her şey dün servise gitmemle başladı. servisci abi beni görünce muhabbeti koyulttu, en son '' yahu babangil ağa adam, satıp alsana şöyle sıfır bir mekene'' demesiyle başladı. feodalite 15. yüzyılda rönesans ve ateşli silahların keşfiyle tarihe karışsa bile, o gaza getirici ''aGa'' sıfatı ruhumu cezbetmişti. resmen hipnoz olmuş bir şekilde kendimi galerinin içinde buldum. baktığım aracın anahtar teslim fiyatı 98k denildiği zaman hipnozdan çıktım. ayrıca aracın teslimatı için kapora verip isim yazdırdıktan sonra, en erken ekim 15 gibi alabiliyormuşsun. yani 2 aylık sıra var. sonra dedim ki, ne kadar zengin bir ülke.
çıktım dışarı. telefon bozuk ya, gittim telefon bayine, adam baktı telefona, aga bunun astarı yüzünü geçer hiç bulaşma dedi. eh dedim, 4 senelik telefona 350 lira para verip tamir olmasını beklemek bana da çok mantıklı gelmedi.
gideyim faturaya ilaveli bi telefon alayım dedim. kazıklamada doruk noktası turkcell e . uzun yıllar kazıkladıkları müşterilere ''gold'' diyorlar, hoşuna gidiyor insanın. gold un numarası da şu, biz seni kazıklıyoruz, sonra sana bunun karşılığı puan veriyoruz. ee bu puan ne olacak? hiiiç, puanın ne kadar yüksekse o kadar iyi telefon alabiliyorsun. allah a şükür puanım iphone 6 almaya yetiyormuş, inanılmaz mutlu oldum. satış görevlisi kadının ukela tavrına da ayrı ayar oldum. sony istiyorum dedikçe, amaaaan yemişim sony i, al iphone zengin zengin gez tavrı. daha içten bir çalışan, ''abi şirket politikası bu, millet kapış kapış götürüyor, en pahalı telefon en çok satılan telefon oluyor, haliyle diğer eski telefonları kampanyaya sokmuyorlar '' cevabı verdi.küçümsemek için söylemiyorum ama, asgari ücretle çalıştığı muhtemel bir kişinin faturaya ilave 197 lira aylık ödemesi de garibime gitti. kendimi o kadar da zengin hissetmediğim için oradan da çıktım.
olm millet de ne para var ya diye söylene söylene bankaya gittim. ( evet başkalarının zengin olmasına çok ayar olurum, çünkü en zengin ben olmalıyım!!!!111) içeride 387273y64ıu kişi. doğalgazın son ödeme tarihi olduğu için mecbur bekledim. en az 12 kredi başvurusu oldu ben içerdeyken. içlerinden en dikkat çekeni, 85 yaşlarında bir hanım teyze. muhtemelen bankayla ilk defa bir işi olmuş, oğlu tutmuş kolundan getirmiş. teyze, bir yandan oğluna söyleniyor'' ah oğlum ah, bari bu parayı çarçur etme de borçlarını temizle'' diye, hem etrafı süzüyor. içimden teyzenin kulağına eğilip '' teyze, sen boşver bu hayırsızı, al krediyi, çekelim sana temiz bi 3.20 cabrio, çayboyunda cıstak cıstak gezeriz '' demek istedim.
içimi bir huzur, bir huzursuzluk kaplamıştı. milletin çokta parası yokmuş diye sevindim, ulan bu millet kendine ait olmayan parayla bu kadar lüks tüketime nasıl düşmüş diye üzüldüm. sonuç olarak aslında cebinde olmayan parayla hayvan gibi şii yapar hale gelmişiz.
hikayenin ana fikri: (yok)
servis ücretini merak edenler olursa ; bayi olmadığı için yağ ve fren balatası değişimine 100 lira para verdim.