en başta çok sevilen arkadaşlar arkasından sabahtan akşama kadar süren yorucu dersler, ilk iki sene haftanın 1 günü olan son sene haftanın 2 gününe kadar çıkan atölye dersleri, tuvalette gizli gizli döndürülen sigaralar, tüm sınıfların katıldığı futbol turnuvaları, yenilen dayaklar sırtta kırılan cetveller yanaklarda sürekli güller açması gibi şeylerdir.
Benim aklıma dışlanmak geliyor. Sevilmemek. Neyse ki bunlar çoğunlukla birinci sınıftaydı. Diğer üç senem daha rahat geçti. Ama şuan o üç seneden çok aklıma o bir sene geliyor.
- Sırf 'günaydın' demek içir her sabah yapılan sıra
- Her istiklal Marşı'nda şapkalı bir çocuğun uyarılması
- Okula girmeden önce yapılan etek-saç-ayakkabı kontrolü
- 'oğlum niye gülüyorsunuz? söyleyin biz de gülelim'
Ama şahsi olarak aklımın ücra köşesine kırım kongo gibi yapışmış olanı ise şudur :
Eşit ağırlık öğrencisiyseniz ve matematik hocanız türev anlatıyorsa ve siz hafiften anlamamışsanız
Tavuk döner +ayran.
Hala lisede tavuk döner yediğimiz yere giderim ankara anıttepede (bkz: germeç piliç)
ama o lisedeki tadı vermiyor.bir elimizde ayran diğer elimize döner.döke döke yerdim.yağmur yağardı parkın orada yerdik.bazen öğle arasında kaçardım okuldan güvenparkta döner yemeye giderdik.ne güzel günlerdi be.dönerden başka yiyecek hiç bir şey yoktu.sıcak +ucuz+lezzetliydi.lise bir başkaydı.çok başka..