Müzikle insan eğlenebiliyor, üzücü bir müzikse üzebiliyor ama tabii ki o şarkıları söyleynler o duyguyu hissetmeyebiliyorlar ve şöhretli olarak parayı kalıyorlar.
(bkz: hakan altun)
(bkz: cengiz kurtoğlu)
evet, gerçekten hayat demektir. tarzı farketmeksizin, kulaklarınızda hissettiğiniz ufacık bir tını bile ruhunuza farklı şekilde hltap eder. duygularınızı kabartır, hayata bakış açınızı şekillendirir. müzik bu yüzden ruhun gıdasıdır. aynı zamanda ruhun terapisinde de oldukça büyük rol oynar.
özgün ezgilerle, eşsiz notalarla oluşturan bir altyapıyla, inanılmaz ses tonuyla alınan, vocal kayıtları ile oluşturulan doğa üstü yapımları bünyesinde görmek oldukça yüksek ihtimaldir.
ve aynı zamanda, bana sülük gibi yapışan, ama yapışmasından aşırı haz duyduğum bir ruh hastalığı. hastalık diyorum, çünkü müziksiz neredeyse zaman geçirmiyorum. geçirmek zorunda olduğum zamanlar var, mesela çalışmak gibi. bu hastalığa sahip olduğum için bu süreçte oldukça rahatsızlık ve eksiklik hissetsem de, iş bitiminde yine her türlü dinleyebileceğimi bilmek bana büyük motivasyon sağlıyor.
müzikten ayrılamıyorum. ve tuhaf gördüğüm bişi var ki, cidden müzik dinlemeyi sevmeyen insanlar da girdi hayatımda zamanında. ama ben müzik dinlemeyi sevmemeyi doğru bulmuyorum. bence o şahıslar ruhlarına hitap eden türü keşfedememişlerdir. ya da toplumun dayattığı saçma sapan, ruhani olumlu etkilerden oldukça yoksun şarkılarını dinlemek zorunda da kalıyor olabilir.