hayatımda gördüğüm en tırt trio. adamlar daha neyi nasıl savunacağını bilmeden, başarısızlıklarla dolu sanat yaşamlarını [bu fazıl için tam geçerli olmasa da] bir kenara iterek son demlerinde popüler olmak isterken bence rezil olanlar kervanından öteye gidemiyor.
bunun dışında; bu adamcağızların sanat dedikleri o avam yaşamlarına bakıyoruz. bir tanesini darbükatör baryam dışındaki bir karakter ile hatırlayan var mı? ha bir de kadir inanır ile oynadığı dıdısının dıdısı bir filmde görmüştüm. yani türk sinemasına ne katmış bu ultra demokrat adam ? şimdi çıkıp "ama tiyatrööö, sanat okulüüüü" diye zırlayan yazarlar olabilir, şöyle söyleyelim ; herkes ekmeğinin peşinde olduğundan kimin neye zırladığı, başkaldırdığı belli oluyor. yani başarısız bir sinemacı, tiyatral yanlarını bilmiyorum, merak da etmiyorum şahsen ama genel itibari ile başarısız bir sanat yaşamı.
levent kırca'ya gelirsek eğer ; onun şu hayatta yaptığı en güzel şey ne biliyor musunuz? olacak o kadar denen o muhteşem ! komedideki sarhoş taklidi. yani bir insan bu kadar gerçek gibi nasıl yapar anlamak mimkin değil. bu kadar mı özdeşleşir bir insan yaptığı şeyle. bir de makyajlı halleri vardı hatırladığım kadarı ile. onun dışında çok çok başarısız bir mizahcı, kötü bir senarist, son denilan filmle bunu da kanıtladı. yine bunun dışında yeşilçam denemeleri vardı bu şahsın da, sonuç hep aynı, hüsran..
bir de belediye başkanı adayı falan olup cidden mizahi yanını bu sefer konusturarak bizleri gülme krizine sokması da nasıl bir mizahcı olduğunu kanıtlar nitelikteydi. bana 5 tane unutulmaz denilen eserini sayamayacağınız adamları savunmanız sizlerin ne kadar kültürsüz yobaz ve komik insanlar olduğunuzu bir kez daha kanıtlıyor.
(bkz: teoman sezen aksu lale mansur triosu)
bakın efendim bunlarda evetçi, hemde star habere çıkıp türkiyenin başbakanıyla dalga geçecek * basitlikte insanlar değiller. ayrıca (fazıl say'ı bilmem çünkü onun sanatından pek anlamam ama) ikiside sanatçı falan değildir. bok gibi bir sarhoş taklidi ve dandik bir çingene karakterinden öte değillerdir ...
bu arada müjdat gezen sanat okulu'nu sanata referans vermeleri şu an sabah neşeme neşe katmadı da değil. oraya tonla para yatırıp "kurs" bittikten sonra ipsiz sapsız sefil bir işsiz ordusu inşa etmekte bir numara.
ayrıca orasını universiye, enstüti ya da benzeri gibi okul zanneden aklı evveler için şu an sadece kahkaha atıyorum.
ak partiyi yalamadıkları için pek fena adamlardır.
ulan ne kadar yüzsüz oldunuz yuh!
utanıyor olmalısınız düşüncelerinizden ki sizin gibi düşünmeyen herkesten nefret eder hale geldiniz. bu kimselerin sanatçılıkları bu kokuşmuş, leş ağızlar tarafından tartışılıyor ya en büyük hakarettir zaten...
bugün dağıtılan referandum broşürlerinde adamların nasıl karalandığına şahit olduğum sanatçılar, sanatçılar diyorum çünkü gerçekten öyle, doğru söze ne hacet, ne evet derim ne hayır ama bu adamlar diğerlerinden daha sanatçı ondan eminim.
sanatları ayrı mesele. müjdat gezenin sanatçı olmadığı görüşüne katılırım. ki öyle sanırım ki azılı cehapeli arkadaşlar da buna muhalif olmazlar. (a-aaaa ilk defa muhalif olmayacaklar bir şey. heyecanlandım birden. ay kalbim duracak.)
levent kırca başarılı bir tiyatrocu olmakla birlikte fanatik bir siyasi taraftardır. ha çok yazıktır ki işine siyasi görüşünü de karıştırmış, siyasi hicivleri yeteneğinin önüne geçmiş ve gölgelemiştir.
--spoiler--
piyanist olanının ise türkiye de bir şarkısını bilen insan sayısı yüzde 0,001 civarındadır.
--spoiler--
piyano sanatçısının yaptığı şeye şarkı denmez belki de ondandır. ha bir de Fazıl Say'ı bu ülkede yüzde 0,001 insan biliyorsa, o da bu ülkenin ayıbıdır. başlığa bak, yazana bak, otur çay demle olmuş resmen bu.
her üçünün de populer olma gibi bir çaba içerisine gireceklerini düşünmüyorum zira, zaten populerdirler. onları sevmeyebiliriz, düşünceleri bizlere ters gelebilir, tümüyle ayrı dünyaların insanları da olabiliriz ancak, onları mesleklerinde dahi başarısız ve çapsız kişiler olarak görmek ve böyle lanse etmek hatasına düşersek gülünç oluruz.
- ha! amacımız soytarılık edip okuyucuyu güldürmekse, o başka!
müjdat gezen;
1953 yılında yani henüz on yaşındayken, zamanın en önemli çocuk dergisi olan doğan kardeş'te yayımlanan şiirleri ile tanınmaya başlamış aynı dönemlerde, istanbul radyosunun çocuk programlarında seslendirmeler yapmış, 1956-60 yılları arası amatör tiyatro gruplarında çalışarak 1960 yılında yani, 17 yaşında profesyonel tiyatrocu olarak istanbul belediyesi şehir tiyatroları'nda göreve başlamıştır. devlet konservatuarı tiyatro bölümünü de bitiren sanatçının, ünlü mizah yazarı Kandemir konduk ile birlikte kurdukları 'güldürü üretim merkezi'; 'gırgıriye' adlı, halk tarafından büyük beğeni kazanan seri sahne komedilerinin de doğmasını sağladı. önceleri, istanbul belediyesi şehir tiyatrolarında daha sonra devlet konservatuarında 'türk tiyatrosu' dersleri verdi. şu sıralar, kendi kurduğu 'müjdat gezen sanat merkezi'nde yeni nesillere tiyatro sanatçılığı eğitimi vermeye ve birikimlerini gençlerle paylaşmaya devam etmektedir.
levent kırca;
SAINT PETERSBURG balmumu heykeller müzesinde heykeli bulunan nadir sanatçılardan biridir. türk insanı'nın komedi anlayışını değiştiren 'olacak o kadar' adlı televizyon dizisi, 1988-2005 yılları arasında ve aralıksız olarak 17 yıl yayında kalmayı başararak türk televizyon tarihinin en uzun süre yayında kalan dizisi olmuştur. ilk kez, 1964 yılında ankara devlet tiyatrosunda tiyatro sanatçısı olarak göreve başlayan kırca, trt çocuk televizyonu'nda; 'nasrettin hoca oyun treni', 'bu oyun nasıl oynanmalı', trt televizyonunda; 'siz olsaydınız ne yapardınız', 'sağlık olsun' ve 'ne olur ne olmaz' gibi dizilerin hem yapımcılığını hem de eski eşi oya başar ile birlikte oyunculuklarını üstlenmiştir. Pek bilinmemekle birlikte iyi bir ressamdır da aynı zamanda.
fazıl say;
onu dünya tanıyor... lakin, henüz bunu bilmeyenler için;
Kişinin Siyasette bir görüşü olabilmesi için en az cern'de proton carpiştirmasi ya da insansız uzay aracıyla Mars'a gitmesi gerektiğini( insansız uzay aracıyla gidiyo ama. Düşün herifteki yeteneği) bize anlatmaya çalışan kişi yorumu.
Hayır bunu yazan adamın hayatta,doğmaktan ve Uludağ sözlükte yazmaktan başka ne başarısı(!) var onu da hasseten merak etmekteyim.