edebiyat...lisedeyken bir edebiyatçımız vardı. 38 yıllık öğretmenliğin verdiği bir rutinlik vardı. her dersin belli dakikalarında belli işler halledilirdi. fotokopi dağıtırken bile anlattıkları zaman ayarlı gibiydi. tüm ders boyunca aynı ses tonuyla konuşmayı başarırdı. ve son cümlesi bittiği an zil çalardı. gel de uyuma.
bazen bu ne mal bir ders diye düşündüğümüz fakat bazen en çakma dersin bile hayatınıza neler kattığının farkında olmadığınız dersler. şimdi farkına varıyorum ki bilinçaltıma nasıl işlemişse haccp ı olmayan iso su olmayan gıda yada ne bileyim başka bir ürün almaz biri olmuş çıkmışım.
Sabah erken kalkmak suretiyle uykunun bir bölümünün(!) okulda devam etme durumudur. Bazen tam uyanırsınız son derstir.
(bkz: matematik)
(bkz: fizik)
(bkz: kimya)
(bkz: biyoloji)
(bkz: tarih)
(bkz: edebiyat)
(bkz: ingilizce)
(bkz: coğrafya)
(bkz: oha)
biraz da öğretmene bağlıdır bu. sesi hep aynı tonda olan, yazdırmak bir yana dursun kendisi bile yazmayan, sadece anlatan bir hocanın dersinde ne yapılır ki uyumaktan başka. uyumak istemesen de gözlerin izin vermez ki efendim. **
öğretmenin performansına göre değişir. hangi öğretmen uyutmaya ve uyumaya meyilliyse o derste süpper uyunur hatta tadından yenmez.
özellikle arka arkaya 2 ders ise off off süper.
fransızca ve sosyoloji dersi uyumaya çok elverişlidir.