petrol bulunmuş şehir.
ingiliz enerji şirketi UK Oil and Gas Investments (UKOG), Londradaki Gatwick Havalimanı yakınlarında toplam kapasitesi 100 milyar varili bulabilecek bir rezerve ulaştıklarını açıkladı.
sıkıcı bir şehirdir, köprüsünden ve london eye dan az ileriye kuzey taraflara gidince iyice sıkıyor, tarihi olmasına karşın bir new york değil olamazda.
2 gün evvel mültecileri karşılayan, dünyanın merkezi. Tam bir insanlık örneği gösterdiler. Taktir ettim. Hava bu sıralar karışık ama londranın dizaynı herşeyi silip götürüyor. Fırsatı olan iki üç gün çıksın gelsin.
tl-sterlin paritesinden dolayı oldukça pahalı bir şehir, soho bölgesi bizim cihangir tadında fakat hint ve çin yemeklerinin yoğun baharat kokuları semtin her yerini sarmış olmasından mütevellit garip bir kokusu var yinede kalmak için ideal.
şehri zone 4 civarına kadar yürüyerek gezmekte fayda var,mayfair ve chelsea tartışmasız en pahalı ve güzel yerleri, parklardan green park konumu itibariyle şehrin tam merkezinde, british museum'da bizden ve ortadoğudan çalınan eserleri gördüğünüzde yüreğiniz dağlanacaktır, tate modern mutlaka görülmesi gereken bir yer adamlar sanata ne kadar değer veriyor şaşırtıcı.kendine ait bir mutfağı olmaması sebebiyle hemen hemen herşeyi bulabilirsiniz, yemek konusunda tesco'lar anlık sandwich ve içecek ihtiyacınızı giderebilirler.hakkasan ve dairy'de türk işi felekten bir gece çalalım derseniz 1000 ila 1500 pound kaçabilir aman dikkat,bunların dışında cüzdanınız doluysa türkiye'de bulunmayan hackett ve all saint gibi markalardan alışveriş yapılabilir, yeşil poşetli turistleri takip ederek harolds'a ulaşınca yemek katında bir durmakta fayda var zira fiyatları oldukça makul ve türkiye'de ki gibi pahalı mağaza koseptiyle satış görevlileri dibinizde bitmiyor.
kuzenimin iddiasına göre ingilizlerden çok yabancıların yaşadığı bir şehirdir. dilimi geliştirecek ingiliz bulamıyorum diyor kendisi. ben de ingiliz olsam yabancıların yaşadığı muhitlerde oturmam doğrusu.
Yaşadığım 4. gördüğüm 13. başkent... Geçen eylülde MEB YLSY bursiyeri olarak üç aylık bir dil kursu için gittim efendim. Hayatım boyunca hep ön yargılı olduğum bu memleket diyebilirim ki bu ön yargılarımı neredeyse tamamen yıkmıştır. Öncelikle günümüz dünya sisteminin kurulduğu yerdir. O sokaklarda yürürken insan 18. ve 19. yüzyılları çok iyi anlayabilmektedir.
Küçük bir dünya köyüne benzer. Her kültürden her mutfaktan bir şey bulmak mümkündür. Öyle ki harringay'de gökyüzü restaurant var. Yediğim en iyi ızgarayı orada yedim diyebilirim. Ayrıca Harringay her ne kadar bir krauzberg olmasa da Londra'nın Türk mahallesi denilebilir.
Müzeler haricinde gezecek yerleri de pek çoktur efendim. Öncelikle Trafalgar meydanından Piccadilly Circus'a ordan da Westminster Bridge'e yürümek bana hep çok haz verirdi. Bir de akşamları London Bridge'e gidip ordan Tower Bridge'e yürümek... Ah ah hey gidi günler diyesi geliyor insanın. Bunun yanı sıra St. Paul katedrali ve ordan Tate Modern'e uzanan millenium bridge'e uğrayın derim. Portobello ve Camden da alışveriş için uğrayabileceğiniz yerler. Soho, China Town ve Leicester Square ise zaten merkezde hep içinden geçtiğiniz yerler olacaktır.
Neyse özledim ama aklımda da bunlar kalmış, giderseniz Hyde Park'ın çimlerinde benim için de kitap okuyun...