sıradan devam eden bir günde arkadaşın "lan olm lost diye bi'şe var (bişey var dedi, diziden daha başka kavramlar olduğunu düşündüğünden olsa gerek) çok güzel bak böyle insanlar var adaya düşmüşler bulamıyo kimse bunları, hem bi kaç hatunda var taş taş bak veriim sana dvd leri izle bi." demesinden sonra hayatıma girmiş olan bu dizi benim hayatıma girdiği andan beri hayatıma sıçmıştık çok sevgili uludagsozluk yazarları.
nasıl mı? şöyle ki...
- o kadar sardı ki, izlerken keyif yapmak adına kalkıp mutfağa gitmek, mutfağa giderken filmi durdursam bile yine bi' şeyler kaçırmış hissinin bedenimi kaplaması ile birlikte (keyif tamam ama bu dizinin şu bedenime yüklediği üşengeçlik seviyesini kelimelerle anlatacak durumda değilim) kettle' ı televizyon ile aynı prize bağlayıp küçük çaplı hiroşima ortamı yaratmam.
- hayatım olmuştu ki, sabah güne "evdeyim di mi lan?" diye uyanmışlığım oldu.
- baktığım heryer de Evangeline Lilly görmeye başladığımdan dolayı mahalledeki marketin kasiyerine aşık olmaya başladığımı düşünüyordum (biraz da olsa benziyordu.)
- akşam yemeklerinde, mutfağın perdesinin her rüzgardan sallanmasıyla içimden "others" diye kendi kendime fısıldadığım da olunca bu işe son vermeyi kafama koymuştum. Başardım. Darısı tüm benim yaşadığım olayları veya buna benzer olayları yaşayanlara...*
Lost'un mantığına göre dünya üzerindeki herkes dolaylı yönden en fazla dört kişi aracılığı ile birbirlerini tanırlar ve farkında olmadan iletişim halindedirler. Kurgu gayet güzeldir.Bende çok etkilenmiştim. Özellikle Benjamin'in karakteri idarecilik alanında herkese az da olsa farklı ufuklar açmıştır diye düşünüyorum.
bazen absürdlüklere veslie olan insandır. şöyle ki; changeling filminde angeline jolie hanım kızımız çoğu replikte "he is not my son" demektedir. dramdır. acıklıdır. amma şahsıma micheal ın "they took my son, they took my son" deyişini getirmekte acıyı dramı unutturmaktadır.
2 günde 1 sezon bitirmiş bi insan olarak yaşadığım olaydır. anahtarımı kaybettiğimde kendimi "where is my key" şeklinde anahtar ararken bulmuştum. ey gidi.
+hacı naber?
-ne kim fısıldadı?
+abi benim ben kronik kuzu ayrıca fısıldamadım da lan.
-ha..merhaba locke.
+locke kim lan?..neyse abi ben senden pizzacının telefonunu isticektim var mı sende?
-4 8 15 16 23 42.
+öle telefon numarası mı olur lan?...neyse ali den isterim artık.
-alex nerde?
+alex demedim olum ali dedim...abi sen uçmuşun yaa.
-sezon 4 var mı sende?
aynı zamanda kendinden şüphelenmeye başlayan insan olabilir:"acaba deliriyor muyum diye?"
biraz önce internet kafede kafe sahibi elinde tostla geldi ve sordu:"tostu kim istemişti diye". benim anladığım ise tost tabağını cd'ler görerek "lost'u kim istemişti". bir an adama dönüp bakmak zorunda hissttim kendimi.