-Lan oğlum ben sana demedim mi bu uçak düşer diye?
-What?
-What mat ne ayaksın lan sen zenci?
-what?
-Muna koyum ya zamanında öğrenecektim şu ingilizceyi, kaldık mı burada böyle.Ne bok yiyeceksek.Garılar da çıtır gibiymiş maşallah.Neyse bir çalı altında denkgetiririm elbette.Görsünler bakalım Türkün gücünü...
öyle atraksiyonlara falan girmezdi, black smoke için "allahın işi işte" der, kutup ayılarına sadece bakar "vay amına koyim" derdi. sahilden ayrılmaz, tek işi walt ile birlikte tavla oynamak olurdu, "kateee çaylar nerde davşan kanı olsun" derdi. yenildiğinde hep zaman kayması yüzündendi, "kaymasaydı koyardım tavlayı beynine" derdi.
others matırs tanımaz, herkese "sen kimsin lan sen kimsin" çekerdi.
döndüğünde de "adanın amına koyduk bülent başgan" diye başlar, kendini kahraman ilan ettirirdi.
gece gece şişe çevirmece oynanırdı.jack olsun sawyer olsun kate olsun ben olsun hepsi zorla oyuna sokulurdu.hatta jacob ı bile davet ederlerdi ( gelmezdi herhalde ). bütün sırlar dökülürdü ortaya.
kutup ayısı gelince kapan kurulurdu.
adanın ismi türgücü ülkü adası olarak değiştirilirdi.
her bir ağaçlık alandan "ah, uhh, undebah, ov yes" sesleri duyulmasıyla başlayıp, adada türklük mevzusu çıkartmaktan tutun, samandan cami yapılması ve hatta bütün adaya namaz kıldırması gibi uçuk uçuk çağrışım vidyoları geldi beyin kıvırcıklarıma.
charli ye- çal bakim akdeniz akşamlarını kardeş.
sawyer a - lan oğlum nasıl ayarlıyon bunca kızı bana da öğretsene
jack e- tıp ı kaç yılda bitirdin len inek?
sayid e - sen hanefi misin , şafi mi?
kate e- ormana yalnız gideceğin zaman haber ver
eko ya - senin ki kaç cm abi?
tarzı sorular sorabilir ve sahilde hergün mangal yakardı.
-ben kara dumanla karşılaşsam şöyle yaparım, böyle yaparımlı cümleler kurup orda ne kadar cıvır varsa tavlamaya çalışır kara dumanı gördüğünde topuk yapan ilk o olurdu...*