yaradanin ilk emri; "oku" olmuştur.
madem cok guclu kuvvetliydi vede kudretliydi o halde 2. Abdulhamit'in padisahligi doneminde verdigi imtiyazlari nasil yorumlayacagiz? ama pardon onlar diplomatik hamlelerdi degil mi? sirf berlin-bagdat demiryolu' nun yapımi esnasinda yagmalanip Berlin'e kacirilan tarihi eserlere goz yumulmasi bile yeter de artar bu soylemi orneklendirmeye.
bu arada madem hanedan-i ali osman o kadar kudretliydi o zaman vatan savunmasini kendisi yapsaydi. ataturk' e hic gerek kalmazdi o vakit. ama yok bendim degil mi isgal altindaki bir baskentte padisahim halifeyim diye gezinen. sultan vahdettin değildi elbet bendim!
siz ne kadar debelenirseniz debelenin gunes balcikla sivanmaz. Mustafa Kemal Ataturk ve silah arkadaşları, o donemde yasayipta vatanin kurtarılmasi icin bu davaya gonul vermis insanlar size benzemez! onlar ellerini tasin altina canlarını tereddut etmeden ortaya koymuş gercek kahramanlardir. sizler bugun istediginizi soyleyin tarih tektir ve yasanmis bitmistir. dolayisiyla küçücük dunyaniz ve yarattiginiz algi operasyonlariyla etkilediginiz uc bes kisi gercekte varolani degistirme kudretine asla ve asla malik olamayacaktir.
lozan' a gelince tartismasiz gercek bir diplomatik zaferdir.
ve son bir temenni; umarim bir gun gercekten objektif bakis acisini yakalayabileceginiz bir kafaya sahip olursunuz. ama sizde haklisiniz et balik olmuş kac lira. sadece karbonhidratla olmuyor o isler.
pesinen edit: bu entrt 2. abdulhamit' i yerme yada ovme amaci tasimamaktadir. tum bunlar dogrusuyla yanlisiyla turk tarihinin bir parçasıdır.
Lozan değil sevr antlaşması imzalansa yurdun her tarafında işgalci avrupa devletlerinin cirit atacağını düşünmeye tenezzül edemeyen ilkokul 2 terk birinin açtığı başlıktır. Bunlar biri için g*tünün kılıyım diyen teyzeye de hay ağzını öpeyim teyzem diye destek verirler. Kafalarını anlamak güç.
zaferin diplomasi masasında değil er meydanında kazanıldığını bilmeyen insan söylemidir. kurtuluş savaşıyla anadoludaki varoluşumuza sahip çıkabilmiş olsak da iş bundan öteye gidememiştir. düşmana diz çöktürme, isteklerimizi kabul ettirme durumu hiçbir zaman var olmadı, aksine türk nüfusunun yoğun değerli topraklar kaybedildi. ama tabi bu noktaya sevrden geldiğimiz gerçeğini de gözden çıkarmamak lazım. koşulları objektif olarak incelersek lozanın adil olmaya yakın bir anlaşma olduğundan bahsedebiliriz.
