ruh hastasının biri sınıftaki en yıkık tipe gidip benim ona aşık olduğumu söylemişti de sınıfta o yıkığın sevinç gösterileriyle karşılanmıştım. neredeyse kalkıp arkadaşlarıyla birlikte halaya duracaklardı. sonradan bunun bir yalandan ibaret olduğunu söylemek de bana değil ben sinirden ağlamaya başladığım için arkadaşlarıma nasip olmuştu. insanları ezmekten de ezmeye çalışan herkesten de nefret ederim lakin bu bahsettiğim yıkık, kendisine hiçbir şey yapmadığım halde lise hayatı boyunca mahalle karısı gibi arkamdan konuşan türden bir yıkık olduğu için bir tek bu salağa "yıkık" demekte hiçbir mahzur görmüyorum. yıkıksın a. evet bence hala yıkıksın.
Bir tane edebiyat hocamız vardı. Kıvırcık ve kısa saçlı, boynunda fuları olan, sert mizaçlı gibi duran ama konuşunca çok sempatik olan. Okulun en cool kadın hocasıydı.Aynı zamanda okulun tiyatro hocasıydı. Öğretmenler ona saygı ve sempati besler. Öğrencileri ise ona tapar gibi sever ve ne derlerse yapardı. Yüzü her an kamp yapmaya gidecek gibi bir ifadedeydi. sanki her an hakkını savunacak gibi de atarlı. Öğretmen gibi değil de aktivist gibiydi.
Bende severdim hocayı. Lisenin ilk günü tanıştım bu hocayla. ilk dersimize giren kişiydi. o ilk derste ''napıyorsun sen'' diyip yanıma geldi. Öyle çizim yapıyorum dedim. ''niye dersi dinlemiyorsun? ''dedi. Dinlerim isterseniz dedim. Neyse sen çizimine devam et dedi. başımı okşayıp, gülerek ders anlatmaya devam etti. bende çizime Devam ettim.
Böyle arada konuşur selamlaşırdık. Beni her gördüğünde gözlerinin içi parlar, bir şeyler derdi. Herkes bu hoca niye seni çok seviyor, bize hiç yüz vermiyor derdi. Ne biliyim la derdim.
Sonra bir gün yine derste bir olay oldu ben hunharca tahahaha diye kahkahamı atarken kimse de en ufak gülümseme yoktu. Espri anlayışım çok farklıydı ya. neyse Sonra kaldırdı beni ayağa, başladık yine konuşmaya. Herkes bana bakıyor. Sonra bir anda o ilginç teklifi yaptı. '' Seni kızımla evlendirmek istiyorum. Okul biter bitmez mutlaka evlenin'' dedi. Sadece gülmekle yetindim. '' çok ciddiyim bence çok yakışırsın bizim aileye, senin gibi biri olmalı, kızımla evlenecek olan kişi'' dedi. herkes ooo ooo felan çekiyor. ben kızardım, utandım. Öyle habire okulda yürürken beni her gördüğünde seni kızıma alıcam derdi. Hatta bazen abartıp napıyon damat derdi. Bir kere okula gelmiş kızı. hocanın müritleri olan kız öğrencileri geldi yanıma. bak müstakbel eşin burada dedi. Baktım baya güzelmiş hatta bildiğin taş gibiymiş.tabi ben çok belli etmeyip hmm iyimiş dedim. Çünkü biliyorum ki o müritler gidecek hocaya söyleyecek. Sonra saklandım okulun ücra köşelerine. BEnimle tanıştırmak için olabileceği aklıma gelip. Ondan sonra sadece öğretmen - öğrenci ilişkisi yaşayarak devam etti aramızdaki diyalog.
Bugün uyanınca nedense o olay aklıma geldi, yıllar sonra. Beni andı herhalde.
Lisede yaşanılan olayların arasında, unutkan olan bünyemizde, hala akılda olanlardır.
her gece 40 sayfayı geçen (harita metod sayfası) matematik ve fizik ödevleri. aklımda kalan tek şey bu ve basketbol turnuvalarımız. orta ve lise hayatım fizik ve matematikle geçti yav. yazmaktan işaret parmağımın içi şekil değiştirmişti, üniversite bana anaokulu gibi gelince düzeldi parmak.
cırtlak sesli bir matematikçimiz vardı. Alfa romeo’su vardı bunun bir tane. her gün aynı yere park ederdi. Ben de cam kenarı en arka sırada otururdum. Hep sıfır verirdi bana tırnaksız.
iki dönem boyunca arabasına tükürdüm camdan * şaak diye arabanın ön camına tam isabet. sonra çıkışta pusar izlerdim. silecek açardı * bildiğin camsil görevini üstlendik alfa romeo’nun *
sabah geç kalındığında müdür tarafından bahçeden toplatılan kullanılmış prezervatifler.
spor salonunda gözlerimin önünde sürekli yiyişen çift ve kıçı kocaman olan kıvırcık saçlı at gibi kız.
hiç bir suçum yokken suratıma atılan faça ve olayın bambaşka boyutlara gelmesi.
taş gibi edebiyat öğretmenimiz, hayallerimi hala süsler.
liseden mezun olmuş kişilerin yorumlayabileceği eylemdir. yani bir orta öğrenim mezunu olmayı gerektirir, muhtemelen üniversiteyi kazanamamış ya da üniversite öğrencisi olan kişinin söylemi olabilir.
en başta çok sevilen arkadaşlar arkasından sabahtan akşama kadar süren yorucu dersler, ilk iki sene haftanın 1 günü olan son sene haftanın 2 gününe kadar çıkan atölye dersleri, tuvalette gizli gizli döndürülen sigaralar, tüm sınıfların katıldığı futbol turnuvaları, yenilen dayaklar sırtta kırılan cetveller yanaklarda sürekli güller açması gibi şeylerdir.
Okulda bomba alarmı yapıp okula özel harekatlar toplanmasını sağlayan orospu çocukları.(amına koduklarım yüzünden 1 hafta işkence çektik bütün okul sorguya çekildi ibneler yüzünden.)
Dönüp bakıyorum da allah belasını versin nasıl bir okulda okumuşum mk iyi yırtmışız.
Bir avuç gerizekalı yuvası olduğudur.
Birde çok fazla güzel kız yoktu hemen hepsi nerd tipli olduğundan ortalama fiziki güzellikte bir kızın peşinden her hayvanın koşması.