liman işçisiyken işsiz kalan bir grup insanın öyküsünü anlatan mükemmel film. diyaloglar harika. özellikle jose karakterine hayran olmamak elde değil.
çok doğal bir anlatımı olan filmin yönetmeni fernando león de aranoa...
filmde özellikle ağustos böceği ile karınca masalının yorumu şahanedir. tekrar tekrar izlenmesi gereken bir sahnedir.
herkese güneşli pazartesiler...
sıradan insanların işsizlikten doğan sıkıntılarını enfes ele alan film. belki de sıradan yaşantıları bu denli vurucu anlattığı için enfestir, kimbilir. ispanyol sinemasının en güzide örneklerinden. javier bardem esas adam rolünde can yakıyor. hırpalıyor santa rolünde.
filmin ana sahnesi hiç kuşkusuz santa ile reina'nın bardaki kopartan diyalogu. reina her ne şekilde düzgün çalışınca iş bulunabileceğinden bahsederken santa'nın ona ifadelemeleri hayli sert bir o kadar mantıklı argümanlar eşliği altında birliktelik içererek ''bölünmüşlüğe'' göndermeler zikrediyor. ee tabii şöyle bir sahne için dev bütçelere vsye ihtiyaç olmadığı açık. zekice kurgulanmış ve yansıtılmış her şey. bir çok esprisiyle, dostane tavrıyla, küreselleşmenin yansıması işsizlik buhranlarına göndermelerle, evlilik sorunlarıyla ve duygusallığıyla film baştan sona samimiyet rüzgarı gibi adeta. bu bağlamda kelimenin kifayetsiz kalacağı oranda film büyüyor izleyenlerin gözünde. akabinde izleyici şunu düşünüyor niye bitti bu film? ben bunu ikinci kere kesin izlerim tadı öyle bir damağımda kaldı ki bir fırsatını bulup tekrar izlemek bu doğallığı boynumun borcu adeta. böyle filmin samimiliğine aynı oranda samimi iç geçirişler peşisıra geliveriyor.
ağustos böceği karınca hikayesine cuk oturuveren deyiş bir yandan kriter kelimesini kafamıza kazıyışımız hepsi güzeldir. bir unutulmaz sahne de santa ve amador'un amador sarhoşken oturup düzüşmek üzerine bir cümle kurup kahkahayı bastıkları sahnedir. bir yandan güleriz bir yandan duygusallık ağır basar. aynı jose'nin amador'un ölümüyle eşine söyledikleri gibi. kadın topladığı çantasının üzerine örtüyü atıverir.
los lunes al sol öyle bir film işte. basitliğinin içerisinde vurup vuruşturuyor. santa'ya gidiyorum tekrardan. yaşamın santa gibi idealist sürdürmek istenmesi gurur falan bırakmıyor hepsini okşuyor.8000 pesata mı benim için o 8000 falan değil. etik olarak çok üstünde deyişi ikinci kere kırılan sokak lambası. avukatın bu hareketler esansında incir çekirdeğini doldurmayan konuşması. her ayrıntı aklımda. hayatın uzun maratonunda santa gibi oluverdiğimiz zamanlar olmalı, başımızı eğmediğimiz. bugün o sözü- kendime verdiğim o sözü- tutacağım ve tekrar izleyeceğim bu sımsıcak filmi. bu dostluğu su götürmez filmi. bu bir sözdü. tutulması gereken bir söz...
10 üzerinden 9!
nasıl anlatılır bu film bilmiyorum. gerçekten o kadar güzel ki... insanların yaşadıkları olumsuz koşullar o kadar samimi anlatılmış ki... arada üzen, bazen güldüren, her an düşündüren, santa'nın ağustos böceği ile karınca hikayesi hakkında yaptığı yorumunu dinleyince "dın, dın, dın" diye kafalarda ampüllerin yanmasına sebebiyet veren, kişide, kırmızı "lady espana" ya atlayıp her pazartesi gününü güneş altında geçirme isteği uyandıran; muhteşem, muhterem, izlenmesi gereken bir müthiş bir şey. * zaten javier bardem'den hiiiiç söz açmıyorum, adam bir harika. lütfen izleyin... bir de filmin soundtrackini dinleyin. ***
bu kadar yalın bir anlatım ile bu denli enfes bir iş çıkardıkları için helal olsun emeği geçen herkese.
filmden bana kalan en büyük şey ise, güneşli pazartesiler cümlesi.
pazartesileri ben bu filmle sevdim.
döneminde, usta yönetmen pedro almodovar 'ın hable con ella 'sıyla kıyaslanmış filmdir.
hable con ella, hayli iyi filmdir, hoştur, izlenesidir. özellikle filmin ortasına denk düşen sessiz sinema bölümü takdire şayandır. lakin, los lunes al sol iyi ve ötesidir efendim. sonuçta bu bağlamda kaçınılmaz oluyor. içeride dışarıda galip ilan ettik geçti. **
santa'nın, amador'un terkedildiğini anladığı zaman pencereden dışarı yapılan çekim ve muhtemelen amador'un daha sonradan o pencereden intihar etmesi,
otomatik sönen tuvalet lambasını kapatmaya çalışan amador'un başka bir sahnede intihar ederken aynı tip bir lambanın üzerine düşmesi ve o lambanın yanıp yanıp sönmesi(amador kendi ışığını söndürürken, üzerine düştüğü lamba bile yanmak için çırpınıyor),
futbol maçını yarım izlemeleri, santa'nın röntgen filmine bakması, vitrindeki televizyonda yaptıkları taklitler... ile hayattaki rollerinin özdeşleştirilmesi,
jose'nin aynadaki fotoğrafa bakarken geçmişi düşünmesi ve o sırada saatin aynadaki görüntüsünün gösterilmesi -bu nedenle ters yöne çalışıyormuş gibi gorunuyor saat- ve o fotoğrafın geçmişte kaldığının hissettirilmesi,
tamamlanmamış ufak hikayelerle gerçek bir kesit olduğu izlenimi verilmesi gibi birçok hoşluğun dolup taştığı; muhteşem diyaloglar, muhteşem oyunculuklarla dolu; kesinlikle enaz iki defa izlenmesi gereken bir filmdir.
beni javier bardem'le, luis tosar'la tanıştıran, günün 12 saati emeğini satıp yine de işsiz kalma korkusuyla yaşayanlara, geleceği patronlarının iki dudağı arasında olanlara ağıt niteliğinde bir aranoa başyapıtı.
javier bardem'in bilinen mizacıyla daha da tatlı bir kıvam alan film. kaybedenler için, esaslı bir kaybedişin dayanışmanın yitmesiyle perçinlendiğini anlatır bir nevi. işsizliğin istatistiklerden ibaret olmadığını, gerçekliğinin yıkıcı-travmatik bir yaşantıya tekabül ettiğini gösterir bize yönetmen.