müslüman ülke üniversitesinde evrim öğretmek

entry34 galeri0
    33.
  1. bu durumun absürdlüğünü söylediğimde bana o kadar kızdınız, bak ne oldu şimdi:

    http://www.baskahaber.org...-klc-evrimi-tabii-ki.html

    işte bu kadar. müslümanlığı, islam'ı kullanarak bunu vurgulayarak yönetilen ülkede evrim mevrim okutulmaz. bilim teknik'ten kaldırdınız, sansürlediniz, üniversitelerde neden bulunduruyorsunuz?

    buna vereceğiniz her olumlayıcı cevap, bilim teknik dergisi ve tübitak yayınlarından evrim'i sansürlemenizle çelişecek; her olumsuzlayıcı cevap da üniversitelerden evrim teorisi'nin kaldırılmasını destekleyecektir. bakanınız, adamınız bile gol diyor.
    0 ...
  2. 32.
  3. evrim okutulsun ki insanların neye taptığını anlasın. iyi güzel de üniversitede okutulan evrim, yalan dolandan ibaret olmasına rağmen gerçeklikmiş gibi okutuluyor. yunan mitolojileri gibi baştan yalan olduğu varsayılarak okutulmuyor ki. ayrıca madem böyle düşünülüyordu, neden bilim ve teknik'ten sansürlenip tubitak yayınlarından çıkarılınca müslümanlar bayram etti? madem oralardan da çıkartmasaydınız da millet nasıl bir şeye taptığını öğrenseydi?

    hangi çelişki daha hoş, "millet nasıl bir yalana taptığını anlasın diye okutuyoruz, ama aynı zamanda anlamasınlar diye bilim ve teknik'ten çıkarıyoruz" mu, yoksa "bilim ve teknikten çıkmalı insanlar bu yalana daha fazla kanmamalı ama insanlar bu yalanı bilmeli ve üniversitelerde okutulmalı" mı? hangi çelişkide boğulmak isterdiniz?

    edit: eski yunanın sadece felsefesinin çevrildiğini sananlar için gelsin:

    http://www.sizinti.com.tr...ti/altin-cagda-bilim.html

    üşendim daha fazlasını bulmaya. bu adamların cehaleti beni memnun ediyor ne diye uğraşıyorsam. adamın sadece eski yunan felsefesinin çevrildiğini, biliminin çevrilmediğini, islam dünyasının tüm bilimi 0'dan kurduğuna inanması benim daha çok işime geliyor zaten. o linkte yazanlar tamamen yalan kardeş inanma. doğrusun sen, hangi islamcı hangi görüşünde yanılmış ki şimdiye kadar, hepsi kendinden tamamen emin zaten.
    0 ...
  4. 31.
  5. Allah evrimle yaratma yapamaz mı, evrim karşıtlarına göre yapamaz.
    0 ...
  6. 30.
  7. yazılanlara cevap vermekten ve acziyet içerisinde bulunmaktan başka bir icraatı olmayan ateist zihniyetini gözler önüne sermiştir.

    hani mustafa kemal, ''kur'an'ı okutacağım ki, millet yalanları öğrensin'' demiş ya; ben de 'evrimi okutacağım ki, insanlar neye inandıklarını anlasın' diyorum. evrim okutulmalıdır, her safhada. böylece insanlar nasıl bir şeye iman ettiklerini de bilmiş olurlar. evrim, ateistlerin dinden çıktıktan sonra kabul ettikleri ilk şeydir, hemen, anında... taassupla bezeli bir inançtır.

    eski yunan felsefeden ibaret değilmiş bak bak bak, sen kaç tane islam dünyasına çevrilen yunan astronomi kitabı biliyorsun, say bakayım.

    bitirdiğinde haber ver.
    0 ...
  8. 29.
  9. bilim ve teknik dergisinden sansürlenip, evrimle ilgili kitapların basılmamasını memnuniyetle karşılayan, sebebini de artık bu yalanlara kimsenin inanmaması olarak gösterenlerin -ki onların düşüncesine göre bence de bunu yapmalılar-, teorinin üniversitelerde okutulmasına karşı çıkmaması çok ironiktir. yani bu teori ve uzantıları kesinlikle yanlış, o yüzden dergilerden ve kitaplardan kaldıralım, ama üniversitelerde okutulup araştırmalar yapılsın, makaleler okunsun öyle mi? bu nasıl bir mantıktır?

    bu kadar yanlış ve yalan olan bir teori, üniversitede gerçeklik diye okutulabiliyor, ama bilim ve teknik dergisinden yahut tübitak yayınları kitaplarından çıkarılıyor? birinden biri ters bunların. ya inancına sadık kal ikisinden de yasakla, ya inancına ihanet et dinini sat ikisinde de serbest bırak. ayrıca eski yunanı sadece felsefeden ibaret sananlara kötü bir haberim var, onlar matematikle de, astronomiyle de, geometriyle de, tıpla da, fizikle de, biyolojiyle de uğraştılar. maalesef..
    0 ...
  10. 28.
  11. efendim şunu anlamak lazım: bilimin kümülatif olması, ''benim 1 elmam var, yunan mitolojisinden 2 elma aldım 3 elmam oldu'' mantığıyla ilerleyen bir birikim hadisesi değildir. bilim kümülatiftir evet, ancak bilimin ilerlemesi veya gerilemesi gibi hadiseler de mevcuttur. bugün bilim insanları birçok olayda, geçmiş dönemlerin görüşlerine geri dönmektedirler. en basitinden alternatif tıbbı örnek verebiliriz buraya. insanların geçmiş dönemde yaptığı ve şifalı olduğu düşünülen bitkilerden elde ettikleri özler, organik meyveler geçmiş yüzyılda 'kocakarı ilaçları' diye aşağılanmaktayken, bilim dünyası ürettiği ilaçların yan etkilerinden sonra insanlara daha geçen yüzyılda aşağıladığı 'kocakarı ilaçları'nı tavsiye etmeye başladı. ''anne sütü'' ve ''aspirin'' gibi bir çok mevzuda bilim insanları 15. yüzyılda yaşayan tıpçıların söylediklerine rağbet etmeye başladılar ki, bunun nedeni her şeyi çözeceğine inanan bilimin bir noktadan sonra tıkanması oldu.

    'kümülatiflik' veya arkadaşın ifadesi ile 'birikimle ilerleyen bilim', hep ileriye doğru giden bir zaman çizgisi öngörmez. çoğu zaman içerisinde çelişkiler barındırır. dün verdiği ilacı bugün yasaklayanlardan tutun, kolestrolun zararlı olmadığı konusunda ittifak edenlere kadar, bilim dünyası kendi içerisinde çekişmekte ve 'kümülatif' olması, bilimin sorunları aşmasına yardımcı olmamaktadır.

    'yanılma payını saklı tutmak' ayrı bir şeydir; sürekli 'deneme yanılma' metodunu uygulamak, iki yılda bir farklı argümanları kullanarak farklı reyleri savunmak başka bir şeydir.

    bizlerin, özellikle benim helenistik yunan felsefesinin islam dünyasına yaptığı katkıyı reddetmemiz beklenemez. ancak bir kısım insanların, islam'ın tüm ilmî hareketlerini eski yunan kitaplarına bağlaması abestir. tüm insanlar bilirler ki, farklı kültürler, farklı yetenekleri haizdir. abbasiler devrinde gittikçe kozmopolit bir yapıya bürünen bağdat, rey gibi şehirlerde buluşan farklı kültürler; gerek felsefe gerekse başka türlü münasebetlerle islam'ın yorumlanmasını değiştirmiş, böylece ortaya çıkan düşünce deryasında ilim büyük değer görmüştür. abbasî halifelerinin ilme verdiği değer de bunu kanıtlamaktadır.

    ancak şu noktayı göz önüne almak gerekir: islam dünyası, yunan felsefesinden istifade ettiği kadar, olumsuz tesirleriyle de uğraşmak zorunda kalmıştır. batı dünyasının aksine, islam dünyası sistemini antik yunan'a oturtmamıştır. tasavvufa oturtmuştur. bir takım zevat, tasavvufun neo iskenderiye mezhebinden aparıldığını iddia eder, benim 'küfür' derecesinde karşı çıktığım şey buydu. zamanım az olduğundan tafsilatlı açıklama yapamamıştım. yazarın gözden kaçırdığı ve gazzalî'Yi haksızca eleştirdiği nokta da budur. gazzalî'nin karşı çıktığı tek şey, ibn sina ve farabî'nin aristo'nun metafizik görüşünü islam'a dikte ettirmeye çalışmasıdır. gazzalî felsefe hareketlerini bunun üzerinden tenkit etmiştir. bunun üzerine yazdığım şu entry'ye bakılabilir: (#20076708)

    ''gazzalî'den sonra islam dünyasında bu insanların yüzüne bakılmaz iken, avrupa'da rağbet gördü'' demek de büyük bir talihsizlik. mecelle'nin yazarı ahmed cevdet paşa dahi ibn sina, farabî, gazzalî, el-kindî gibi düşünürlerin fikirlerini şerh etmişti. 1800'lerin sonlarından bahsediyoruz burada. onu bunu bırakın, fatih sultan mehmet de felsefenin önemini kavramış ve kendi seçtiği iki alime kitap yazma görevi vermişti. bunlar, alaaddin et- tusu ile muslihiddin mustafa efendilerdir. bu iki zatın birisi gazzalî safında, ötekisi ibn rüşd safında tartışmışlardı. gazzalî'nin felsefe karşıtı bir tutumu yok idi, yalnızca nassların felsefeyle değiştirilmesine karşı çıkıyordu. elbette islam dünyası içerisinde ortaya çıkan ham softa yobazlar, özellikle selefiler gazzalî'Yi çok iyi kullanmış ve felsefe karşıtı bir tutum takınmıştır.

    burada gazzalî'den sonra islam dünyasında ibn sina'nın vs. esamesinin okunmadığı iddiasının yanlışlığını yinelerken, şunu da ifade etmek isterim: batı dünyasında farabî vs. kasırgalar estirirken, gazzalî de o döneme damga vuruyordu. leibniz'e karşı clarke ve ibn rüşdçülüğe karşı saint thomas ile albert le grand gazalici bir metod izlediler. gazzalî'nin ''sezgici ahlak''ı da, henri bergson'a ilham kaynağı olmuş ve entüisyonizm felsefesini kurmasına olanak tanımıştı. insanlar imam gazzalî hazretlerini küçümsemekle, ''işte bu felsefeye düşmanmış ya'' falan demekle, çok büyük hata ederler.

    gelelim meşhur tartışmamızın odak noktasına:

    bu kişiyle yaptığımız tüm tartışmalarda, ben zaten hz. adem dünyaya gönderilmeden evvel dünyada canlılık olduğunu islam'ın reddetmediğini defalarca ifade etmişimdir. birunî gibi alimlerin görüşlerini, erzurumlu gibi tasavvufçuların firkiyatını iktibas etmekten çekinmemişimdir. kendisinin 'canlılığın ne zaman başladığını ifade etmemiş' sorusunu bu nedenle samimi bulmuyorum. zira girdiğim entry'lerde de dünyanın hz. adem'den evvel yaşamın olduğunu ifade ettim. hz. adem geldiğinde canlılık olmasa idi, dünyada zaten hz. adem'in yaşaması için gerekli şartlar olmamış olacaktı. bu zaten islam'ın kabul ettiği bir durum.

    benim yaptığım meşhur '1 trilyon hesabı' bugün birçok islamî kaynakta karşınıza çıkabilecek bir şey. ancak şunu ifade etmek isterim, bu hesap ilk insanların yaşının 1000 seneye dayandığı, antroplojik olarak insanın çok daha farklı olduğu ve yaklaşık olarak 15.000 senelik bir zaman zarfına binaen yapılmaktadır.

    bilim ise, insanın dünyadaki geçmişinin en az 150.000 sene olduğunu ifade ediyor. kısacası, bilime göre hareket ettiğimizde, insanın ortalama ömrünü 50-60 sene kabul edersek, şuan dünya nüfusunun neredeyse 10 trilyona dayanmış olması gerekmekte.

    şimdi buradaki argüman şu: dünyanın kaynağı buna yeter miydi, hastalıklar öldürücüydü, depremler, savaşlar vesaire...

    bir defa arkadaşımızın ''ilk insanlar 1000 yıla kadar yaşıyorsa bu evrimin kanıtıdır'' demesi ile, ''ilk zamanlarda hastalıklar öldürücüydü, grip olan ölüyordu'' demesi çelişir. 1000 yıl yaşayan insanlar nasıl yaşıyormuş peki?

    savaşlar, afetler vesaire konusuna binaen ise şunları söyleyebiliriz: dünyanın en büyük savaşı olan 2. dünya savaşındaki inanılmaz gelişmiş kitle imha silahları kullanıldığında dahi, en fazla 70 milyondur. şuanki türkiye'de yaşayan kadar insan yani. karanlık devirlerdeki savaşları bırakın, ortaçağda dahi avrupa'da 3000-5000 kişilik ordular vuruşurdu. islam orduları avrupa'ya dayandığında, haçlı koalisyonları ile patlak verdi o yüzbinlerce kişinin çarpıştığı savaşlar. savaşlarda ölen insanların sayısı, asla bu sayıyı karşılamaz.

    ''doğanın kaynağı'' hususuna gelirsek; insanın sayısı geometrik olarak, doğa kaynakları ise aritmatik olarak artar. bu, bilimsel bir gerçektir. iktisat bilimcisi thomas malthus'un ortaya attığı 'sosyal darwinizm' projesi buna dayanır mesela. (demek ki evrimin doğal seçilimi, içtimaÎ HAYATI DA KAPSIYORMUŞ.) insanların dünyanın başlangıcından itibaren, özellikle kaynağın en bol olduğu karanlık devirlerde, geometrik olarak çoğalması gerekirdi. hadi biraz esnetelim, insanlar gerekli antropolojik özellikleri ve aklî melekeleri haiz olduğunda gerçekleşsin bu olay. fakat böyle olmamış. 200.000 yıllık insan tarihinde bulunabilen şehir kalıntıları bellidir. kaç tane antik kalıntımız vardır? bu dönemde yaşamış, her ne kadar genç yaşta ölse dahi, trilyonlarca insanın kurduğu şehirler nerededir? çatalhöyük'te iki tane çömlek bulduğunda zafer nidaları atan arkeologlar, trilyonlarca insanın yaşadığı şehirleri bulmaktan neden acizdirler?

    diğer argümanlar; bebek ölümleri, prezervatif gibi, bunlar son 500-1000 yılda ortaya çıkan gelişmelerdir. benim sorum, dünyanın geri kalan 9 trilyon 973 milyar insanı nerededir? bu insanların kurduğu şehirler nerededir? 9 trilyon insan bebekken mi öldü allah aşkına?

    sizi bir nebze olsun rahatlatacak formül islam'da mevcuttur aslında. nuh tufanı... dünyaya adeta reset atan bu tufandan sonra, 600-1000 yıl yaşayan insanların nesli tükenmiş, bugünkü seviyeye gelmiştir insan nesli az çok. ancak bunu kabul edebilen kaç ateist vardır?

    insanoğlunun genetik varyantında doğal bağışıklık vesaire de bulunur. yanı genetik ilmine göre bir gen 1 milyon yıl boyunca varlığını sürdürür. hz. adem'den bu yana oluşan genetik varyanta göre, insanın 20-30 yaşlarında ölmesi olası değildir. elbette ölen vardır ancak doğal ömür, ortalama ömür bu olamaz. en az 50 olarak kabul edilir. benim hesabım da 50'ye göre idi zaten.

    'bir müslümanın düşüncesi bu olmalıdır; jeolojiyi, evrimi reddetmelidir' diyen zatlar bilsinler ki; kendileri en başta aklı ve mantığı reddetmektedirler.

    insanoğlunun bilimi emeklemektedir. bu da bir realitedir.

    ''yıl''dan kastın tam olarak ne olduğunu da bilmemekteyiz. arzın ömrü ve günü ayrıdır, insanın ömrü ve günü ayrıdır. dünyanın geçmişi milyar yıllardan ziyade, yüz milyonlarla ifade edilmelidir.
    0 ...
  12. 27.
  13. işin garip yanı, burada evrim teorisini yanlışlamaya çalışanların, içinde bulundukları ironiyi görmemeleridir. ben evrim teorisini kanıtlamaya çalışıyor değilim, buradaki islamcı arkadaşların da dediği gibi, evrim teorisinin islamın yaratılış teorisiyle tümden çelişkili olduğunu söylüyorum. bu zaten sizin de kabul ettiğiniz bir şey. ibn haldun'un muhaddislerin söylediklerini yazdığı gibi de, adem, ve büyük ihtimalle dünya da, 7000 yıldır var. kitabın ilgili kısmının öncesini ve sonrasını okuyanlar, buradaki yılın bildiğimiz yıl olduğunu da çıkarırlar. milyonlarca yıllık canlılık olduğunu iddia eden evrim teorisi, bu haliyle tamamen yanlıştır.

    hal böyleyken, dünyadaki canlılıgın milyon yıllara yayıldığını iddia eden bir teorinin gerçekmiş gibi öğretilmesi, müslümanlar için küfür sayılmalıdır. nitekim gerçek müslümanlar, jeoloji, paleojeloji, paleoantropoloji, antropoloji, evrimsel biyoloji bilimlerinin sunduğu bu verileri islam'a tamamen aykırı olacak şekilde adeta gerçekmiş gibi öğretiyorlar, muhaddislerin haber verdiği mutlak gerçekliği yalanlıyorlar.

    buraya evrim teorisinin ne kadar saçma olduğunu yazan müslümanlar, tamamen beni desteklediklerinin farkında değiller. bir müslüman için evrim teorisi ve ilgili bütün biyoloji bilimleri safsata olmalıdır ve ancak yunan mitolojisi nasıl öğretiliyorsa, belki öyle öğretilebilir, ama üniversitelerde gerçeklik gibi sunulup, hatta canlıların birbiriyle ilişkisi olduğunu, ayrı ayrı bugünkü halleriyle yaratılmamış olduğunu kabul edip de bu yönde araştırma yapmak, direk ayrı ayrı canlıların yaratıldığını reddetmek olacağından tamamen küfre girer. bir müslüman, evrim teorisinin gerçeklikmiş gibi üniversitesinde anlatılmasını nasıl karşılar, bu da herhalde yaşar nuri gibi bir asimile olmakla açıklanır. dininizi bilimsel olduğu söylenen verilere satmayın, koruyun, kaldırın üniversitelerden evrimi, jeolojiyi, antropolojiyi.
    0 ...
  14. 26.
  15. bu aslında boşlukların tanrısı diyede bilinir yaradılışçılara göre bilimin açıklama getiremediği her boşluğun ardında tanrının eylemi bulunmaktadır fosil kaydında boşlukmu var? sorun değil tanrı yaptı insan gözü nasıl bu kadar karmaşık olabilir? tanrı yaptı güneş sistemi'ndeki gezegenlerin yörüngelerinde doğru şekilde sıralanması nasıl açıklanır. tanrı yaptı tarih boyunca insanoğlunun kavrayışı muazzam boşluklar içermiştir ve tanrı kasırgalar güneş tutulmaları iyi yada kötü ekinler gökkuşakları hastalıklar volkanik patlamalar vb. her tür şey için yeterli açıklama olmuştur. fakat insanoğlunun bilim anlayışı geliştikçe boşlukların tanrısı küçülmüştür.
    0 ...
  16. 25.
  17. din ile bilimin farkına varmak gerek öncelikle. bilim üstüne koya koya ilerler. önceden gelene saygı duymakla beraber, yanlışlık ihtimali her zaman saklıdır, ama doğruluğu teyit edilmiş olanları da saklar, bir teorinin bir kısmı doğru değilse, yerine daha doğrusunu koyar. eski islam alimleri de bunu yapmıştır, eski yunandan aldıkları matematik-astronomi-tıp bilgilerini daha üst noktaya taşımışlardır. müslümanın bunu küfür gibi algılayıp "hayır onlar her şeyi sıfırdan buldular" demesine gerek yok, bilim böyle ilerler. bugün tıpçıların ettiği yemin, hipokrat yeminidir. yani tıp biliminin babası müslümanlar değildir. bu eksi mısır-çin-yunan uygarlıklarındaki tıpçılara hakarettir. hakaret kötüdür. hatta avrupa rönesansı ve aydınlanması da bu islam alimlerinin arapça eserlerinin çevirilerinden çokça etkilenmiştir. bir üstüne koyma durumu burada da mevcut. gazali'den sonra yüzüne bakılmayan islam alimlerinin kitapları, avrupada değer görmüştür, avrupa ilerlemeye devam etmiş, islam dünyası tüm soruların cevaplarını bildiğini düşündüğünden, gelişmemiştir.

    bunun dışında "üstelik yine bilimin hesabıyla, dünya eğer milyonlarca yıldır canlılık barındırıyor ise, dünya nüfusunun 1 trilyon olması gerekirken neden 7 milyar olduğunu açıklayabilir mi evrim?" sorusu önemli. çünkü başlığın nedenini de kapsıyor bu soru. öncelikle, bu cümlenin doğruluğunu kabul ediyoruz. müslümanın düşüncesi gerçekten bu olmalıdır, bunda bir yanlışlık yok, "milyonlarca yıldır canlılık varsa dünya nüfusu 1 trilyon olmalıydı". bunu kabul eden kişinin evrim teorisini ve jeolojiyi reddetmesi gerektiği aşikar, yani üniversitelerde okutulmasına da karşı çıkmalı, çünkü canlılığın milyonlarca yıldır var olduğunu söylüyor bu bilimler.

    gelelim bunun cevabına. soruyu soranın canlılıktan kastı insanın varlığı mıdır, canlı olan varlıklar mıdır bilmiyoruz. çünkü dünya nüfusuna bağlamış direk. genel olarak canlılık tarihi, insanlık tarihinden önceye dayanır. soruyu soran, bununla insanlık tarihiyle canlılık tarihinin eş zamanlı olduğunu mu kabul ediyor, onu da açıklamamış. dediğimiz gibi, dünya üzerinde insanlar yokken de canlılar vardı, insanlardan milyonlarca yıl önce yaşamış canlılar vardı. bugün bildiğimiz anlamda insanın 50000 yıllık bir geçmişi olduğu düşünülüyor, genel olarak canlı yaşamın yaşı yüz milyonlarla ifade ediliyor.

    insanlığın nüfusunun 1 trilyon olmayışına gelince, insanlar çoğalmak için beslenmeli, barınmalı ve üremelidir. bunlar için doğadan kaynaklar alır. doğadaki kaynaklar sınırsız olmadığından, çoğalma da sınırsız olamaz. dünya nüfusunun çok yüksek oranda artmaya başlaması, insanların hastalıklara daha iyi çözümler, ilaçlar geliştirip, kendi ortamını tehlikesiz hale getirebilmesiyle mümkün olmuştur. bebek ölüm oranları ve ortalama insan yaşı verileri, bugün dahi gelişmiş ülkelerde gelişmemiş ülkelere kıyasla daha olumludur. eskiden tıp bu kadar gelişmemişken birçok hastalık öldürücü nitelikteydi, artık eskiden ölümcül olan hastalıkların tedavisi vardır ve öldürülücüğü azalmıştır. insan, çevresindeki kaynakları daha verimli kullanmaya ve daha etkili ilaçlar bulmaya başladığından beri milyonlarca değil, topu topu 60-70 yıl geçmiştir. nüfustaki dramatik artış özellikle ikinci dünya savaşı sonrası yüksek teknoloji artışına bağlıdır. yani 50 yıllık homo sapiens tarihinin bir trilyon nüfusa ulaşmaması normaldir. muhtemelen kaynak yetersizliğinden 1 trilyon olmayacaktır da. doğadaki canlıların nüfusu bir takım doğal sınırlamalar yüzünden sonsuza ulaşmaz, bir bakteri kolonisi, etraftaki besin ve düşmanların varlığı nezdinde artabilir. besin yetersizliğinden ya da oksijen-karbondioksit yetersizliğinden, ya da kendi artıkları olan maddelerin ölümcül seviyeye gelmesinden nüfus artışları azalır veya durur. insanlarda da yoğun nüfus artışı, nüfus planlaması, ailelerin daha az çocuk yapmak istemesi, çok çocuk yapan kültürlerde genel olarak tıbbın yetersizliğinden dolayı bebek ölüm oranlarının artması şeklinde nüfus artış hızını azaltıcı etkenler görülmekte.

    ama dediğim gibi, müslüman adam "insanlar niye 1 trilyon değil milyonlarca yıldır canlılık varsa" diye düşünüp, bu yönde bilgileri aşılayan evrim, jeoloji, antropoloji gibi bilimlerin ülkesinde okutulmasına karşı çıkmalıdır.
    1 ...
  18. 24.
  19. kesinlikle doğru bir şeydir bu kafa yapısına baktığımızda müslüman ülkelerin neden geri kaldığını anlayabiliyoruz sen çevreni kendini araştırma işin içinden allah öyle yaratmış de çık böyle bir bir saçmalık varmı araştırıcaksın geliştiriceksin ancak böyle ilerleyebilirsin dini bilime karıştırma sen inanırsın o senin bileceğin iş işte bu yüzden din bilimi öldürüyor diyorlar adamda hiç merak araştırmak yok böyle cahil gel cahil git.
    0 ...
  20. 23.
  21. Cogu hocanin halihazirda beceremedigi sey.

    Adam kendi anlamadigi seyi ogretemez tabi.
    0 ...
  22. 22.
  23. ülkemizin resmî bir dini olmadığı için normaldir. dolayısıyla ülkemizde bilim hiçbir dinin kurallarına bağlı olmadan yapılır.
    1 ...
  24. 21.
  25. farklı bir bakış açısı yaratmak için değil, evrim vardır bu sebeple yapılması gerekendir. teori o diyerek işin içinden sıyrılamazsınız, kanunun teoriden hiçbir üstünlüğü yoktur. pozitif bilim eğitimi almış her birey bunu bilir.
    1 ...
  26. 20.
  27. adem'in kaburga kemiğinden yaratılan havva olunca, havva aynı genotipte oluyormuş bak bak bak. gören de hz. adem mitoz bölünmeyle çoğalıyor sanacak. kaburga kemiğinin, sanki bitkilerin pasif üretilmesi gibi havva'ya dönüştüğünü sanıyor bu zat, burada bize de biyologluk taslıyor.

    efendim, yunan şeysilerini çevirmişiz, oradan araklamışız. bu iddia özellikle tasavvuf için atılır. helenistik dönemde peydahlanan ''aristoculuk, eflatunculuk, neo bilmemnecilik'' dönemlerinden araklandığı söylenir tasavvufun. bilinir ki tasavvufun ahlak telakkisinin helenistik dönemden gelmesi imkansızdır. bu konuyu izaha dahi lüzum yoktur.

    aslında islam dünyasında bilimin gelişmesi, yunan kitaplarının çevirisinden bağımsızdır. islam dünyası en parlak dönemini abbasiler döneminde yaşamıştır ilim açısından. bu dönem de, islam'a giren toplulukların fazlalaştığı bir noktada ortaya çıkmıştır. abbasilerin şehirlerini kozmopolit kentler haline getirmeleri, ilim insanına verdikleri değer vesaire ile farklı kültürlerin islam'la tanışması sonucu islam'ın değişik düşüncelerle yorumlanması mümkün olmuş, islam'da düşünce cereyanları bu sayede artmıştır.

    bu zeka fukaraları da zannediyor ki 2 tane thales kitabı okudu diye islam dünyası ihya oldu. bu devirleri incelemiş birisi olarak ifade etmek gerekirse, ''batı tefekkürü'' yunan felsefesi üzerine kurulmuştur evet, fakat aynı şeyleri islam dünyası için söyleyemeyiz. bilakis islam dünyası yunan felsefesinin olumsuz tesirleriyle mücadele etmek zorunda kalmıştır, bu da islam'daki bilim hareketlerine sekte vurmuştur.

    darwin'den beri evrim teorisi gelişmemiş diyen mi olmuştur? olmamıştır. benim söylediğim, evrim teorisinin nüvelerinin islam dünyasında, darwin'den yüzyıllar evvel tartışıldığı idi ki; bu zat oraları pas geçerek, ''türlerin kökeni evrim teorisinin kutsal kitabıdır'' dediğimizi çıkarmış. klasik ateist takiyyeciliği...

    kendisinin belirttiği gibi o ifade, ''adem'den sonra'' şeklinde yorumlanmıştır. üstelik, şu vardır ki, orada geçen 'yıl' ifadesinin ne manaya geldiği konusunda pek bir fikrimiz yok. yoksa bu zat, daha önce ayetlerde yaptığı ''gün-evre'' hatasını tekrarlamak mı istiyor?

    üstelik yine bilimin hesabıyla, dünya eğer milyonlarca yıldır canlılık barındırıyor ise, dünya nüfusunun 1 trilyon olması gerekirken neden 7 milyar olduğunu açıklayabilir mi evrim? açıklayamaz... elbette ki dünya milyarlarca yıl süregelen bir mekanizmayla oluşmamıştır, ömrü en fazla birkaç yüz milyon yıl olabilir.

    edit: milyon yerine bin yazmışım, düzeltildi.
    0 ...
  28. 19.
  29. 18.
  30. Temizleyin şu kürsüyü afedersin de ne öğretecekti paşam nasıl cima edilir bunu mu anlatalım. Aklınızın bir yerıne yazın bunu bilimin dini yoktur.
    1 ...
  31. 17.
  32. evrimi maymundan gelmek sanan ve yetmezmis gibi ulkelerin dini oldugunu da dusunen embesillerce elestirilendir.
    2 ...
  33. 16.
  34. ibn haldun, mukaddime'sinde şöyle der:

    allah elçisinin şu hadisi de bunu teyid eder, peygamber: "bu ümmetin ömrünü bir günün yarısı kadar bir müddet uzatmaktan allah'ı hiçbir şey alıkoyamaz". bütün bu hadislerin delaletinden, dünyanın ömründen islamiyetten önce 5500 yıl geçmiş olduğu anlaşılmıştır. veheb bin münebbih'in rivayetine göre, dünyanın islamiyet'ten 5600 yıl önce yaratılmış olduğu anlaşılmaktadır. ke'b (el-abbar)'a göre dünyanın ömrü 6000 yıldır". (mukaddime ii-ibn haldun, çeviren: zakir kadiri ugan, 189-190)

    yani islam'a göre dünya 7000 yaşındadır. bazı islam alimleri bunu "adem'den itibaren" diye yorumlar. iki türlü de evrim teorisine ve jeolojiye göre yanlıştır. sadece çatalhöyük yerleşiminin bile 9000 yıllık olduğunu söyler bilim. evrim teorisi ise milyonlarca yıl geriye gider canlıların varlığında. hal böyleyken evrim teorisini öğrenmek dinin söylediklerini reddetmektir ki bu da müslüman için kabul edilemez. gerçek müslümanlar, bunların bilim adamlarının yalanları, müslümanları kandırmak için böyle dediklerini söyler. bunu söylüyorsanız size saygım sonsuz, ama yok bunları kabul edip bir de müslümanım diyorsanız hem samimiyetsiz hem takiyyecisiniz demektir.

    muhaddisler sizden daha iyi bilirler hadisleri yorumlamayı. yoksa herkes kafasına göre yorumlasa islam kalmazdı ortada. ve durum ortada, en iyi ihtimalle ilk insan 7000 yıl önce vardı, ve büyük ihtimalle dünya 7000 yıl önce yaratıldı. yani evrim teorisinin ve jeoloji-antropolojinin dediği hemen her şey yalan, bu yalanın gerçeklik diye öğretilmesine nasıl hoş bakar bir müslüman şaşarım.
    0 ...
  35. 15.
  36. Evrimin artık hiç bir tutar yanı kalmamıştır.Ama biyolojiyle iç içe geçmektir.Evrimi yok etmek biyolojiyide yok etmektir.
    0 ...
  37. 14.
  38. evrim düşüncesinin temelini, müslümanlar değil eski yunan düşünürleri atmıştır. zaten islam dünyası'nda bilim ve felsefe, islam sayesinde değil, eski yunan eserlerinin çevrilip bunların yorumlanması sayesinde gelişmiştir. sürekli pompalanan "islam sayesinde bilim gelişti" propagandasına saplanıp kalmış müslümanlar, islami kitaplar dışında cin ali kitabı bile okumadıkları için bunu bilmezler.

    kafir ilan ettikleri ibni sina'yı ve deist kişileri islam'ı savunmak için kullanan müslümandan allah'a sığınırım. zaten ateist olmayan birini ateistlikle suçlamaları, hiçbir şey bilmeden her şeyi biliyor sanmalarının kanıtıdır.

    bir kişi hem dna'yı, hem de havva'nın adem'in kaburga kemiğinden yaratılmış olmasını kabul edemez. adem'in dna'sı xy'dir ve bu aynen korunduğu haliyle, havva, adem'in bir kopyası olacaktır günümüz bilgisiyle. bilimi de islami kitaplardan öğrenen kitle bunu kabul edemiyor haliyle, şaşırmıyoruz. adem'le aynı genotipe sahip havva'nın kadın olması bile mümkün değildir, çünkü havva da adem ile tıpatıp aynı genlere sahip ve xy bir erkektir. günümüz bilgisiyle bu sonuç barizdir, gerçek müslüman, dinozorları safsata kabul ettiği gibi, dna'yı da safsata kabul etmelidir.

    evrim ilk müslümanlarca çıkarılmış da darwin tahrif etmiş. eski yunan düşünürlerinin dediklerini hiç bilmeyen, eski islam bilginlerinin her şeyi yoktan bulduklarını sanır elbet. bu da müslümanın, bilimin üstüne koya koya ilerlediğini bilmemesinden kaynaklıdır. canlı çeşitliliğinin sebeplerini araştıranların, değişik disiplenlerden elde ettikleri bilgiler birbiriyle uyuşur ve teori zenginleşir. müslüman sanır ki evrim teorisi hala darwin'in dediklerinin üstüne bir şey koymamıştır, türlerin kökeni evrim'in kutsal kitabıdır ve değiştirilemez sanırlar. evrim teorisi yeni edilen bilgilerle çok gelişmiştir ve ilk halinden epey ilerlemiştir, ama müslüman hala 150 yıl önceki argümanlarla evrime saldırır. bu da normaldir, çünkü müslümandan daha fazlası beklenmez, ve zannımca "ne yani atan maymun mu", ya da "şimdiki maymunlar neden insan olmuyor" ve "bu mükemmel sistem kendi kendine mi şey etmiş"ten fazlasını dememelidir, eger fazlasını öğrenmişse kendi inancına ihanet etmiştir. zaten çoğu müslüman sadece bu üç cümleyle karşı çıkar, teori hakkında hiçbir makale okumamıştır, zaten okumamalıdır, tutarlı kalması için.

    canlılar arasındaki benzerlik, farklılık, işe yaramayan parçalar ile ilgilenen bilim dalı müslüman ülkede okutulmamalıdır. çünkü allah böyle yaratmıştır, ilk hali de budur. dolayısıyla tüm benzerlik, farklılıklar allah'ın öyle takdir etmesidir. bu benzerliğin sebebini, varsa ilişkisini araştırmak, allah'ın her şeyi bugünkü şekliyle hikmetli olarak yarattığı inancını alaya almaktır. gerçek bilgiye, ancak kalp ile ulaşılır, geri kalan her bilgi yalandır. müslüman uyuma, üniversitelerine sahip çık.
    1 ...
  39. 13.
  40. islam başka düşünceleri öğrenme özgürlüğünü kısıtlamaz. Inanma özgürlüğünü kısıtlamaz. Seçim bırakır insana. Aklına gelen her şeyi araştırıp öğrenebilirsin. Inanmasan bile bilgin olur. Ama sen inanmıyorsun diye şu götürmez gerçekler değişmez.
    1 ...
  41. 12.
  42. olmayan şeyi ha müslüman ülkesinde öğrenmişsin ha hıristiyan ülkesinde ne fark eder?
    1 ...
  43. 11.
  44. Evrim teorisinden sadece insanlarin maymunlardan geldigini dusunenler icin sansurle diyorsunuz. Ama soyle bir bakis acisi sunmak isterim. Evrim teoresi sadece ondan ibaret deildir "dogal secim", hucrelerde olan "mutasyon" dunyada bizden once bulunan bitkilerin, hayvanlarin bu gune karsi etkisi, genetik mutasyonlar ve genlerin detailleri, ve bu konseptler daha da ilerleyip mikroplari ve bakterileri daha iyi anlamamiz icin temel bilgilerdir, o yuzden sizin sundugunuz sey yanlis. Eger bunlar incelenmeseydi, bunlari ogrenmeseydik, su an bildigimiz tibbi seyler olmazdi. O yuzden ben bi kere daha dusunun derim. Evrim sadece, herseyin kosullarina gore adapte olmasindan ve kosullara gore yinede hayatta kalmayi basaran varliklardan bahsediyor aslinda ve insan bunun en buyuk ornegi, evrimin konseptleri bizim temel bilgilerimiz tibben, biolojik olarak, entropolojik olarak vs vs, bunlari goz ardi edemeyiz, her duydugun seye veya okudugun seye inanma ama ne oldugunu objektif bir sekilde okuyup ogrenmek lazim. Herseyini kabullenmek zorunda deilsin ama bilimde kat edilen baslangic buradan baslamis. hakkini vermek lazim, farkli bir bakis acisi, birde bu yonden bak.
    2 ...
  45. 10.
  46. kötülenemeyecek durum. ateistlerin ingilizcede 'theory' olarak geçen kelimeyi 'kuram' diye çevirmesine rağmen (yemezler...), teori olan ve bir şeyleri açıklama babında kullanılacak bilimsel bir vasıta. bunun hakkında bilgi verilmesinde sakınca yok.

    gelgelelim bazı arkadaşlarımızın iddialarına.

    islam topluluğunda bilim gelişemez mi

    bu dostlarımızın iddialarına bakınca, islam dünyasında genetik ve kalıtım namına bir şey olamayacağı hissiyatı ayyuka çıkıyor. bu zatlara göre, ''canlıların çeşitliliklerinin araştırılması bile allah'a küfür'' imiş, bir de bize müslümanlık öğretmeye çalışmasalar olmaz.

    vereceğim örneği yinelersem, bu insanlar akşemseddin'in ne diye mikropları gözlemlediğini anlamaktan acizdirler. bu kişilere göre islam'da bilim gelişemez; fakat ne hikmetse elin tasavvufçu hocası akşemseddin pasteur'den yüzyıllar evvel mikroorganizmaları gözlemlemiştir.

    ''canlıların çeşitliliğinin araştırılmasının kafirlik olduğu'' islam dünyasında cahız, ''kitab-ül heyevan'' adıyla bir ansiklopedi neşretmiş ve hayvan türlerini incelemiştir. cahız aynı şekilde doğal seçilim gibi metodlara da yer vermişti. adının 'hayvanlar kitabı' olması dahi, bu iddia sahiplerinin suratına tükürmüyor mu?

    birunî, canlıların jeokimyasal süreçler sonucunda, belli şartlar altında ortaya çıktığını öne sürerek, bir determinizm ağı geliştirmiştir.

    ''mikrobiyolojinin gelişmeyeceği'' islam diyarında; zührevî, ibn sina gibi sağlık biliminin temelini atan iki üstadın çıkması raslantıdır. deist olan er razî'yi de sayabiliriz bu kişilerin içinde.

    erzurumlu ibrahim hakkı'nın, ibn haldun'un, nazzam'ın, ibn miskeveyh'in temelini attıkları 'evolüsyon' düşüncesi, günümüzdeki biyologlara ilham kaynağı olmuştur. lakin, islam dünyasındaki 'şartlara bağlı gelişim'i türden türe atlama olarak anlamışlar ve darwin'le beraber son derece akılcı evolüsyon düşüncesini tahrif etmişlerdir.

    ''adem'in kaburga kemiğinden yaratılan havva'ya inanan kişi, dna'ya inanmaz'' deyip, ''ikisi aynı dna'ya sahip olamaz'' diye ekleyen kişi; daha günümüzün temel biyoloji prensiplerinden bihaberdir ki, kendisinde itibar edilmez.

    velhasıl kelam; islam dünyası, her konuda bir çok ilim adamı yetiştirmiştir. evrim düşüncesinin dahi temeli islam'da vardır. bu iddia sahibine bunları çok defa anlatmama rağmen her seferinde yinelemesi, benim ateistler hakkındaki görüşümü doğrulamaktadır:

    ateistlerin sorusuna cevap gerekmez.

    edit: iddia makamı ''tüm canlılar şuanda olduğu gibi yaratılmıştır'' sözünü yanlış anlamış. nasıl yanlış anlamış? mesela hz. adem döneminde insanlar çok daha büyüklerdi, yüzyıllarca yaşarlardı. şartların değişmesiyle insanlar, aynı birunî'nin öngördüğü gibi, determinizm çerçevesinde bugünkü fiziksel konumlarına gelmişlerdir. adapte olmuşlardır yani. bunun da darwin'in evrimiyle alakası dahi yoktur.
    3 ...
  47. 9.
  48. bunu kabul eden müslümanın takiyyeciliğine ulaşmak çok zordur. bilim üstüne koya koya ilerler. bilimin kesinliği yoktur. eldeki verilerden, en uygun olanını, daha geçerlisi bulunana kadar doğru kabul eder. bu demek değildir ki tek bir gerçekliği dogma kabul edip kalan her şeyi reddeder. ama islam öyle değildir, islam'ın şaşmaz gerçeklikleri vardır ve kalan her şey safsatadır. evrim gibi.

    hal böyleyken, evrim teorisini mutlak yanlış olarak kabul eden müslüman, ister istemez evrim teorisinin çoktan çürütüldüğünü, artık kimsenin buna itibar etmediğini düşünmelidir. gerçek müslüman budur. bilim ve teknik dergisinden sansürlendiğinde, birçok müslümanın bayram etmesi de bu yüzdendir. "zaten çürütülmüştü yeni aklımız başımıza geldi" demiştir milyonlarca müslüman. ve evet bu teori hakkında, canlıların çeşitliliği araştırılırken elde edilmiş tonla yeni bilgi, müslümanların asla elde edemeyecekleri bilgilerdi, çünkü doğruluğuna emin oldukları bilgiler yanlışlanıyordu. canlılar olduğu gibi üretilmişti ama bilimadamları bakterilerin dna'sını değiştirip değişik proteinleri o bakteriye ürettiriyordu, bakterinin yapısı, yaratılışı değişmişti. şu anda labarotuvar ortamında bütün bir dna oluşturup, bakterinin tüm dna'sı çıkarılıp yerine bu üretilen dna konup bakterinin yaşamasına devam etmesi görülüyor. müslümanın böyle bir şeyi aklının ucundan bile geçirmesi mümkün değildir.

    evrim teorisi ve ilgili bilim dalları, biyolojinin hemen hemen tüm dalları, üniversitelerde gerçeklik diye öğretiliyorsa, bu müslümanın tüm kutsallarına hakarettir ve gerçek bir müslüman buna karşı çıkmalıdır. zaten takiyyecilikle yoğrulmamış samimi müslümanlar karşı çıkıyor da, yüzsüz müslümanlar kabul edebiliyor sadece. adam senin doğruluğuna emin olduğun inanışlara tamamen ters bilgileri gerçeklik diye öğretiyor, sen hala uyuyorsun müslüman. uyan ve kendine gel, bas üniversiteleri baştan düzenle müfredatları. dinin elden gidiyor.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük