yazının hemen başında şu soruyu sormuştuk:
"Bir yer ateşe verilse yangın mahalllinden gençler mi daha rahat kaçabilir, yoksa yürürken başkasının yardımına ihtiyaç duyacak kadar yaşlı olanlar mı? 'Elbette gençler' dediğinizi duyar gibiyim. Ama bunun tersinin gerçekleştiği bir olay oldu ülkemizde. 78 yaşındaki dede hem de kaldığı otelin üst katlarında bulunduğu halde yangından kurtuldu ama otuzlu yaşlardaki 35 kişi yangında can verdi. 78 yaşındaki Aziz Nesin yanan otelden çıkabiliyor da, çoğu 40 yaşın altında olan diğerleri nasıl oluyor da ölüyorlar? Bunlar yangına uykuda yakalanmıyorlar ki, kaçamasınlar... Olay gündüz oluyor. Benim sorum şu: 40 yaşın altındaki bir kişi bir yangın anında 4-5 katlı binada yanarak ölmeyi mi göze alır, son anda atlayarak kurtulma şansını mı?"
Bu konuyu ne zaman kaleme alsak, işin bu noktasında hemen, dönemin Alevi kökenli bakanının, "Madımak'ta yandığı iddia edilen insanlardan bir kısmı kurşunlanarak öldürülmüştü" iddiasını savcıların dikkatine sunmak üzere sürekli kayıt altına almıştık.
En son, geçtiğimiz 4 Temmuz'da kaleme aldığımız yazının "Yüzleşme korkusu"başlıklı bölümünde şu noktaların altını çizdik;
"Daha önce defalarca yazdım. O dönemde hükümette yer alan Alevi kökenli bir bakan bana, o gün otelde yanarak öldüğü ifade edilen bazı kişilerin silahla öldürüldüğünü iddia etmişti. Eğer dosya tekrar açılırsa, ölen tüm kişilere otopsi yapılmasını ve bu kirli tezgahın tüm perde arkasının aydınlatılması gerektiğini düşünüyorum. Madımak Oteli'nde yanarak hayatını kaybedenlerin yakınları, hayatını kaybeden insanlardan bazılarının gerçekten yanarak mı, yoksa Sivas'ın belli yerlerinde kimliği belirsiz kişilerce kurşunlandıktan sonra mı ölmüş olabileceğini hiç merak etmezler mi acaba? Bu insanlardan bazıları yanarak ölmeyip, morgda toplam cesed sayısı daha sonra 35'e ulaşmış olmasın. Sorunun cevabı basit aslında... Gerçeği aydınlatabilecek bir otopsiden neden kaçıyorlar ki? Yoksa, Tunceli Jandarma Alay Komutanı Kazım Çillioğlu'nun otopsi sonucuna benzer bir tablo ile karşılaşmaktan mı çekiniyorlar? Ne dersiniz?" demiştik.
Konuyu şu şekilde toparlayalım...
Tarihle akademik düzeyde ilgilenen biri olarak ifade ediyorum: Sivas Olayları'nın aydınlatılması sadece yakın dönem Türk Tarihi açısından değil, insanlık tarihinde provokasyon olgusunun tuttuğu yerin daha iyi anlaşılması ve tarihteki birçok kirli olayın içyüzünün ortaya çıkmasına katkı yapması açısından da önemlidir.
Geçmişteki Menemen Hadisesi de, son dönemdeki Danıştay saldırısı, Hrant Dink suikasti, Zirve Yayınevi katliamı ve benzerleri de aynı kapsamdadır.
Türkiye geçmişiyle yüzleşme konusunda geldiği şu noktadan geri adım atarsa, gerek kamuoyu, gerek medya, gerekse de siyasi otorite bu arınma sürecinin arkasında yeterince durmazsa, dünde yaşadıklarımızın bin beteri ile karşılaşmamız asla süpriz olmayacaktır.
Sivas Olayı'nda sorulması gereken kritik soru şu olmalıdır: Olaylar daha sıcakken o dönemde bazı hükümet üyelerinin de bildiği anlaşılan o güne ait gerçeğin hem de koalisyon hükümeti tarafından nasıl örtülebildiği ve üzerine gidilmediği, ya da koca devletin bir avuç şer odağının oyununa neden teslim olduğudur?
müslüman falan değildir. gerçek müslüman mevlana'yı örnek olan müslümandır. sevgiyi, insanı merkeze alan din anlayışı vardır gerçek müslüman. insanları inançları ile yargılamaz. "ne olursan ol yine gel" mantalitesi vardır gerçek müslümanda.