john lock'a tavlada eline verip kafasına şaplatırdı.
ertesi gün sawyer ile jack i kışkırtıp taşlı sopalı kavga çıkarttırırdı.
O ikisi birbirini yerken, fransız pilicin sayidi tuttuğu evde kate'i götürürdü.
charlie, jin ve dessy i abiyle akşamları rakı balık yapıp şarkı söylerlerdi.
gece tekrar kate tabi..
baktı ki sıkıldı, vincent ı alır benjamin e dalardı.
herkes kurtulmanın, hayatta kalmanın mücadelesini verirken bizimki sabahtan akşama kadar tavla oynar, karı kız keser, elini sıcak sudan soğuk suya sokmazdı.
*abi yardım ediverde kurtulalım şu adadan.
+siktir lan göt. cennete düşmüşsün haberin yok. olum aç gözünü aç! heryer karı kız, beleş hayat... eve döneyim de yengen çenesiyle kafamı, alacaklılar da götümü siksin demi? yemezler koçum, iyiyim ben böyle.
*silly turko!
+fak yu lan amuğa goduum.
daha adadaki ilk gün ortamdaki hakimiyetini kurmak, karılara çekici görünmek için -kendince- agrasif tavırlar sergiler, bir-iki kişiye pis dalar, bir-iki kişiye emaneti takar, kral olurdu.
yanına pasif gençlerden kurulu bir tayfa alır, gurup halinde takılır, kendine biat etmeyenleri haraca bağlar, adadaki karılara bikiniyi yasaklatır, ağına düşürdüğü 3 hatuna imam nikahı kıyar kendi çapında haremini kurardı.
adaya farklı bir tat getireceği kesindir. kıvrak türk zekasıyla iki günde adanın kralı olur, ortamını kurup keyfine bakar. mesela ilk akla gelenler: jack'e doktor arkadaş bulup kendini beleşe muayene ettiren her türk gibi "kanka şuramda bi ağrı var baksana gece açıkta yatmışım heralde" diyebilir. sayid'den "hacı olur da buradan kurtulursak sizin memleketten kaçak cep telefonu, mp3, teyp falan getirelim satarız" sözü alabilir. hurley ile "bizim mahalleden bi hayri abi vardı aynı o da senin gibi kiloluydu memleketten bi karışım getirttik allah seni inandırsın altı ayda tığ gibi oldu adam" muhabbeti yapabilir. loto talihlisi olduğunu da öğrenirse yanından ayrılmaz. claire'e aşık olup "çocuğunla beraber kabulümsün" diyebilir * charlie'yi bi güzel dövüp gitarını alarak sahilde hatunlara akdeniz akşamlarını çalar.
"benim sigara paketini sen mi arakladın lan" diye sawyer'ın üzerine yürür, sonra barışıp batak öğretir kanka olurlar. jin'e "karete biliyomusun hacı sen? bir iki numara öğretsene" der, sun'a yenge diye saygı duyar. desmond'a fal baktırır vs vs...
canı sıkılmaz yani adada. illa yapacak bişey bulur.
nuri: ya sayid, sen tanıyorsun şu kate'i bi yapıver aramızı.
sayid: nuri abi yapma bak bunu, git kendin konuş. ne diyeyim ki ben?
nuri: sayid bak al bunu ver kate'e geçen kıyıya vuran köpekbalığının dişlerinden yaptım bu kolyeyi.
sayid: nuri abi o kız hoşlanmaz böyle şeylerden ama...
nuri: ya sen bi ver. lan ne adamsın ya. müslüman müslümana destek olmaz mı a.q?
sawyer: ee jack'le kankaları kçını yırttı kaldık biz burda. ötekiler mikicek bizi.
osman: onlar kim be abicim...
sawyer: mq kaç aydır adadasın hala bilmiyosun ne dolaplar döndüğünü.
osman: işin içine dharma girdi ben anlamamaya başladım.
bir taraftan adadaki tüm kızlara bir şekilde yazacak ve "türk erkeği karizmasını" üzerinde barındıracak, diğer taraftan da "taksim'den aşağı kasımpaşa" halinde kendi kendine takılıp, "hemşerim, hacı, aga, emmolu" gibi türlü şekilde hitap edecektir. her şeye burnunu sokup dayılanacak, ama her defasında da dayağı yiyip oturacaktır. "nane buldum kiminse, sahibi yoksa benimse" diye herşeyi zulalaması da mümkündür.
koğuş ağalığı gibi bir sistem kurulur, yerlere tükürülür, denize işenir, siyaset konuşulur, dedikodu gırla gider, ortalık karıştırılır, çöpçatanlık yapılır, ağda yapılır, kadınlar kendi aralarında gün yaparlar, gizli gizli cep telefonuyla konuşulur.