3 senedir her yaz tatili öncesi ''lan şu tatil gelse de en baştan şu lostu izlemeye başlasam''diye söylerim. ama daha televizyonda 10-15 dk rastladıklarım hariç hic izlememişimdir.
(bkz: o nasıl bir cümle lan öyle)
çevremde hep konuşurlar. 'abi lost'un dünkü bölümünü izledin mi?' bu muabbetlere hiç yabancı kalmamışımdır. diziyi izlemeyip de izlemiş gibi yapmaktır benim felsefem. yanıtım gecikmez 'tabi olum Ian öldü, çok yakışıklıydı yazık oldu'
lost'ta bi Ian karakterini bilirim, yakışıklılığından ötürü.
eksiklik hissedilmeyen durumdur. ve bu kadar dillendirilmese daha cok izleyeni olma olasılığı yüksek olan dizidir. * tıpkı herkesin elinde olan, insanların okuma hevesi varsa da kacan twilight roman serisi gibi.
parlak bir ticari başarı olan lost tv serisini izlemenin insana kazandıracağı doğru dürüst hiçbir şey olmamasından, bir şey kaybetmemektir. bütün mesele alınan keyiftir. zaten lost ve benzeri dizilerin de izleyicisine verdiği yegane şey de budur. birilerinin sağda solda sürekli bu dizinin felsefesini, derin analizlerini falan yaptığına bakıp da çok bir şeyler sanmayın bu diziyi. verdiği seyir zevkinden başka bir boku yoktur yoksa bu dizinin esasında. dünyada her şeyin fanatikleri, her haltın talibi var. bu bir bilinen gerçektir. lost dizisinin de var doğal olarak. demek istediğim lost çok kötü, boktan, beş para etmez bir tv serisidir değil kesinlikle. ben de izliyorum yıllardır lost'u. demek istediğim şudur: çok fazla abartılmış (overrated) bir dizi filmdir. hatta bazıları resmen kafayı bozmuşlar bu diziyle. lost kadar fevkalade popüler olmamış, hayat ve insanlar hakkında önemli bilgiler veren, kıssalar sunan yani keyiften daha fazlasını lost gibi bir diziden çok daha izleyiciye sunabilen başka dizi filmler var. bence izlemeye değer olan bu tip dizilerdir. yok ben filmleri, dizileri sırf keyif için izlerim diyenlere benim bir sözüm yok zaten. bu sebeple, bu yazdıklarımı dikkate almasın bu zevat. sonra özel mesajla falan kafamı da şişirmesinler.*
