eşsiz 6 ayımı geçirdiğim şirin mi şirin güzel ülke. ekseriyetle bankalar, finans kurumları ve ab kurumlarının bulunmasından dolayı dışardan bir çok insan barındırır. gelenlerin hepsi de cv leri güzel insanlar olduğundan dolayı ülkenin %90 ı iyi eğitim görmüş görgülü insanlardır.
ülke boyuna 80 km, enine 30 km dir. almanya dan trier, fransa dan metz belçika dan bastogne ile sınırdır. ülke tamamiyle yeşillikler içinde olup insana huzur verir.
az sayıda yerli nüfus bulunmakta olup alayı yaşlıdır. ülkenin resmi dili lüksemburgça olmasına rağmen sadece resmi yazışmalarda kullanılmakta. günlük hayatta pek yer bulmamaktadır. ana dil fransızça gibi bişeydir. dışardan geleni de yerlisi de lafa fransızca başlar. almanca konuşan bir kesim de bulunmaktadır.
magnum, white, ikki, bypass, king wilma gibi gece klüpleri revaçtayken bar olarak grund bölgesindeki scotts ve hamilius bölgesinde ki urban popülerdir.
almanya'nın vakti zamanındaki galaksiye benzeyen yapısından günümüze kalabilmiş küçük bir devlettir. ülke ile aynı adı taşıyan tek bir şehir etrafında yapılanmış olup hayat standartları yüksektir.
kişi başı 55.000 usd milli gelir ile dünyanın en zengin ülkesidir.
göt kadardır lakin çapına bakmadan kore savaşına asker göndermiştir. tamı tamına 52 tane...
Avrupa Birliği'nin, NATO'nun, OECD'nin, Birleşmiş Milletler'in, Benelüks Topluluğu'nun ve Batı Avrupa Birliği'nin kurucu üyelerinden olan yüzölçümü bakımından küçük bir ülke.
tabiri caizse ufacık tefecik içi dolu turşucuk devlet.Vakti zamanında başımdan geçen garip bir olayı anlatayım sizlere. luksemburg tren garinda bruksele gidecek trendeki yerimizi almış, trenin hareket etmesini bekliyoruz. sigara icilebilir pulmandayiz. trenin hareketi ile ben de yavaştan sigarami cikartip yaktim. daha sigarami henuz yarılamışken tipi türke benzeyen konduktor abimiz gelip sigaramı sondurmemi istedi. "ne alaka dayı, sigara serbest degil mi burda" diye sorunca da adam "evet ama belcika sınırına girdik, belcikada yasak" dedi.
Eğer başkent olan lüksemburg' dan bahsedecek olursak, ilginç bir şehirdir. Türkiye' de bulunsa ancak Denizli' nin, Sivas' ın yada Diyarbakır' ın bir ilçesi olabilecekken, Avrupa'da etrafındaki ülkelerden biraz izole bir bölgede bulunmasında dolayı, küçük bir prensliğin yine kendisi kadar küçük başkenti olmuştur. Yine türkiye' de olsa içerisindeki en büyük ekonomik işletme kebabçı halim usta olacakken, yine bulunduğu bölge yüzünden Dünya' nın bankacılık faaliyetlerinin yönetildiği bir kaç şehirden biri konumuna gelmiştir zamanla. Zira önünden geçeceğiniz her 3 binadan 2' si bankadır. Türkiye' de adını bile duymadığımız bankaların Lüksemburg' da ya genel merkezleri ya da temsilcilikleri vardır.
Avrupa' nın en zengin insanlarının bir bölümünün şehirdeki bankalarda yatırımlarının bulunması, bu insanları bir yerde sıklıkla bu şehre uğramak zorunda bırakmıştır. Zengin insan beraberinde lüksü de getirir, dolayısı ile bu ülkede en hayati gıda malzemeleri bile çok pahalıdır( su:5 Euro) Ee pek tabiki, buna itinaden maaşlarda epey yüksektir. Biz dünyada bi zeki türk halkı var zannederiz, ama çakal avrupa halkları, özellikle lüksemburg' un komşusu ülkelerin vatandaşları olanlar, kendi ülkelerinde oturup lüksemburg' a günübirlik çalışmaya gelirler. Böylece daha fazla gelirle kendi ülkelerinde daha rahat harcama yapabilirler.
Dediğim gibi, şehir harbiden çok ilginç temeller üzerine kuruludur. Üzerine kurulduğu temelden bahsetmişken, lüksemburg iki katlı bir şehirdir. Nası yani? dediğinizi duyar gibiyim. Ama öyledir işte. Şehrin üstte bulunan kısmı modern kısımdır, bankalar, devlet binaları ve konutların büyük bölümü burda bulunur. Altta ki kısım ise, Catacomblardan( bir tek paris' te mi var sanmıştınız?), şehri çepe çevre saran bir parktan ve eski lüksemburg evlerinden oluşur. Özellikle şehri saran bu parkta kesinlikle bir yürüyüşe çıkın, harika vakit geçireceksiniz. Bu arada, illa karnım acıktı ama ben kazıklanmak istiyorum diyorsanız da, çözümü basittir, üst şehirde ki istanbul Snack' tan 8 euro gibi fahiş bir fiyata dönerinizi yiyebilirsiniz.
Lüxemburg' un beni en çok şaşırtan özelliklerinden biri de, bu ufacık küçücük ülke/şehir' de tanık olduğum uçak trafiğidir. Neredeyse her 15 dakikada bir uçak inen vızır vızır bir hava alanından bahsediyoruz, bu noktada akıllara gelen soru şudur: bu kadar uçak 500.000 kişilik nüfuslu bir ülkede kime/neye hizmet ediyor? Cevabı ise basittir: Lüxemburg Findel havaalanı dünyanın en büyük havacılık kargo şirketlerinden biri olan Cargolux' un ana hub'ıdır.ilginç değil mi? bence ilginç.
Böyle bir şehirdir Lüxemburg. Gidilip görülesidir. Tarihi dokusu, sokakları, etrafa bakınıp ' lan biz neredeyiz?' diyen turistleriyle, şirin bir şehirdir. Babanızın gemicikleri yada ayakkabı kutuları yoksa, sülaleniz pek rahat değilse, buraya hangü ülkeden geçecekseniz, o ülkede yiyecek stoğu yapın, en azından çantanızda sizi 1-2 gün kurtaracak yiyecek bulunsun. Benden soylemesi.