gercekten abartilacak kadar iyi olmayan bir sehirdir. sokaklari pis, trafigi cekilmez bir sehirdir. sehirde yasayan meksikali sayisi yuzde 51 seviyesine ulasmasi dolayisiyla, en cok konusulan dilin isponyalca olmasi da goz ardi edilemez. melekler sehri olmasi sadece abartidan ibarettir. san francisco ve san diegocalifornia'nin los angeles'ten daha guzel ve gezilmesi tavsiye edilen iki guzel sehridir.
Sanılanın aksine berbat bir şehirdir. Her yerde evsiz zenciler sizi çevirip para isterler. Sokaklar pistir. insanlar kabadır. Suç oranı yüksektir. "Bu muymuş hacı los angeles!?" dedirtir.
''los angeles'a gelin, güneş her zaman parlar, plajlar geniş ve davetkar ve gözünüzün görebildiği her yerde portakal ağaçları var, iş derseniz kıyamet kadar ve toprak ucuz burada, çalışan herkesin kendi evi olabilir ve her evin içinde mutlu bir amerikan ailesi, bunlar sizin olabilir, kim bilir. belki de keşfedilirsiniz, film yıldızı olabilir yada en azından birini görebilirsiniz. los angeles'ta hayat güzeldir, tam bir yeryüzü cenneti yada en azından size söylenen bu. çünkü bu satılan bir imaj. bunu filmlerle, radyolarla ve televizyonla yapıyorlar. sevilen onur madalya'sı dizisinde los angeles polisleri iyilik timsalidir ve şehri suçlulardan korurlar. evet buranın bir cennet bahçesi olduğunu düşünebilirsiniz. ama cennette de sorun var!''
yine seveceksin attila abi mecbur
başlayacak yine yağmur
iyiyim zati bir şeyim yok
bir iki çıkmaz yara izi kasık arasında
bir de kör oldum
ölü kızılderili meleklerin
iri kasabasında...
gece hayatı inanılmaz bir şehir. masaya 2 sap oturup, 5 kızla kalkarsınız. sabaha kadar süren partileri meşhurdur. hep pompa hep pompa şaka lan şaka. gölbaşı'dan selamlar...
26 Ekim itibarıyla kendini tanıyan türk sayısının +1 e çıkacağı şehirdir. Tek başıma gideceğimden dolayı biraz korku biraz burukluk biraz da heyecan barındırtır.
27 Kasım 2011 itibari ile ayak bastıgım topraklar, havaalanından bindiğim taksinin soförün zenci olması. evet lan amerikadayım ben dedirtmiştir. ve ilk günüm aptal bir korelinin kapıyı çaldıgımı duymaması sonucu otelde geçirmemle mahvolmuştur. gerçi sonra bunuda bi şekilde faydaya dönüştürdüm. los angeles gündüz çok sıcak akşamları serin, gökyüzünü hiç bu kadar büyük, görmemiştim, evlerin bahçelerinde limon ve portakal ağacları vardır. lımona para vermemek dalından koparıp yemek keyif verici, yolda yürürken ağaçlara tırmanan sincaplar görmek mümkün, muz ekmekten daha ucuz, venice beachte insanların müzik eşliğinde kumların üzerinde güneşlenirken marijuana içmesi veya bunu temin etmek için doktora recete yazdırıyor olabılmesi inanılmaz, insanlar özgür rahat kimse kimseyi yargılamıyor, göz hapsine almıyor, herkes kendı halinde ve herkes kendi işine bakıyor, yolda yürürken hemen hemen herkes selam verir ve gülümser, hatta ayak üstü ufaktan laflayabılırsiniz, illaki tanıyor olmak gerekmez, kibarlık hat safhaada, buranın en büyük özelliği her toplumdan insanı içinde barındırması, herkes aslında buralı değil bu nedenle kimse kimseye git burdan diyemez, okyanus un kenarında olmak heyecan verici, iş merkezleri dışında evler genelde tek veya çift katlıdır, apatman yok. burada otobüsler neredeyse boştur. otobüse gerçekten durumu iyi olmayanlar biner birde benim gibi henüz buradan ehliyet alamamış garip göçmen kuşları, otobüs yerine kısa mesafeleri yürümekte tercih edilir,yürürken canınız hiç sıkılmaz etrafa bakınmak oldukça keyiflidir. fakat eğer iyi giyimliyseniz insanlar sizin neden yürüdüğünüze bir anlam veremez. çünkü burada araba sahıbı olmak hiç zor değil 1000 dolara araba var, ve eğer br bayan olarak yürüyorsanız buradaki gentleman erkekler, neden yürüyorsun lütfen yürüme seni gideceğin yere bırakabılırım der. tabi tercih size kalmış, şunuda belirteyim burada kanunlar ve yasalar insanların güvenliği için çok sıkıdır. kımse kolay kolay size zarar veremez. daha yazmaya devam edicem, şimdilik bu kadar.
los angeles, namı değer la.
burda yaşamak nedirden daha ziyade ne değildiri anlatmak daha kolay.
la'da yaşamak ne değildir:
1- kobi hayranı olmak değildir.
2- hollywood yazısını hergün görüp beverlyhillsde veya brodwayde bir ünlüyle karşılaşmak değildir.
3- pasifik park'ta gece basan sisin doğan güneşle dağılmasını seyretmek değildir.
4- road 66 nin sonunda okyanusun üstünde güneşi veya ayı batırmak değildir.
5- mevsim ne olursa olsun bir günü tshörtle geçirebilmek değildir.
6- en favori ünlünün hollywood blvd da bulunan yıldızının üstünde foto çektirmek değildir.
7- universil studio da film setleri görüp hayran kalmak değildir.
la de yaşamak bir müzikali dinlemek gibidir.
benzemez başka şehire...
cennet vatanımda duyduğum ve böbürlenerek söylediğim "antalyada git kayak yap yarım saat sonra denıze gir" lafının nekadar yavan olduğunu bana ispatlayan bir şehir...
nasıl mı?
kar tutmayan dağlarda dağcılık yap, çöl ortamı olan "dakar gibi" yerde arazi motoru kullan, karlı dağlarda kayak yap ve gel sahile sörf yap...
üstat adamlar aşmış... sen hala cennet vatanım de... dikkat ette seni uyutuyorlar olmasın?