Şimdi izlediğim ve tek kelimeyle "vurucu" olarak özetleyebileceğim bir film. Mekan olarak sadece bir arabanın içinde geçmesine rağmen akıcı olmasıyla benzerlerinden ayrılıyor. Tabii filmi yaşamak ve hissetmek istiyorsanız şoför koltuğunda oturan kişinin yerine kendinizi koymalısınız. Gerilim filmi kategorisinden ziyade dram olarak nitelendirilmesi gerektiğini de söylemeliyim.
adam film boyunca sadece araba kullanıp telefonla konuşuyor ama başına gelmeyen kalmıyor. bütün hayatı değişiyor. kulağa sıkıcı gelmesine rağmen gayet kendini izlettiren, akıcı bir film.
başrolünde tom hardy'nin oynadığı, tek mekan tek adam ayağına bi depo benzinle çekilmiş tuhaf film. filmde kullanılan bmv'nin de emanet olduğunu düşünüyorum çünkü tertemiz gitti geldi, "al abi aracı içinde çeyrek depo benzin var" diyerek iade etmişlerdir muhtemelen.
film ile ilgili ilginç bulduğum tek şey, tom hardy çekimler esnasında cidden gripmiş, burnunu silmesi felan gerçekmiş yani.
başrolde tom hardy' nin oynadığı steven knight filmi. zaten film bir arabada geçtiği için yan karekterlerin sadece sesini duyuyoruz.
bundan sonrası filmin içeriğiyle ilgili olabilir. hatta izlemeyen ve izlemeyi düşünenler okumasın bence.
ilginç bir filmdi açıkçası. hayatında hiç büyük hata yapmamış bir adamın yaptığı tek hatayı üstlenmesini konu alıyor. yaptığı işe, betona aşık bir adam. tek mekanda geçmesine rağmen insanı bunaltmayan bir film. her an acaba ne olacak diye bekledim durdum. çok mu heyecanlıydı? hayır. ama yine de izleyiciyi bağlayabilen bir film.
tom hardy özellikle çocuklarıyla konuştuğu sahnelerde işte bu dedirtti. oyunculuğunun yüzünün güzelliğinden önde olduğunun kanıtıdır bu film. o oynasın biz izleyelim.
filmle ilgili en büyük problem finaliyle ilgiliydi. ne oldu nereye bağlandı anlayamadım. tamam çocuk doğdu. ivan zaten oraya gidiyordu. karısı ne oldu, çocukları ne oldu, beton ne oldu beton?
öyle ahım şahım bir film değil ama vaktiniz varsa izleyin. çünkü zaman kaybı da değil.
Filmde var olan tek mekan bir araba, sürpriz oldu benim içinde.
içi boş bir film olmamış, hayatın ilginç bir döneminin, ilginç bir kişiyle, o kişinin tercihleri ile nasıl şekillendiğini anlatmış.kişinin geçmişi, sahip oldukları, karekteri, acıları gayet dolu dolu anlatılmış.
Katrinaya otobanda olduğunu ve hız limitinin olduğunu söylemesi, elinden geldiği kadar çabuk oraya ulaşacağını söylemesine rağmen, orta şeritte kalması, bir tarafatan avrupanın en büyük işiyle uğraşması, babasının yaptığı hataları yapmamaya çalışması.
Hayatı boyunca doğrulardan şaşmayan bir adamın, bir tercih, yada zayıf bir andaki seçimleriyle, emek harcadığı şeyleri kaybedebilicek noktaya gelmesi.
Aldatılan bir kadının verdiği tepkiler, şöyle birşey söyledi seninle yattıysa herkesle yatmıştır.yıllarca eşin olarak kabul ettiğin bir insana bu sözü söylemezsin, kadınların düşünce ve tepkilerini asla mantıkla çözemiycem.kadının birkezle hiç arasında çok fark var, demesi, kabullenememesi.iyile kötü arasındaki silik o çizginin varlığı.adamın iş seyahatinden döndüğü andaki yüzündeki sırıtış, normal olmaya çalışıyordum demesi.eşinin öteki kadının çocuğu gerçekten doğurucağına inanmadığı söylemesi, benim aklımdan gerçekten o ihtimal hiç geçmemişti.o da benim saflığım belki.sanki evimize hırsız girdi demesi.senden arınması için herşeyi 10 kere yıkayacağım demesi..adamın verdiği doğru yanlış kararlar., belkide film bu yüzden hoşuma gitti.arada bırakıyor insanı.tekrar düşündürüyor.herzaman bir ihtimal daha olabiliceğini anımsattı bana.başka bir insanı anlamaya çalışmayı, o insanın yaşadıkları.bir insan hakkında bir kanıya varıp, onu yargılamak.aslında film harika sorular ve anlarla dolu.izlenmese bir efsane kaçmış olmaz fakat izlense daha bir hoş olur herşey.