--spoiler-- dwayne: bazen 18 yaşıma kadar uyumak istiyorum. herşeyi okulu falan atlayıp geçmek. geçip gitmek. frank: marcel proust'u tanıyor musun? dwayne: hakkında ders verdiğin adam mı? frank: evet. fransız yazar. tam anlamıyla bir kaybeden. hiç gerçek bir işi olmamış. karşılıksız aşkları var. ayrıca homo. 20 yılını kimsenin okumadığı bir kitabı yazmak için harcamış, ama shakespeare'den beri en iyi yazarlardan biri. neyse, hayatının sonuna geldiğinde arkaya bakmış ve acı çektiği onca yılın en iyi yılları olduğuna karar vermiş ve o yıllar onu kendisi yapmış. mutlu olduğu anlar? boşa giden zamanlar ve birşey öğretmiyorlar. yani 18'ine kadar uyursan kaçıracağın acıları düşün.
--spoiler--
tam anlamıyla anormal bir ailenin belki de en normal üyesi olan küçük kızları oliver'in hayalini gerçekleştirmek için çıktıkları yolculuğu anlatan seyri keyifli filmdir.
--spoiler--
abinin renk körü olduğunu ve bu yüzden hayallerini süsleyen meslek olan pilotluk yapamayacağını öğrendiğinde yıkılışı yüreğimi dağladı.
daha sonra aynı abinin sarfettiği bir söz var ki takdire şayandır. "pilot olamıyorsam uçmak için başka yollar bulurum" gibi bişeydi. yürü be koçum.
küçük kızların barbie bebek gibi süslenip yarıştırılmasına da dikkat çekmektedir ki o sahnelerde gerçekten iğrendim.
--spoiler--
yeni izlemiş olmanın gazına mı geldim bilmiyorum ama, hayatımda izlediğim en güzel film. bu filmden sonra hayata bakış açım değişti. öyle övmek için söylemiyorum. ciddiyim lan, izleyin bu filmi.
olive mikrofonu alarak: bu gösteriyi büyükbabama adamak istiyorum.
sunucu: ne kadar güzel... büyük baban nerede? o burada mı?
olive: minibüsümüzün bagajında.
tam otelden ayrıldıkları esnada bana ''bitme yaa!'' şeklinde bir tepki verdirmiş olan enfes film.. müzikleri de en az kendi kadar harikadır.. en beğendiğim looser ise dwayne'di.. hele ki amcasıyla bir marcel proust konuşmaları vardır ki süperdir..
şiddetle izlenmesi gereken, aldığı oscarları sonuna dek hakeden film..
--spoiler--
tüylerimi diken diken edip, mutluluktan ağlatmaya ramak bırakan sahne, olive'in striptiz yaparken, dışarı atılmasına tepki olarak amcası, babası ve abisinin de sahneye fırlayıp, olive'in arkasında dans etmeye başlamalarıydı.
Çok film vardır, anormalliğe övgüler düzen, "normal nedir, kime göredir ?" 'i sorgulayan. Ama bunların bir çoğu, bunu, little miss sunshine kadar doğal, bu derece özel ve aynı zamanda sıradan, en önemlisi
de "normal standartlarını yermek adına absürdleşme tuzağına düşmeyen" bir tarzla sunamamıştı. sadece bu yüzden bile çok ayrı bir yerde "little miss sunshine".
tek kelimeyle, izleyicinin gözünün içine baka baka, "belki de bu izlediğin değil sensin anormal olan" diyor bu film. övgüye layık..
(#2443887) küçücük çocuklara kadın elbiseleri giydirip, ağır makyajlar yaptırıp onların saflığı üzerinden rant sağlayanlara çok güzel cevap verilmiştir filmde.