başlığı gördükten sonra kısaca bi düşündüm tek birşey gelmedi aklıma. sadece bi resim hatırlıyorum atların kuyrukları kesilmişti. onuda derste ek bilgi olsun diye (bkz: son samuray) filminde görüp öğrendiğim şekilde anlatmıştım.
Daha önceki yıllarımda aşırı çekingen olan ben lisede epey özgüven sahibi olmuşum dediğim olaylardan biri okulun en sert
Hocasını tahtaya yazdığı osmanlıca bir dizenin yanlış olduğunu söylemem le gerçekleşmişti, bütün sınıf ve aynı anda hoca bir kaç saniye durup bana bakmıstı.
Sonraki yıl yeni gelen hocanın adaletsiz verdiği notlardan dolayı
yazdığımız dilekçe sonucunda başı yananlardan biri ben olmuştum, kanaat notuma 0 vermişti rezil hoca.
ikinci dönem değişen hocayla sınıfın en yüksek notunu almıştım.
Edebiyatçı olmak gibi hayallerim vardı o zamanlar.
-edebiyat hocasının Fuzuli'yi ayyaş, serseri ve işe yaramaz biri olarak tanıtması. şiirlerinde geçen şarap, içki...vb. ifadelerin 'gerçek' olduğunu, onun hayatının böyle kötü alışkanlıklarla dolu olduğunu söylemesi. fesuphanallah... divan edebiyatını bize böyle anlattı.... gerçek kimliğini öğrenince şok geçirmiştim.
lise 1. sınıfta edebiyat hocasının kompozisyon ödevinde sorduğu soruydu : ''büyük önderin ulusu için yaptıklarını anlatan kısa bir kompozisyon yazınız ''dedi. 45 dakika süremiz vardı kompozisyonu yazmak için. sonra kağıtlar toplanacak ve okunacaktı hemen.
ben ,arkalı önlü a4 kağıdını doldurmuştum. bildiklerimi öyle bir anlatıyordum ki. anlatamam.
yanımda oturan dostum abdullah tek cümle bıraktı kağıda aynen şuydu : ''ne yapmadı ki... ''
sonra abdullah'a bir döndüm tek cümlesini gördükten sonra yazıklar olsun dedim , tek cümle yazılır mı... bir yandan da dalga geçiyordum , gülmemek için zor tutuyordum kendimi. tamam hoca kısa bir kompozisyon istedi de bu kadar da olur mu diyordum içimden de ....
sınav sonucu mu? : abdullah 100
ben 70
kerametin bazı durumlarda tek cümlede yattığını gördüğüm o an'ı unutamıyorum. abdullah'a helali hoş olsun...