her cuma akşamı çeşitli mahallelerinde, içki içilen ve fado dinlenen neşeli şehir. şehrin takımı sporting lisbon, portekiz liginde şampiyonluk adayıdır.
Lizbon bölgesi Avrupa Birliği ortalamasının üzerindeki refah düzeyi ile Portekizin en zengin bölgesidir. Avrupanın en renkli başkentlerinden birisi olan Lizbon, Roma ve istanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuştur.
gezmek için, diğer avrupa başkentlerine nazaran ingilizcenin yeterli olmadığı, dolayısıyla portekizce bilmiyorsanız epeyce zorlanacağınız şehir. yok ben vücut diliyle anlaşırım diyorsanız o zaman başka.
rammstein'ın birkaç saat sonra, 4 yıllık aranın ardından,* turnesine başlayacağı başkent.
biz saat 12 gibi "yarın okul var mna koyim" diye yataklarımıza koşarken, portekizli rammsteiner hacılarımız "ein weg, ein ziel, ein motiv, ramm-stein!" diye haykıracaklar.
ondan sonra erkekler ağlamazmış. ağlar amına koyayım, nasıl ağlar hem de.
@till: liebe ist für alle da, nicht für türkei. ühühü. şerefsiz. ühühü.
şehrin nüfusu yarım milyon civarındadır, haliyle de kompakt bir şehirdir. istanbul'a oldukça benzemektedir, deniz kenarında yürüyünce kendinizi karaköy'de gibi hissedebilirsiniz. sanırım bunun en büyük sebebi tago nehrinin iyice yayılmış halindeki ağzındaki boğaziçi köprüsü benzeri köprü, sürekli işleyen eski tarz bir liman, gemiler, deniz ve arnavut kaldırımı benzer yollarıdır.
benim beklentilerimi kat kat aşan bir şehir olmuştur. disiplinli bir gezginseniz 2 gün bütün şehri gezmek için yeter, ardından da porto'ya gidebilirsiniz o kadar gelmişken. şehrin sarı tramvayları, asansörleri, katlı yapısı ve bütün dünyada "portekiz kaldırımı" diye anılan siyah beyaz taşlı kaldırım şekilleri ikonik özellikleridir. rossio istasyonundaki dom pedro iv meydanı ve hemen yanındaki restauradores meydanı ve çevresindeki ara sokaklar barlar bölgesinin merkezidir, ancak gün batımında alfama'nın dar sokaklarında ilerleyip okyanusa bakan tepelerden birinden şehri izlememek de olmaz.
güzel bir yerdir. ilyas salman'ın boğazı münih sanıp "adamlar ne köprü yapmış arkadaş, altından da nehir akiyi" sözü lizbon için doğrudur çünkü bizim boğaza benzeyen geniş kanal aslında nehirdir. Lizbona geldim, okyanusu da görmek nasip oldu şükür diye hemen atlamamak lazım.
bir zamanların imparatorluk başkenti. şimdilerde tarih kokan bir avrupa kasabası. kasaba demişken, muadili olan şehirlerle kıyasladığımızda, hayli küçük kalıyor o yüzden öyle dedim.
uçakla gittiğinizde önce okyanusun içine doğru gidip 180 derece dönüş yaparak indiğiniz ve köprüsünün (eski adıyla salazar köprüsü) üzerinden geçtiğiniz güzel şehir.
bu sabah "gülhanın galaksi rehberi" adlı programda tanıtılan bir portekiz şehri. Bayıldım dokusuna,kokusuna. 7tepe üzerine kurulu olması deniz-köprü gibi benzerlikleriyle istanbula çok benziyor gerçekten.Tek fark istanbul'da köprü iki yakayı birbirine bağlıyor,lizbonda iki şehri..
kesinlikle avrupa'nın en güzel kenti.
diğer avrupa kentleri çeşit çeşit yöntemlerle pazarlanırken bu şehir hep gözden kaçmıştır.
misal; insanlar milano'ya gitmek istiyorlar, merak ediyorlar. halbuki ikinci dünya savaşı'nda yerle bir olmuş milano'nun, yarısı yerle bir olmuş katedrali dışında hiçbir özelliği yok.
ama sokaktaki 100 kişiye "milano'ya mı lizbon'a mı gitmek istersin" diye sorsan, hiç şaşmadan 90 tanesi "abi milano tabi ya, çok istiyorum oralara gitmek" diyecektir. kendini daha iyi pazarlamalı bu şahane şehir.