Hem havan topuyla, hem futbol topuyla savaş kazanan tek ülke biziz,
Üç beş itin ötmesine bakmayın o yilar da savaş bitmişti ve Fenerbahçe'den intikam almak isteyen ıngiliz genarele intikam nasıl anılır göstermiştir Fenerbahçe hayır Ben galatasarayın avrupa kupasını gururla karşılarken bu hainlerin çamur atması çok acayip.
Edit:Bu milli Özgürlüğe Yürüyüş maçında her ne kadar Galatasaraylılar "Aslan Nihat Bekdik dahil tüm kadromuzdan istediğinizi kadronuza dahil edebilirsiniz. Yeterki şu mağrur ingilizleri yenin"deseler , Beşiktaş ta yenilenmiş kadrosunu teklif etse de . Fenerbahçeliler "Teşekkür ederiz! Şu an kadromuz formda ve onları yenebilecek güçteler. Ama bu dostluğunuzu asla unutmayacağız." sözleri Galatasaray ve Beşiktaşlılar üzerinde büyük bir milli direniş etkisi yaratmıştır. Galatasaray lisesi önünden öğrenciler ve Beşiktaşlı gençlerin Türk bayrakları ile bu maça gitmeleri bunun en büyük göstergesidir
yok ülke elden gitmiş top oynuyorlarmış, yok savaş varken öyle yapılırmıymış, ulan arkadaş bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı ilke edinmiş malaklar öğrenmeden araştırmadan yorum yapın.
Arkadaş birisi bi kuyuya taş atıyor millet hurra peşinden, o zaman şu meşhur işgal kuvvetleri komutanının mektebi sultaniniz galatasaray lisenizde dalgalanan fransız bayrağı ve onları ağırlamanızdan duydukları memnuniyeti belirten yazıya da herkes inansın.
Mustafa Kemal Atatürk'ün dediğini bir kez daha hatırlayalım: "Hala bugün, sultani mektebinin salonlarını aleyhimizde konferans verdirmek için ecnebilere küşade bulunduranlar var, bu gibilere lanet."
NUTUK interet adresine girip sayfa 1150 6. satırı okuyabilirsiniz tabi yüreğiniz yeterse.
Şuna benzeyen olay. Beş altı tecavüzcü evini basıp ananı karını skiyor. Ondan sonra da sana diyorlar ki git lan mahalleden adam topla gitmeden bir de maç yapalım. Sen de hırsla iki gol atıp tecavüzcüleri evine boynu bükük gönderiyorsun. Adamlar ananı karını skti ama olsun, sen de iki gol atıp onların anasını skmiş oldun, ödeştiniz.
Aynı şeyi IRak'ta da yapmışlardı hatırlayanlanlar bilir. IRak'ı işgal ettiklten hemen sonra derhal IRaklı davarlarla maçlar düzenlemişlerdi. Bu arada Irak'ın tüm kaynaklarının başına geçip, ülkeyi yüz yıllık borçlandırıp kadınları skiyorlardı ama lüzumü yok bu maçları Iraklılar kazanmıştı nasıl olsa. Ne kadar sevinseler azdı.
Ulan hala beşiktaş diyen, cimbom, fener diyen var. Bu ayıbın derhal Türkiyeden silinmesi gerekir.
efendim neymiş mektebi sultani birlikleri cephede savaşıyormuş.
Lan dalyarrak lozan barış anlaşması imzalandıtan sonra da savaşıyormuş adamlar. Tarihi de bilmiyorlar.
Fenerbahçeli futbolcular cepheden maça maçtan silah kaçırmaya koşarken, halkın moral motivasyonunu yukarıda tutarken, büyük taaruzun emrinin bile bir futbol maçında verildiğinden habersiz gazsaraylı götlekler takmışlar buna. Lan dalyarraklar tüm futbolcularının şehit olmasından dolayı 16 yaşındaki topçularla maçlara çıkıyordu fenerbahçe!
the information of the victory was given to the turkish generals discussing treaty conditions in lausanne, ismet inönü (who is the second president of republic of turkey, after atatürk) replied with a telegram saying:
--spoiler--
fenerbahçeyi bir türlü yenemeyen işgal orduları başkomutanı general harrington, 2 ekim 1923te istanbulu ebedi olarak terk etmeden birkaç dakika önce dolmabahçe rıhtımında yapılan tahliye töreninde t.b.m.m hükümeti istanbul komutanı selahattin adil paşa ile birlikte...
general harrington kupası
fenerbahçenin işgal kuvvetlerine karşı en büyük zaferlerinden biri de general harington kupası maçıdır. maç 29 haziran 1923 günü, taksim stadında çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynanmıştı.
düşünsenize; bir sabah uyandığınızda hiç tanımadığınız, belki üniformasını daha önce hiç görmediğiniz, başka başka diller konuşan bir sürü silahlı adam köşe başlarını tutmuş, ordunuzun silahlarına el koymuş, kirli çizmeleriyle o kutsal topraklarınızı çiğniyor...
o sabah güneş daha bir donuk asılmış gökyüzüne. işte istanbul böyle uyandı bir kasım sabahı. limni adasının mondros limanında agamemnon ingiliz zırhlısında amiral galthorp ile 30 ekim 1918 çarşamba günü imzalanan ünlü mondros mütarekesini takiben, düşman donanması; sisli ve yağmurlu bir 13 kasım günü istanbula giriyor ve tarihimizin o acı mütareke dönemi başlıyordu... bu perişan dönemi, 16 ay sonra emniyet tedbiri bahanesiyle, daha da acı bir olay, istanbulun bizzat işgali etti. 18 mart 1920 pazartesi sabahı şehzadebaşında masum türk erlerini uyurken süngü ile şehit edenler, bu işgalin gerçek amacını, daha ilk sabahında, bütün dünyaya ilan ediyordu...
yaşanan bu korkunç kargaşanın başlangıcından itibaren türk gençleri işgal kuvvetleri ile spor, özellikle de futbol sahalarında büyük bir rekabete girişmişti. işte fenerbahçede, bu her sınıftan düşman birlikleri içinde pek çok tanınmış futbolcusu bulunan, ingiltere ve fransa liglerinin hemen hemen en ünlü takımlarında forma giymiş futbolculardan oluşan birbirinden güçlü takımlarla maçlar yapmış ve oynadığı 50 maçın 41ini kazanıp, 4ünde berabere kalarak işgal altında bezmiş, ezilmiş türk halkının yüreğinde bir nebze olsun teselli ve umut tohumları yeşertmişti.
fenerbahçenin işgal kuvvetlerine karşı en büyük zaferlerinden biri de general harington kupası maçıdır. işgal orduları başkomutanlığı, fenerbahçe kulübüne karşı özel bir kin duymaktaydı. çünkü fenerbahçe takımı yalnız işgal kuvvetlerine mensup takımları peş peşe yenerek halkın milli duygularını şahlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda düşman açısından hayli zararlı faaliyetlerde de bulunuyordu.
istanbul işgal altındayken fenerbahçeliler, kurbağalıdere kenarında kulüp binasının önündeki iskeleye yanaşan motorlarla anadoluya silah kaçırmaktaydılar. fenerbahçe kulübünün kayıkhanesi bir silah ve cephane deposu haline getirilmişti. geceleri gizlice bu kayıkhanenin önündeki ahşap iskeleye yanaşan motorlar buradan yüklenip, gizlice moda koyuna açılıyor, oradan izmite geçerek anadoluya silah ve cephane götürüyorlardı. fenerbahçe kulübünün bu zararlı(!) faaliyeti işgal orduları başkomutanlığı tarafından haber alınmış, ancak bunun farkına varan fenerbahçeliler kayıkhaneyi derhal boşaltarak cephaneyi çevredeki üye ve sporcu evlerine taşımışlardı. kulübü basan işgal kuvvetleri birlikleri ortada delil bulamamışlardı. ancak yine de başkomutanlık tarafından fenerbahçe kulübüne süngülü bir müfreze bırakılmış ve fenerbahçe kulüp binası haftalarca işgal altında tutulmuştu.
general harrington kupası maçında fenerbahçeyi zafere ulaştıran o inanılmaz golde zeki rızanın şutu ingiliz ağlarını havalandırmak üzere. (29 haziran 1923)
tüm çabalara rağmen bir şey elde edememiş olmak, işgal ordularının ingiliz başkomutanı general harringtonu oldukça öfkelendirmekteydi. fenerbahçeye; hiç olmazsa futbol sahasında acı bir darbe indirebilmek için elinden geleni yapmaktan geri kalmamıştı. başkomutan harrington amacına ulaşabilmek için ortaya altın madalyalar konulmuş bir turnuva düzenlenmiş ve turnuva sonunda üç takım ön plana çıkmıştı: irish guards, grenadiers guards ve goldstream guards...
bu üç takımın en seçkin elemanları sıkı bir çalışmaya tabi tutulmuştu. bu arada cebelitarık ve mısırdaki ingiliz askeri kuvvetlerinden, hepsi de profesyonel birer futbolcu olan dört önemli oyuncu getirtmiş ve adeta bir ingiltere milli takımı oluşturmuştu. hedef o kadar büyüktü ki, ortaya konan bir metreye yakın, gümüş işlemeli kupa başkomutan general harrington adını taşıyordu. goldstream guards adı altında oluşan bu takım özel şekilde kampa alınarak sıkı bir çalışmaya tabi tutulmuştu. ve bundan sonra general harrington tarafından istanbul gazetelerine şöyle bir ilan verilmişti:
gardler muhteliti türk kulüplerine meydan okuyor. galibine, başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler.
fenerbahçeliler bu meydan okumanın direkt olarak kendilerini hedef aldığını hemen anlamışlardı. ve yine gazeteler aracılığı ile hemen gereken cevabı vermişlerdi:
fenerbahçe kulübü yalnız kendi kadrosuyla bu maçı şartsız olarak kabul eder.
istanbulda büyük bir heyecan uyandıran bu maç 29 haziran 1923 günü, taksim stadında çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynanmıştı. bu maçı izlemek üzere iron duck zırhlısı ile özel olarak gelen malta valisi lord plummerde işgal orduları başkomutanı general harringtonla birlikte şeref köşesindeki yerini almıştı. şeref köşesinin önündeki masanın üzerinde de maçın galibine verilecek olan general harrington kupası duruyordu.
fenerbahçe bu tarihi maça, hiç gol yemeden istanbul şampiyonluğunu kazanan şu ünlü kadrosuyla çıktı:
şekip kulaksızoğlu- hasan kamil sporel, cafer çağatay- kadri, ismet, fahir- sabih, alaeddin baydar, zeki rıza sporel, ömer tanyeri, bedri gürsoy.
general harrington kupası maçında fenerbahçeyi zafere ulaştıran o inanılmaz golde zeki rızanın şutu ingiliz ağlarını havalandırmak üzere. (29 haziran 1923) büyük bir çekişme içinde başlayan ve hep aynı çekişmeyle geçen maçın ilk yarısını 1-0 yenik kapatan fenerbahçe, ikinci yarıda coşmuş ve klasik futbolunu ortaya koymaya başlamıştı. 60. dakikada zeki rızanın golüyle beraberliği yakalayan sarı-lacivertli takım bundan sonra daha da açılmıştı. 74. dakikada yine zeki rıza (sporel) çok sert bir şutla fenerbahçeyi galip duruma yükseltmiş ve bundan sonra oyunda sarı-lacivertli takımın baskısı daha da artmıştı ve fenerbahçe, güçlü rakibini eze eze yenmişti bu tarihi maçta. maçtan sonra işgal orduları başkomutanı general harrington, adını taşıyan bu büyük gümüş kupayı fenerbahçe takımı kaptanı hasan kamil sporele verirken taksim stadında fesler havada uçuşuyor ve yer yerinden oynuyordu adeta.
fenerbahçeli futbolcular, ellerinde general harrington kupası olduğu halde seyircilerin omuzları üzerinde stattan çıkarılmışlar ve beyoğlu caddelerinde, büyük sevgi gösterileri arasında dolaştırılmışlardı.
bu galibiyet, milli bir zafer etkisi uyandırmıştı. nitekim maç gecesi lozan konferansında bulunan türk heyetine de bu galibiyet haberi ulaştığında heyet başkanı ismet paşa tarafından fenerbahçe kulübüne; heyetimiz namına hepinizi meserretle tebrik eder, gözlerinizden öperim. diye bir kutlama telgrafı gönderilmişti.(
--spoiler--
işgalci donanma askerlerinin haftasonu eğlencesi olarak düzenledikleri kupa organizasyonuna katılan febe takımı askerlerle maç yapmış, onları eğlendirmiş ve ülkelerinden uzakta çektikleri çileleri bir nebze olsun hafifletmiştir. donanma gemilerindeki asker, çaycı, tuvalet temizleyicisi gibi adamlardan kurulu ve görev yaptıkları gemilerin adını alan takımlar febe ile top oynamaktan son derece mutlu olmuşlardır.
Bu kupa üstünden fenerbahçe'ye bu kupayı almak için işgal kuvvetlerini madara ettiği için hain deme cür'etini gösteren, mekteb-i sultani'lerinde fransız komutanlarını misafir edip hala konuşabilen ve bununla ilgili Ulu önderimiz Atatürk'ün nutuk kitabında bile yer bulan şerefsizlere şerefsiz dememizin bazılarının zoruna gitmiş olduğu yorumların yapıldığı 29 Haziran 1923 tarihinde Zeki Rıza Sporel'in 2 golüyle 2-1 kazanılan ingiliz karması - Fenerbahçe maçının sonunda verilen kupadır...
Bu arada 7-0 diye bir skorun hala gerçek olduğunu sananlar da varmış. Komik.
7-0'lık maça fi tarihinde diyenlerin övündüğü kupadır. çifte standart olmadı mı bu gençler?
ayrıca ne güzel bak kupa almışınız zamanında. durun biz de sizi tebrik edelim. ama kupa esnasında istanbul klüplerinin birbirleriyle olan güzel diyaloğu, birlik ve beraberliği anlatılırken bile kalkıp galatasaray'a giydirmeye çalışan, şerefsiz diyen adamlar çıkabiliyor malesef. bu gerçekten ciddi anlamda tedavi gerektiren bir ruh hali. yemin ediyorum bak.
"Gardler Muhteliti Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine, Başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça Türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler."
Fenerbahçe'nin generale cevabını gazeteye şu ilanı vererek gönderdi:
Zeki Rıza Sporel'in 2. golü atmasından hemen öncesini gösteren bu resimde, ingiliz karmasının göğsündeki armaya bir bakar mısın bebeğim... Ne oldu? Nutkun mu tutuldu... Daha dur...
--spoiler--
Bu galibiyet millî bir zafer etkisi uyandırmıştı. Nitekim maç gecesi Lozan Konferansı'nda bulunan Türk Heyetine de bu galibiyet haberi ulaştığında heyet başkanı ismet Paşa tarafından Fenerbahçe kulübüne "Heyetimiz adına hepinizi mutlulukla tebrik eder, meserretle gözlerinizden öperim." dediği bir kutlama telgrafı gönderilmiştir.
--spoiler--
--spoiler--
Hem havan topuyla, hem futbol topuyla savaş kazanan tek ülke biziz
--spoiler--
istanbul’daki ingiliz birliklerinin futbol takımları arasında yapılan turnuvada, ilk üç sıraya giren takımlar belli olmuştu: Irish Guards, Grenadiers Guards ve Goldstream Guards...
Bu üç takımdan karma oluşturulmuştu: Guardlar karması.
istanbul’daki işgal kuvvetlerinin komutanı General Harrington, bu karmanın bir Türk takımıyla maç yapmak istediğini açıklamıştı. Kazanan takımı gümüş bir kupayla ödüllendirecekti. Türk takımlarının başvurusu bekleniyordu.
Bu açıklama, Türk takımlarına bir çeşit meydan okuma olarak kabul edildi... General Harrington’un rakip olarak Fenerbahçe’yi istediği söylentisi yayıldı. Fenerbahçe iki-üç yıldır ingiliz takımlarıyla birçok maç yapmış, çoğunda galip gelmiş, işgal altındaki halkı mutlu etmişti. General Harrington bu acar takımı yenerek Türkler’e hadlerini bildirmek istiyordu.
Fenerbahçe Kulübü vakit geçirmeden yanıt verdi: Maça hazırdı!
Fenerbahçe, ingiliz karacılarının ve denizcilerinin futbol takımlarını iyi tanır, bütün oyuncularını bilirdi. Hepsiyle karşılaşmıştı, yenmişti. Bu yüzden, karma takımın da Fenerbahçe’yi yenme olasılığı yoktu. Yöneticiler de, oyuncular da böyle düşünüyorlardı.
Bilmedikleri bir şey vardı. Harrington bu kararı yeni vermemiş, bir ay önce düşünmüş, Mısır ve Malta’da askerliğini yapan dört profesyonel futbolcuyu gizlice istanbul’a getirmişti. Bu dört futbolcu ingiliz birinci liginde oynayan ünlü Chelsea takımındandı.
Galatasaray Kulübü yöneticileri, Fenerbahçe yöneticilerini ziyaret ettiler. Yenilmek olmazdı. Hele bu sırada... “Ya biz de karma bir takım çıkaralım, ya da Aslan Nihat gibi bir-iki oyuncumuzu alın, daha güçlü olun, yenin ingiliz karmasını” dediler... Fenerbahçeliler, Galatasaray yöneticilerini kucaklayıp öptüler: “Çok teşekkür ederiz. Takım şu anda çok iyi durumda... Merak etmeyin, ingilizler’i yenecek güçteyiz. Bu dostluğunuzu asla unutmayacağız.”
Maç tarihi ilan edildi:
29 Haziran 1923
Cuma
Saat 15.00
Yer, Taksim stadı.
istanbul, her konuyu unutup, bu maça kilitlendi... istanbul, 29 Haziran günü Taksim’e yürüyordu. Herkes ümitli, neşeliydi... Fenerli gençler vapurdan inmiş, ellerinde Türk ve Fenerbahçe bayrakları, Karaköy-Tepebaşı yoluyla, bugünkü istiklal Caddesi’ne çıkmışlardı.
Fenerbahçeliler’e, istiklal Caddesi’nde, Galatasaray Lisesi’nin bahçesinde toplanmış olan Galatasaraylı gençler katıldı... Bunlar da Türk ve Galatasaray bayrakları taşıyorlardı. Kucaklaşarak, Taksim’e doğru yürüdüler. Taksim meydanına çıkınca, Gümüşsuyu yoluyla gelen Beşiktaşlı gençlerle karıştılar. Onların da ellerinde Türk ve Beşiktaş bayrakları vardı.
Hep birlikte, milli mücadele marşlarını söyleyerek, Taksim stadına yürüdüler.
O tarihe kadar hiçbir spor alanında milli maç yapılmamıştı. Dünyadan ve çağdan kopuk bir toplumdu. Bu dayanışma, birliktelik, heyecan, bu maça milli maç havası vermişti.
Taksim stadının ahşap tribünleri dolmuştu. Tribünlere koltuklar dizilmişti... Bu koltuklar, istanbul terbiyesi gereği, maça gelen hanımlara veriliyor, erkekler ayağa kalkıyorlardı. Kadınların çokluğu dikkati çekiyordu. Hepsi sıkma başlı, mantoluydu. Sahanın karşı yanında da Rum ve Ermeni seyirciler toplanmıştı. Onların ingilizler’i destekleyecekleri anlaşılıyordu.
Taksim stadı hiç bu kadar kalabalık olmamıştı. Seyirciler arasında, o güne kadar hiç futbol maçına gelmemiş beyler ve hanımlar da vardı.
Saat 15.00’e yaklaşırken Türk, ingiliz, Fransız ve italyan yöneticiler, komutanlar yerlerini aldılar. Harrington Kupası tribünün önünde bir sehpaya yerleştirildi. Seksen santim boyundaki kupa pırıl pırıl parlıyordu.
Heyecan doruktaydı. Maçın başlamasına beş dakika kalmıştı. Bir ingiliz’den Chelsea’li dört profesyonel futbolcunun rakip karmada oynayacağını öğrenen bir Fenerbahçeli, aldığı bilgiyi yanındakilerle paylaştı. Kulaktan kulağa yayıldı. Bazılarını kaygı sardı.
işgalcilerin ve azınlıkların alkışları arasında ingiliz takımı sahaya çıktı. Diri, kendinden emin, rahat bir görünümleri vardı. Seyircileri selamladılar. Sahaya yayılarak ısınmaya başladılar.
Birden gök gürler gibi bir uğultu koptu. Fenerbahçe görünmüştü. Sarı üzerine lacivert çubuklu formaları ile 11 Fenerli, başta kaptan Hasan Kamil Sporel, koşarak sahaya girdi. Seyircileri selamladılar. Onlar da ısınmaya başlayarak, sahaya yayıldılar. Fener şu 11’le çıkmıştı: Şekip Kulaksızoğlu, Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay, Kadir, ismet, Fahir, Sabih, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Ömer Tanyeri, Bedri Gürsoy.
Saat tam 15.00’ti... Hakem maçı başlattı. ingilizler kesin kazanmak için oynuyorlardı. Sert, hatta kırıcıydılar. Fenerbahçe daha sakindi. Birinci devre karşılıklı akınlarla geçiyor, seyirciler hop oturup hop kalkıyorlardı. Alışılmamış kalabalık ve kazanma zorunluluğu Fenerliler’i olumsuz etkilemiş gibiydi. Tutuktular... Devrenin sonuna doğru ingilizler bir gol attı. Türkler donup kaldı. Devre böyle kapandı.
ikinci devre, kadın erkek, Türk seyircilerin kulakları sağır eden haykırışları ile başladı, “Haydi aslanlaaaaar!” Fenerbahçe fırtına gibi girdi. Devre arasında moral depoladıkları, ingiliz karmasını doğru değerlendirdikleri anlaşılıyordu. Bayraklar sallanıyor, stat tutuşuyordu sanki... 60’ıncı dakikada Zeki Rıza tutulmaz bir şutla eşitliği sağladı... ingiliz karması bocalamaya başladı. Sonra o harika dakika geldi... 74’üncü dakika... Zeki Rıza, topu biraz sürdü, karşısına çıkan ingiliz’i çalımladı ve General Harrington’un hayalini çökerten şutu attı. Top mermi hızıyla uçup, ağları havalandırdı. Kaleci görememişti bile... Binlerce ağızdan top patlar gibi bir haykırış yükseldi: “Gooooooooool!”
Taksim yıkılıyordu... Maç, Fenerbahçe’nin baskısı altında, 2-1 sona erdi... General Harrington, kupayı, takım kaptanı Hasan Kamil Sporel’e verdi. Hasan Kamil Bey, kupayı ağırbaşlılıkla aldı ve seyircilere dönerek havaya kaldırdı. Türkler çıldırdılar. işgalci ingilizler’i destekleyenler ise, sessizce kayboldular.
--spoiler--
Bu satırları, ‘Şu Çılgın Türkler’ ve ‘Diriliş’ kitaplarının yazarı Turgut Özakman’ın piyasaya yeni çıkan ‘Cumhuriyet’ isimli kitabından birebir aktardım... Bir yurtsever ve bir futbolsever olarak, Harrington Kupası’nı elbette biliyordum; ancak, hiç böylesine destansı ve resmi belgelere dayalı şekilde okumamıştım... Cumhuriyetimize giden yolu anlatmasının yanı sıra, her fırsatta birbirinin kafasını gözünü yaran üç büyüklerin, gerektiğinde nasıl ‘tek vücut-tek takım’ olabildiğini, bütün görkemiyle ortaya koyan bir kitap bu... Birlik beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, herkese
tavsiye ederim.
işin ekstra güzel tarafı; değerli Turgut Özakman, Fenerbahçeli değil.
haziran 1920'de aşağıdaki gerekçelerle fenerbahçe spor kulübü'Nü kapattıran harrington'Un adını taşıyan kupa.
1. Fenerbahçe Spor Kulübü, ittihat ve Terakki Fırkası'nın bir şubesi olup spor maskesi altında siyasi faaliyetlerde bulunmaktadır.
2. Fenerbahçe müttefik kuvvetlere karşı düşmanca duygular beslemekte ve bunu her fırstta ifade edip ahaliyi kışkırtmaktadır.
3. Kulüpte yuvalanan bazı kimseler Anadolu'daki asilere silah ve mühimmat sevk etmektedir.
4. Görülen lüzum üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü süresiz olarak kapatılmış ve azaları her türlü sosyal faaliyetten men edilmiştir.
okuduk mu maddeleri tek tek?
aferin çocuklar.
o zaman güzide sözlüğümüzün o çok bilenleri(!) şu soruyu da bi cevaplasın lütfen:
diğer istanbul takımlarının oyuncuları cephede savaşırken neden o kulüpler değil de kurtuluş savaşı'na hiçbir yardımı dokunmadığı iddia edilen fenerbahçe s.k. kapatıldı?
3 gün önce taksim stadı'nda galatasaray'la yaptığı maçı 3-1 kazanan ingiliz karmasının eline alamadığı kupadır. hala bu kupa hakkında "cephe dururken maç mı yapılır" diyerek cehaletini gözler önüne seriyor bazıları. ama aydınlatmak bizlerin görevi elbette.
Galatasaray 1919-1923 arası işgalcilerle 23 maç yapmış, 8 galibiyet, 9 beraberlik ve 6 yenilgi almıştır. Galatasaray bu maçlarda 45 gol atarken 33 gol yemiştir.
Beşiktaş 1922-1923 arası 7 maç yapmış, 2 galibiyet, 1 beraberlik ve 4 yenilgi almıştır. Attığı 10 gole karşılık da 10 gol yemiştir.
eminim bu kupaya çemkiren bir çoklarının gs'nin 3 gün önce aynı takımla maç yapıp yenildiğinden haberi yoktur. ancak düşünün; gs o maçı kazansaydı, bu yüzsüzler şimdi ne derdi?
fenerbahçe ve kurtuluş savaşı tarihi açısından son derece önemli bir kupadır. bazı mektebi sultani mensubu fransız mandası taraftarı tarih bilmezlerin anlayamayacağı, kavrayamayacağı şeyleri gizler zira o kupa.
evet istanbul işgal altındadır.
padişah yanlısı mektebi sultani mensupları ve beşiktaş semtinin zengin çocukları jimnastikçi arabacılar neden kazanamadılar bu kupayı?
kazanmayı bırak da neden mücadele dahi edemediler?
hiç bunu araştırdı mı bu kupaya, fenerbahçe'ye dil uzatan beyin fukaraları...
bu turnuvada oynamaya fenerbahçe layık görüldü. diğerleri değil. zira fenerbahçe işgale başkaldırışın, milli mücadelelnin sesi idi payitahtta. bunu işgal kuvvetlerinin istihbaratı çok iyi bilmekteydi ve işgal kuvvetleri de nasıl olsa bunları yener halkın moral motivasyonunu asgari seviyeye çekeriz düşüncesi ile fenerbahçe'yi bu organizasyoda görmek için ısrarcı oldular.
şimdi bazı kendini bilmezler tarafından yok efendim cephede değiller de top oynuyorlarmış diye eleştirilen bu kahramanlar hem kupayı alarak hem de maçlarıdan arta kalan zamanlarında düşman zulalarından aşırdıkları silah ve mühimmatı derme çatma teknelerle inebolu'ya kaçırarak milli mücadeleye önemli katkıda bulundular. zira gerek sahada mücadele eden gerekse saha dışındaki fenerbahçe mensuplarının bir çoğu o günlerin meşhur teşkilatı karakaol örgütü hesabına milli mücadeleye destek faaliyetlerinde bulunmaktaydı...
bu yüzdendir ki gazi hazretleri istanbul'a gelişlerinde fenerbahçe kulübüne gelerek özer ilgi göstermiş ve fenerbahçe'ye sempati duyduğunu gizlememiştir.
bu satırlar vesilesi ile fenerbahçe demenin türkiye demek olduğunu bazı sığ beyinlilerin dimağlarına bana bir kez daha kazıma fırsatı verdiğinden ötürü uludağ sözlük ve imtiyaz sahibi zall bey'e bir kez daha teşekkürü bir borç bilirim...
beni gulduren kupadir. utanmasalar "kupayi kazandik, butun millete moral geldi ve kurtulus savasini o moralle kazandik" diyecekler. o zamanlar uydu baglantisi sayesinde butun ulkeye yayin yapiliyordu ve insanlarin hic duymadigi futbol adindaki bu spor izleniyordu.
29 Haziran 1923'te taksim stadi'nda fenerbahce ile isgal kuvvetleri arasinda oynanan mac neticesinde fenerbahce'nin kazandigi tarihi kupa.
arastirmadan, bilip bilmeden fenerbahce dusmanligi adina cemkirenlerin bildiginin aksine kupanin oynandigi tarihte kurtulus savasi fiilen bitmis, cepheler kapanmis, istanbul disinda vatan kurtarilmis, lozan baris gorusmelerine gecilmistir.
kupanin anlam ve onemine gelirsek;
kupanin fenerbahce icin onemi cok ama cok farklidir. cunku general harrington'un emriyle fenerbahce'nin kusdili'ndeki binasi isgal edilirken fenerbahce'nin kurucularindan Refik ve Mustafa beyler sehit edilmislerdir. bu nedenle fenerbahce general harrington'un gazete ilani yoluyla davetini ozel olarak kabul etmis, takviye yapilmasina izin verilmesine ragmen maca takviyesiz mevcut kadrosuyla cikmis, maci isgal altinda gecen gunlerin hirsiyla oynamistir.
istanbul işgal altındayken fenerbahcelilerin, kurbagalidere kenarinda kulup binasinin onundeki iskeleye yanaşan motorlarla Anadolu'ya silah kacirmakta oldugu pek cok kisi tarafindan bilinmekteydi. isgal kuvvetleri komutani general harrington bu durumu haber aldiktan sonra kurtulus savasi sirasinda fenerbahce spor kulubu'nun kusdili'ndeki merkezi binasinin sirf selimiye kislasindan calinan silahlarin anadolu'ya kacirilmasini engellemek icin haftalarca isgal altinda tutulmasini emretmisti. mac fenerbahce'nin isgalinin kismen kaldirildigi bir donemde oynanmasi ve anadolu'da zafer kazanildigi siralara denk gelmesi nedeniyle milletce de onem kazanmistir. zira bu mac sonucu istanbul'daki turkler ilk kez bu kadar birlik olmus, milli duygular ilk kez bu kadar acik sekilde isgalcilere gosterilmistir.
kupa halk uzerinde milli bir zafer etkisi uyandirmistir ki mac sonu fenerbahceli futbolcular beyoglu caddesinde halk tarafindan omuzlarda dolastirilmislardir. bu sevinc ancak isgal guclerinin mudahalesiyle dagitilabilmistir.
kupanin alindigi gun lozan konferasi'nda bulunan ismet inonu'nun mac sonu fenerbahce spor kulubune 'Heyetimiz namına hepinizi meserretle tebrik eder, gözlerinizden öperim' seklinde cektigi telgrafta fenerbahce muzesinde isteyen herkesin gorebilecegi sekilde sergilenmektedir.
rustu daglaroglu'nun kitabindan fenerbahce'nin kurtulus savasindaki ruh halini bir aniyla ozetlemek gerekirse;
---
'...Türk futbolu topyekün savaşın içindeydi. Ancak, arada çatlak sesler çıkmıyor değildi. Fenerbahce'de Herkes koşa koşa cepheye giderken, bir Fenerbahçeli futbolcu, silah altına girmemek için çaba sarf ediyordu. Onun adi Nuri'ydi... Cok yetenekliydi ve takimin en iyi oyuncusu durumundaydi. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak şımartılmıştı. Askere gitmek istemiyordu.
Yönetim, "Nasıl herkes düşmanla savaşıyorsa, sen de eline silah alacaksın" diye çıkışmıştı. Nuri, zoru görünce patlamıştı: "Üzerime gelmeyin, yoksa Altınordu'ya geçerim!..."
Başkan Hamit Hüsnü'nün cevabı kesindi:
"Ya cepheye gidersin, ya Fener'den gidersin..."
Nuri, blöfünün sökmediğini görünce, daha da küstahlaştı:
"Başkan ben kulüpten gidersem, birçok futbolcu peşimden gelir."
Hamit Hüsnü Bey'in Kuşdili'ndeki öfkesi, taa Kadıköy iskelesi'nden duyuluyordu:
"Haddini bil, Efendi... Fenerbahçe'de senin gibi başka bir vatan haini bulamazsın. Çabuk bu kulüpten defol.."
---
ataturk konusuna deginmek gerekirse ulu onderin kusdili'ndeki fenerbahce binasinin kundaklama sonucu yanmasi uzerine ilk yardimi kendisinin yaptigi zaten herkes tarafindan bilinmektedir ki hangi takimi tuttugu her zaman icin bir soru isareti olarak kalacaktir. bunun disinda en yakin arkadaslarindan sukru saracoglu'nun soyledikleri, galatasaray kurucularindan rusen esref unaydın'in anlattiklari, ataturk'un fenerbahce hatira defterine yazdiklari, kendi büstünün bir tek fenerbahçe kulübüne konmasına izin vermesi ve fenerbahçe'ye yakın duruşu sadece bir gözlem ve izlenimdir. fenerbahçe'ye bu kadar yakın olan atatürk'ün desperey'in ağırlandığı galatasaray lisesi ile ilgili görüşleri de nutuk incelenirse görülecektir.
ayrica durumu daha iyi kavramak icin fenerbahce kurulus tuzugunun birinci maddesine bakilabilir;
fenerbahce kurulus tuzugu madde 1:
'Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kuruluş amacı; vatan gençlerini, vatanın korunmasına ve askeri seferberliklere hazırlamaktır'
Piyade Teğmen Nurettin Bey (canakkale savasi)
Piyade Teğmen Haldun Bey (canakkale savasi)
Piyade Teğmen M.Münir Bey (1. dunya savasi)
Emirzade Arif Bey (kurtulus savasi) - kuruculardandir.
Havacı Cevat Hüsnü Bey (1. dunya savasi)
subay adayı Kemal Bey (kurtulus savasi)
Deniz Teğmen Sabri Bey (kurtulus savasi)
Havacı Üsteğmen Zeki Bey (kurtulus savasi)
subay adayı Halim Bey (1. dunya savasi)
kaynak;
ali sami yen - ellinci yil
Refik Osman Top - futbol anilari
rustu daglaroglu - fenerbahce tarihi
can dundar - bahcedeki fener belgeseli