Film. knox Oil petrol şirketinin başkanı Felix harper'ın, küçük bir iskoç köyü ile ilgili tasarıları vardır. Burada en son teknolojik donanımlarla, dev bir petrol rafinerisi kuracaktır. Adamlarından McIntyre'ı bu köyde gereken yerleri satın alması için gönderir. Ancak işler umulan yönde yürümez. Bir kere ünlü iskoç inadı'nı hesap etmemişlerdir. Macıntyre, köyüm şiirsel güzelliğinden etkilenmiş ve buraya endüstri getirmenin yanlış olacağını düşünmeye başlamıştır. Felix Harper sonunda bizzat ipleri eline almaya karar verir.
Forsyth, iki ayrı kültürün çatışmasını ince ve derinlikli bir mizahla anlatıyor. Bir yanda, yaptıkları işin doğruluğuna inanan yuppiler var. Petrol onlar için ısınma, naylon, mürekkep, deodorant, su geçirmez yağmurluk, kimyasal temizlik maddeleri demektir. Bir yanda da olanca güzelliği ile doğa. Biri gelirse, öteki gidecektir. Köylüler ve sanayici kentliler bu yaman çelişkinin içinden bir türlü çıkamayacaktır.
Unutulmaya başlanmışken Burt Lancester'a görkemli bir geri dönüş fırsatı veren yapım, 1980'ler ingiliz sinemasının büyük başarılarından biriydi. Şiirli bir görsellik ve çağdaş bir masal olarak tanımlamak mümkündür bu filmi.
1983 yapımı, bafta ödülü de almış, başrolde burt lancaster olduğu yalanına kanarak izlediğim ortalama bir film. rafineri kurulması düşünülen bir iskoç köyünü komple satın alması için gönderilen bir adamın, köye ve insanına sevdalanmasını izliyoruz. (fazlası spoiler olacaktır). burt amcanın 10 dakika rolü ya var ya yok, bu yüzden benim gibi onun için izleyecek olrsanız hayal kırıklığı yaşarsınız. hikaye olarak iyi, şahsen bana çok şey ifade ediyordu -ki ben de bir an önce emekli olsam da şu pislik deniz ve şehir havası ve hayatından dağlara kaçsam diye gün sayıyorum.-