londra

entry334 galeri150
    175.
  1. soyuta yakın yaşantımın, ve yaşanamamışlığımın kaldığı üzerimde bok gibi hatırası olan şehir.
    1 ...
  2. 174.
  3. ilk geldiğinizde mimarisi düzeni ve güzelliği ile çarpar ve heyecanlandırır.ancak bir süre şunu farkedersiniz bir semtten diğerine gittiğinizde aynıdır heryer.hep aynı evler hep aynı caddeler.türkiyede aynı değildir duygu geçişleri daha fazladır.aslında istanbul daha fazla heyecanlandırır insanı.
    4 ...
  4. 174.
  5. "mind the gap"ini bile özlediğim şehir.
    7 ...
  6. 173.
  7. yilbasi gecesi merkezinde arac trafiginin kapatildigi ve sarhoslarin ana yollarda cirit atabildigi sehirdir.
    4 ...
  8. 172.
  9. bayram tatilimi geçirdiğim muhteşem şehir. muhteşem metro hattı, kilometrekarecelerce parkları, kırmızı çift katlı otobüsleri, büyük temiz inanılmaz müzeleri ile kalbimde taht kurdu. ah ülkem dedim buraları gezerken, neden biz yüksek katlı apartman yapmayı matah bir şey sayarız, üç metrekare parkı yıkıp avm yapmaya çalışırız dedim kendi kendime... odtünün anası ağlatılırken buraları görünce sinirden küp oluyorum. ama anadolu lafını da hatırlatmakta fayda var.

    (bkz: sap döner saman döner gün gelir hesap döner)
    (bkz: anlayış farklı, ugulama farklı)
    (bkz: adamlar yapmış)
    (bkz: başlık entery uyumsuzluğu)
    1 ...
  10. 171.
  11. Ah Londra ah. Nereden başlasam acaba anlatmaya ki böyle birden düşününce gelmiyor aklına insanın. Heh sanırım buldum önce bir (bkz: kibarlık)geliyor insanın aklına. istanbul'da,hatta Türkiye'de görüp görebileceğiniz maximum kibarlığı 10'la çarpın,çarptınız mı yetmez 100'le hatta 1000le çarpın çünkü o zaman gerçek Londra insanının kibarlığını anlayabilirsiniz.Dikkat ederseniz ingiliz insanı demedim arada genelde pek bir fark olmuyor tabi ama Londra nüfusunun büyük bir kısmı göçmen bildiğiniz üzere. Zaten fiziksel yapı ve aksanlarından fazla bir farkları yok,hepsi geldikleri ilk günden itibaren benimsemişler 'British' olmayı *
    Uçağınız alçalmaya başlar başlamaz o heyecanı ya da Londra'da olmanın ne demek olduğunu hissediyorsunuz tepeden görünen bir (bkz: London Eye) bu heyecanı iyice arttırıyor. Eğer (bkz: Heathrow)a indiyseniz hemencecik valizinize kavuşup koştura koştura Londra'da olmanın ne demek olduğunu anlatan metroya iniyorsunuz tabi ki cebinizde (bkz: oyster)ınız ve 'london tube map'inizle birlikte. Muhtemelen valizinizi taşımanıza yardım etmeyi teklif eden bir ingiliz centilmeniyle henüz alışamadığınız (bkz: ingiliz aksanı)yla sohbet ederken diğer yandan bizim hiç alışık olmadığımız o mimari ve havayı gözlemleyerek ilginç bir metro yolculuğuna başlıyorsunuz. Metrodan indikten sonra gideceğiniz yeri bulmak ise tamamen sizin harita kullanma bilginize kalmış,eğer benim gibi harita kullanmaya alışkın bir insan değilseniz yine yardımınıza 'ultra kibar londra insanı' yetişiyor. Ama size tavsiyem kesinlikle harita kullanmayı öğrenin. Özellikle telefonunuza indireceğiniz (bkz: London city mapper)applicationu en büyük yardımcınız olacak Londra sokaklarında. Gerek gideceğiniz yere hangi metro ya da otobüs hattını kullanacağınızı söyleyerek gerekse yürürken size yardımcı olarak.Turistik yerleri söylememe gerek bile yok zaten,gerek parklar gerek müzeler gerekse de diğer tarihi ve turistik yerleri zaten gitmeden önce sonsuz kere duyacağınız için bir esprisi yok. Ama size naçizane tavsiyem var tabiki. Mesela (bkz: House of parliament)in yanında diğer parklara nazaran küçük sayılabilecek o parktaki birkaç banktan birine oturup bir elinizde (bkz: costa) kahveniz diğer elinizde (bkz: WHSmith)den aldığınız ingilizce kitabınızla oturun bir kitap okuyun derim size (bkz: Big Ben)den gelen çan sesleriyle ve pek temiz ve benim bir türlü beğenemediğim (bkz: river thames)manzarasıyla birlikte. Ama nedense bu parkta otururken bir başka seviyorum bu nehri. Ben kitap okumayı sevmem derseniz de o efsane grup (bkz: The Beatles)ın bir iki şarkısını dinleyin de huzur ne demekmiş görün. Aslında Londra'nın her yeri huzur doludur bana göre ama buranın farklı bir havası var nedense. Tavsiye isteyen diğer yazar dostlara diğer bir tavsiyem de kaybolun. Evet yanlış duymadınız boş vaktiniz varsa eğer kaybolun. Ne harita kullanın ne internet. Gördüğünüz insanlara sorun hem dilinizi denemiş olursunuz hem de güzel arkadaşlıklar kurabilirsiniz emin olun. Kendinize olan güveninizi de tazelersiniz böylece. Bir de (bkz: gece hayatı)var. Bir kere gece hayatının en büyük artılarından biri (bkz: night bus) olayı. 24 saatte max 15 dakikada bir otobüs hatlarını gördükçe istanbula bir kere daha lanet edeceksiniz. Gece dışarı çıkarken taksiye bir ton para ödeme olayı yok. Hem Heathrow'dan metroya binerken aldığınız oysterı bu efsanevi otobüslerde de kullanabilirsiniz. Bir taşla bir sürü kuş hesabı * Hem o Londra'nın simgesi çift katlı otobüs deneyimini trafiğe takılmadan yaşıyorsunuz hem de ek olarak biletti bilmem neydi derdi yok. Zaten duraklarda hangi otobüsün nereye gittiğine dair kocaman bir harita var. Gideceğiniz mahalleye kadar nasıl gideceğinizi kolayca bulabiliyorsunuz. Aman dikkat ! Gece,otobüslerin kodları değişiyor. Yani kısaca gece otobüs kullanacağınız zaman bir kontrol edin derim hangi otobüse bineceğinizi,sarhoş sarhoş kaybolmak istemeyebilirsiniz. En kötü şoföre sorarsınız zaten. Açıkcası mekan olarak öyle çok fazla önerim yok genelde aynı yerlerde takıldığım için bu konuda pek bir bilgim yok ama (bkz: fabric)e (bkz: tiger tiger)a ya da en önemlisi (bkz: soho)ya bir gidin derim. Beğenmeseniz de gidin. Diğer mekanların yerini tam hatırlamasam da fabric yanılmıyorsam Farrigdon istasyonunda Diğerleri de muhtemelen (bkz: piccadilly circus)da. Metrodan çıktıktan sonra kalabalığı takip ederek kolayca ulaşabilirsiniz popüler gece mekanlarına. Gideceğiniz yeri bulamazsanız girecek bir sürü gece klübü var. Bir de (bkz: leicester square)var tabi. Nedendir bilmem bana Taksim'i hatırlatır. Gidin derim,hediye almak için de güzel mekanlar vardır eğlenmek,yemek yemek için de. Sokak sanatçılarını da unutmayalım. :) Londra deyince akla gelen diğer şeylerden biri tabiki pub kültürü. Publarda kendi isteğimle gece klüplerine nazaran daha fazla zaman geçirdim ve kesinlikle şunu söyleyebilirim ki pubları tek geçerim. Gerek insanlarla tanışmak gerek sohbet etmek gerek kafa dinlemek olsun cafelere bile bin basarlar. Kimseye ihtiyaç duymadan gidip biranızı alıp bir köşede tek başınıza takılabilirsiniz,sıkıldığınız an sohbet edecek birilerini bulmak kaydıyla. Geleli tam 46 gün oldu ve her geçen gün biraz daha fazla sevdiğim,kıymetini anladığım burnumun direğini sızlatan bir şehirdir Londra. Oradayken evimi bu kadar özlemedim ben. Kötü yanları yok mudur,tabiki var mesela metrodaki havalandırma sorunu ya da yürüyen merdiven olmaması vs vs ama bütün kötü yanlarına rağman dönünce ilk 1 ay istanbul'a alışamamama sebep olan,hayatım boyunca unutamayacağım anılara sahiplik eden biraz gri biraz kırmızı bol aksanlı ve bana harika arkadaşlıklar miras bir şehir. Gitme konusunda ikna edilmeye ya da nasıl yaşayacağım orada diye tereddütleri olan varsa yardıma açığım. En yakın zamanda görüşmek üzere Londra,gri kalman dileğiyle *
    3 ...
  12. 170.
  13. kaymakamlık dil kursu için gönderileceğim ülkenin başkenti.

    ne güzeldir londra'nın sokak lambaları altında gezmek..
    2 ...
  14. 169.
  15. çok matah değil, heves etmeyin varoşluk üst seviyede.
    3 ...
  16. 168.
  17. istanbul'un götünün kılı bile olmayabilecek şehir.

    hiçbir numarası yok, varsa şart olsun. hyde park dedikleri yer dünyanın en fuzuli yeri belki de. ayrıca ingiliz göremezsiniz. belki bazı otobüs ve taksi şoförleri o da belki amına koyim.

    sikerim britanya'nın güneyini. kuzey akar arkadaşlar.
    3 ...
  18. 167.
  19. iste bir ingiliz sehri. hele bir mahallesi var ki (tottenham), türk ve öteki yabancilar kayniyor.
    2 ...
  20. 166.
  21. sıcaktır. istanbul sıcağından kaçayım da londra'nın yagmurlu iklimine kollarımı açayım demeyin hata yaparsınız.
    1 ...
  22. 165.
  23. oldukça güzel fotoğrafları ve wikipedia'dan derlenmiş ilginç bilgiler için: http://lonndra.blogspot.com/
    2 ...
  24. 164.
  25. yarından itibaren gelenlere allah sabır versin, cehennemi yaşatacak. yaklaşık bir haftadır 30 derece civarında seyrediyor.
    1 ...
  26. 163.
  27. Müzik dinlemeden gezdiğinizde yolda bir türke rastlamanın yüzde yüz olduğu şehir.
    3 ...
  28. 162.
  29. 161.
  30. londra'da da bir istanbul klasiğini görmem mümkün... yol yama çalışması orada da mevcuttur. http://imgim.com/yeni001.jpg
    1 ...
  31. 160.
  32. 159.
  33. her daim semsiye ile gezilmelidir bu sehirde. siz bakmayin elinizdeki semsiyeyi gorup size gulenlere. cok degil yarim saat sonra siz de onlara gotunuzle gulebilirsiniz.

    onun disinda yasanilabiliritesi* dusuktur bu sehrin. gezip gorulmek icin ise sahanedir
    1 ...
  34. 158.
  35. 360 derece panaroması güzel olandır. ayrıca içimde hep bu şehire gitme isteği vardır, anlamsız.
    http://btlondon2012.co.uk/pano.html

    not: biraz kurcalayıp emirates stadiumu buldum hemen *
    2 ...
  36. 157.
  37. 156.
  38. içinde ingiliz göremediğiniz şehir.

    Not: Yarın easyjetle uçuyorum,beş şubatta geri geleceğim dostlar.
    2 ...
  39. 155.
  40. erasmus stajımı yaptığım ve doya doya yaşadığım müthiş bir şehir. sadece şehir değil aslında başlı başına bir yaşam.
    1 ...
  41. 154.
  42. şehir gibi şehirdir. pubları candır.
    3 ...
  43. 153.
  44. yeni yıla waterloo'da girenlere güzel bir fireworks gösterisi sunan güzide şehir. hayatımda bu kadar kalabalık insan topluluğu görmedim desem hiç abartı olmaz sanırım.
    1 ...
  45. 152.
  46. tarihin en büyük yangınının gerçekleştiği şehirdir. şehrin büyük kısmı harap olmuş, zaten ahşap ve birbirine neredeyse bitişik olan evler kibrit kutusu gibi yanıvermişlerdir. yangın saraya ulaşamadan söndürülmüştür aynı zamanda çok büyük de can kaybı olmuştur. 3 gün süren yangın 2 eylül 1666'da başlayıp 5 eylül 1666'da sona ermiştir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük