alman filozof. tanrıbilim okudu ve sonrasında berlin'de hegel'in derslerini izledi. 1830'da imzasız olarak ölüm ve ölümsüzlük üzerine düşünceler isimli yapıtını yayımladı. ama, yapıtın kendisine ait olduğu anlaşılınca, din konusundaki eleştirel görüşlerinden dolayı, ders vermesi imkansız hale geldi. 1848 devrimi'nin yarattığı ortam sayesinde ve heidelbergli öğrencilerin isteği üzerine, kendi din kuramını bir dönem boyunca açıklayabildi. tanrının özündeki gizin gerçekte insanın özü olduğunu, dinin gerçekte insanın kendi üzerine düşünmesinin en yüksek noktasını oluşturduğunu savunmuştur. tüm bu fikirleriyle karl marx ve engels için önemli bir düşünür haline gelmiştir.
hegel'in öğrencisi olduğu dönemde bir "hegel eleştirisi" niteliğindeki eserini isimsiz yayımlatmak zorunda kalan filozoftur. kısaca şunu da belirtmek gerekir: hegel'in marks'ı etkileyen düşüncesi "köle-efendi diyalektiği" diye bilinir, oysa marks'ın feuerbach üzerine olan eserini bilmesek bile onun hegel'i feuerbach üzerinden okuduğunu anlayabiliriz. yani, aslında hegel'in sistemini ayakları üzerine çeviren marks değil, feuerbach'tır. ayrıca, hegel ve nietzsche arasında bir bağ olmalı diye düşünürdüm yıllardır, nietzsche bilenler de bu fikre karşı çıkardı. şimdi diyebilirim ki, feuerbach nietzsche'nin sağlıklı halidir. *
idealist hegelyen kökeninin reddini sağlamış ama kendisi de engels'in deyimiyle "alman darkafalılığı"- elbette bu bir mecaz- yüzünden mekanist anlayışa kaptırarak doğanın diyalektik özünü reddetmiş kişidir. materyalizm ile diyalektik materyalizm arasında bir geçiş formu olarak adlandırır, marks bu büyük alman filozofunu. ve kendisine şu ünlü 11. tezi ile bitirir; "filozoflar dünyayı şimdiye kadar değişik biçimlerde yorumladılar, halbuki asıl sorun onu değiştirmekti." iştre feuerbach bu ilk aşamadaki tıkanıklığından ötürü bir darkafalı-mecazi anlamda- olarak nitelendirilmişti.
''Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir sözüyle bugünün türkiye'sini tabir etmiş sanki.
"din sonsuzluğun bilinçte yerleşmesidir, yani bilincin sonsuzluğudur. tanrı, insanın iç aleminin dışarıya vurmuş şeklidir." diyerek dinsiz olduğunu söyleyenlere güzel bir cevap vermiş, hegel'den ders almış alman filozof, marx'çılar tarafından çoğu fikrinin benimsendiği görülür.
hegel'e doktora tezini sunarken: "senin yarım bıraktığın şeyi yaptım." der.* hegel'deki dizge ve varlık anlayışındaki soruna karşı hegelci dizgeyi benimsemeden hegelci diyalektiği nasıl kullanabilirizin cevabını ortaya koyar hıristiyanlığın özü'nde. (marx'ın da feuerbach'ın yöntemini kullandığını belirtmekte fayda var.)