ismini hatırlamıyorum ama tam bi piç kurusu idi ve bizde endüstri meslek lisesi öğrencisi olduğumuz için en az onun kadar piçtik. sınıfta dönen taşak muhabbeti yüzünden gözlerimizden yaş gelirdi. sürekli tartışmaya girdiği mal arkadaşımız gökhaının ağzına ayağını sokmaya çalışması gerçekten muhteşem ötesi bi olaydı. *
kendini üniversite profesörü sanan tipti. bir de istanbul üniversitesi bana öğrendiklerimin çeyreğini bile katmadı falan diye konuşurdu. o zaman üniversitede dekan olsaydın, doçent olsaydın, devlet okulunda liselilerle işin ne?
Kısa boylu, boynu olmayan, aynı zamanda gülümsemesi de olmayan, durup durup sözlü yapan bir kadındı. Sanırım eline erkek eli değmemişti. Bu yüzdendir bu tavırları.
Biraz soğuk bir tipti.
Gardırop fuat a benzerdi iri kıyımdı ki fuat abi derdik ona.
Aklımda kalan bir şey de bir gün dersi edebiyatçının sabote etmesi olmuştu.
Elinde bi sınav için verdiğimiz dilekçelerle gelmişti.
Olayın sorumlularından biri de bendim ona göre.
Ha birde Devlet izin verirse birgün dahil olacağım kategori.
trükan hoca'ydı.
çok farklıydı , bazen trollüyo gibi yapardı bizi bazen de biz öyle yapardık.
garip bir ilişkisi vardı bizim sınıfla.
rehber hocamız oldu üstelik bir yıl da.
bazen sinirlenirdi.
her şey hep en önde oturan çalışkan kızın onun dersinde en arkaya geçerek boynuna pembe atkı takması ve türkan hoca'nın onu banu alkana benzetmesiyle başlamıştı.
geçen öğretmenler gününde de aradığımda çok sevinmiş ve beni de sevindirmiştir kendisi gb
sevdiğim hocalarımdan biriydi. adamın her daim gülümseyen bir surat ifadesi vardı. belki de gülümsüyordu gerçekten bilmiyorum. derse gelip, "şu ağacı görüyor musunuz? sizin test çözmeniz için orada ve şimdi oraya gidiyorum." diyordu ve çıkıyordu. o adamdan sonra felsefecilerin hayatında mantık aramaz oldum.