eğer ki bir bayansa adada altın günleri yapılırdı. kate çeyiz düzmeye başlardı. claire aaron'a yelek filan örerdi.sawyer ve kate ağacın etrafında kovalaşırlardı. iyi olurdu aslında.
john : ekrem seninle yaban domuzu avlamaya gideceğiz
ekrem : yolun açık olsun john açlıktan ölürüm yine yemem haram baba... ben japonla balık tutarım. denizden babam çıksa yerim
abazan bir türk erkeği ise : ada'da tecavüz etmedik hayvan bırakmazdı
kafası çalışmayan bir kadınsa : yapraklardan allık , rimel gibi makyaj malzemesi üretmeye çalışırdı.
-çift kale maç yapılırdı.
-bayan olanlar ise hindistan cevizi ve bilimum tropikal yiyeceklerle gün yaparlardı.
-adaya türk bayrağı saplarlardı *, ve siyasi problem çıkardı, hatta türkiye adaya bağlı olan ülke ile savaşırdı *.
koğuş ağalığı gibi bir sistem kurulur, yerlere tükürülür, denize işenir, siyaset konuşulur, dedikodu gırla gider, ortalık karıştırılır, çöpçatanlık yapılır, ağda yapılır, kadınlar kendi aralarında gün yaparlar, gizli gizli cep telefonuyla konuşulur.
bir taraftan adadaki tüm kızlara bir şekilde yazacak ve "türk erkeği karizmasını" üzerinde barındıracak, diğer taraftan da "taksim'den aşağı kasımpaşa" halinde kendi kendine takılıp, "hemşerim, hacı, aga, emmolu" gibi türlü şekilde hitap edecektir. her şeye burnunu sokup dayılanacak, ama her defasında da dayağı yiyip oturacaktır. "nane buldum kiminse, sahibi yoksa benimse" diye herşeyi zulalaması da mümkündür.
sawyer: ee jack'le kankaları kçını yırttı kaldık biz burda. ötekiler mikicek bizi.
osman: onlar kim be abicim...
sawyer: mq kaç aydır adadasın hala bilmiyosun ne dolaplar döndüğünü.
osman: işin içine dharma girdi ben anlamamaya başladım.
nuri: ya sayid, sen tanıyorsun şu kate'i bi yapıver aramızı.
sayid: nuri abi yapma bak bunu, git kendin konuş. ne diyeyim ki ben?
nuri: sayid bak al bunu ver kate'e geçen kıyıya vuran köpekbalığının dişlerinden yaptım bu kolyeyi.
sayid: nuri abi o kız hoşlanmaz böyle şeylerden ama...
nuri: ya sen bi ver. lan ne adamsın ya. müslüman müslümana destek olmaz mı a.q?