kainat paramparça oldu bir akşam üzeri
her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
gördüm denizin üzerinde parlarken elsa'nın
gözleri elsa'nın gözleri elsa'nın gözleri.
Peşinde koşmuşsundur hem de seni o görmezken daha. Sürekli derse giderken önünden geçmişsindir umarım görür diye. Sonra okulun ağında en yakın arkadaşını yakalarsın, onunla konuşmaya çalışıp o doğru kadın dediğin kişinin hakkında bilgi toplarken onu da görürsün. Günde 3 kez mesaj atarsın ama tek bir cevap alırsın, tanıştıktan sonra her yerde seni görmeye başlar artık. Yavaş yavaş hayatına girmeye başlarsın, beraber vakit geçirirsin. Sen onu seviyorsundur, o ise ne yaptığını bilmiyordur. ilk sinemanız başka dilde aşk olur. O filmi izlerken, sen ise onu izlersin. Adım atmak istiyordur ama o zamanlar etrafında olan ama sadece etrafında olmakta kalan kişiler senin hakkında hep kötü şeyler söyler, kız da bunun üzerine tereddüt eder. Birlikte ev partisine gider, o muzlu kokteyli içerken dudağında kalan muz lifini parmağın ile alırsın. ilk kez dokunmuşsundur ona, onu yurduna bırakırken yürürken eller birbirine değer, tutuşur eller, ürkerek, korkarak...
Odaya gitmişsindir, ne olduğunu bilmiyorsundur. Anlam verememişsindir, kendisi de şaşkındır. Sonra bir gece beraber onun arkadaşlarıyla çıkarsın dışarı, güzel muhabbet ile içiyorsunuzdur ama sen ondan gözlerini alamıyorsundur. Ona dokunmak, yüzünü okşamak istiyorsundur ama sanki ilk defaymış gibi korkuyor, çekiniyorsundur. Sonra ilk biranı bitirdiğinde tutup elinden dışarı çıkarırsın çünkü zamanı gelmiştir, çünkü saat 21:48'dir. Çünkü tam bu saatte bırak ondan hoşlanmayı, onu sevdiğini söylemişsindir daha önce. Sarılır sana sımsıkı, ona bir yaşamı paylaşmak istediğinde. Saati söylediğinde ise gözleri ışıldar mutluluktan. Bu küçük ayrıntı çok etkiler, elini sımsıkı tutar, yanağına bir öpücük koyar. "Seni sevmek istiyorum." der, bu sefer ise senin gözlerin ışıldamaz, dolar. Bu temelden sonra geçen günlerde herşey daha da ileriye gider, daha çok bağlanırsınız birbirinize. Ona sarılıp uyumak, onunla el eletutuşmak, birlikte stadyumda koşmak, hayaller kurmak... Her şey çok güzel olur, her şey. Sana bağlanmaktan korkuyorken, tereddüt ederken bunu yıkıp bağlanmıştır sonunda. Sımsıkı sarılırsınız birbirinize, kenetlenirsiniz hiç ayrılmamak üzere. Sen onun ilk aşkınsındır, o senin son aşkın... Ta ki, ta ki o büyük, feci hataya kadar. Tek bir yalan, tek bir yalan 255 günü yok eder. Her şeyi çekinmeden ona söylerken, tatilde seninle ilgilenen kıza kadar ki sen kayıtsız kalmıştın... Ama bu tek yalan mahveder her şeyi. Onu ağlatırsın, bilirsin bunu gözlerinde su kalmaz. Yemek yiyemezsin, hızla kilo kaybedersin ve ona söyleyebileceğin tek şey;
"boş yere bağırıyorum
sana tapıyorum diye
aşkından başka neyim ki.."
Beklersin, zayıflayarak, kaybolarak, umutla aşkla onu beklersin.
mutlu aşk yok ki dünyada isimli eseri, ünlü türk üstadları tarafından farklı çevrilmiş şair. hiç şüphesiz ki en iyi çeviri cemal süreya'nın ellerinden çıkmıştır.
Aslında hiçbir şey kâr değil insana
Ne gücü ne zayıf yanları ne de yüreği
Gölgesi bir haç gölgesidir kollarını açsa
Ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği şeyi
Tuhaf bir ayrılıktır hayatı kapkara
Mutlu aşk yok ki dünyada
Hani giydirilmiş erler bir başka yazgıya
işte o silahsız askerlere benzer hayatı
Sabahları o yazgı için uyanmış olsalar da
Tükenmiştirler ve kararsızdırlar akşamları
Söyle yavrum şu sözleri ve sakın ağlama
Mutlu aşk yok ki dünyada
Güzel aşkım tatlı aşkım çıbanım derdim
Yaralı bir kuş gibi taşırım seni şuramda
Ve görmeden bakanlar şu halimize bizim
Süzdüğüm sözleri söylerler benden sonra
Ve her şey der demez ölür iri gözlerin uğruna
Mutlu aşk yok ki dünyada
Yaşamayı öğrenmek bizimçin geçti çoktan
Ağlasın gece içinde kalplerimiz yan yana
En küçük şarkıyı mutsuzluktur kurtaran
Her ürperiş borçlu baştan bir hayıflanmaya
Ve her kitar havası beslenir hıçkırıkla
Mutlu aşk yok ki dünyada
Acılara batmamış bir aşk söyle bana
Yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle
Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama
inan ki senden artık değil yurt sevgisi de
Bir aşk yok ki paydos demiş gözyaşlarına
Mutlu aşk yok ki dünyada
Ama şu aşk ikimizin öyle de olsa
Bir seni seviyorum
iki seni seviyorum
Üç seni seviyorum
Seni çokça seviyorum.
Bunu söyleyebilmek için varımı gücümü sarfediyorum
Arzu edilen bir incelikle
Dünyada bilemedim ben o en küçük şeyi
Arzu uyandırmayı
Uyandırmayı istediğim anda bile.
Buysa eğer sözü edilen duygu masum bir teşhirciliktir alt tarafı
Fiziksel olduğu kadar ahlaksal da bir konu
Allahın belası şey tüm bunlar hiç de ferahlatıcı değil
Çekim gücü olarak sıfır noktası.
şair, romancı ve deneme yazarıdır. en önemli fransız yazarları arasındadır. türkiye'DE daha çok 'mutlu aşk yoktur' adlı şiiriyle tanınır. yazdığı bütün türlerin toplamında 61 kitabı vardır. çok yönlü, aktif, başarılı,aşktan dili yanmış bir adam olduğu kesindir. şiirlerinde daha başarılıdır. birçok şiirleri şarkı haline getirilmiş ve paris'DE ölmüştür.
her aragon bir fransa,
her fransa bir elsa...
her karacaoğlan bir zülüf bulur,
her ressam bir tuval, her kış bir ayaz, her kitap bir okur, her şarap bir adam bulur kendine;
yeter ki şarap, şarap olsun, içen çıkar... *
her "off lan, var mı benim gibi seven, bağrım yanıyor, nasıl bir acı bu böyle ölesim var laaaynn!" dediğimde daha kitabını açar açmaz boyumun ölçüsünü elime veren saf sevginin ete kemiğe bürünmüş hali. bahsi geçen kitap için (bkz: elsa)
Geçtiğimiz yüzyıl Fransa'sında, neredeyse bütün siyasal, sanatsal ve yazınsal olaylar içinde yer almış olan Aragon'un, gerçeküstü şiir anlayışından Elsa dönemine kadar uzanan süreçte, şiir serüveninde gözlemlenen çok yönlü evrilme ve gelişim, bize aslında Elsa şairinin temel duyarlık ipuçlarını alt perdeden de olsa verir. Özellikle gerçeküstücü dönem ve bu dönemin hemen sonrasındaki Marksist öğreti doğrultusunda topluma seslenen şiirlerindeki yapı, imge ve eğretilemeleri her ne kadar bir 'aşk şairi'ninkinden uzak olsa da şairin bu her iki edebi anlayış alanında şiirine süreklilik kazandıramaması Elsa'nın gelişini müjdeler gibidir. Sürrealist şiirin açmazları, siyasal angajman döneminin tutarsızlıkları Aragon'un şiirsel dil arayışını iyiden iyiye bir çıkmaza sokmuştur... Ve Elsa'nın bedeni ve gözleriyle görünmesinin ardından Aragon, şiirine artık siyasal ya da bir alt bilinç işlevi değil; 'Aşk'ın işlevini yükleyecektir.**