hayatın normal akışıdır. yağmurlu bir günde londra'da bir kafede değil, deniz feneri olan bir sahil kasabasında olmayı tercih ederim. londra'da ancak insanın içini ısıtan bir güneşte parkta güneşlenmek farkındalık yaratır.
sıradanlıktır. londra'da güneşli bir günde çayır çimene uzanıp bira içmekten daha zevkli olmayacaktır. her gün yağmur yağıyor zaten memlekette, ne diye yağmur istiyorsun hala?!
londra'da sanıldığı kadar çok yağmur yağmamaktadır efendim. kim çıkarıyor bu yağmur muhabbetini bilmiyorum. hemen hemen her gün hava bulutlu ama. ben şahsen eski publarda takılmayı tercih ediyorum. adam gibi kafe bulmak çok kolay değil. güzel olan kafelerde tıklım tıkış zaten.
gitmediğim yerin hayalini kuramam ki. hayır yani, dah önce londrada yağmurlu bir günde, bir kafede oturmuş olsam buna özlem duyabilirdim belki. yağmurlu havalarda çarşıya bile gitmeye üşenirim ben. otobüsler sıkış tepiş malum arabmız yok. ha bide şemsiyeden nefret ediyorum. yanında elini tutup ıslanacağın sevgilide yoksa neyleyim ben yağmuru, nezle yapar, girp neyin oluruz.
Sevdiğin insanla yaşanabilecek romantik anlardan birisi. ilerde yapmayı isterim ama gerçekten beni seven ve aşık olduğum bir insanla öyle olur olmaz insanlarla değil.
yağmurlu bir günde londra nın içerisinde bulunan herhangi bir cafe de olmaktır. ben londra için bir yabancıyım. bu gerçekten sadece george orwell in anlatabileceği bi atmosfer.
(bkz: bu sabah yağmur var istanbulda) demiş şair. öyle bir havada sarıyer'de ya da taksim'de bir kafede türk kahvesi içip, kitap okumayı tercih ederim. ülkem ve değerleri hepsinden güzel sonuçta.
bir saat sonra istanbul'da yaşayacağım his şu an yağmıyor ama ben gidince yağıcak hissediyorum. cam kenarı da benim hem de çok tatlı çok güzel bir kızla olacağım. noldu lan londralı ? *