bizim biraz saf ve sürekli gülen ingilizce hocamız vardı ona: polyanna kısaca poly,
mustafa topaloğlu gibi cümleler kurmasından ötürü kimyacımıza: topaloğlu yada uzaylı,
saçını taramadan okula geldiğinde bu lakabı bulduğumuz fizik hocasına: einstein (aynştayn),
hocalara hababam sınıfında müfettiş sahnelerini aratmayacak cevaplar verdiğim için bana; şaban veya
derste tahtaya bakıp daldığım ve gülümsediğimi fark etmediğim zamanlar çok olduğu için; leyla
sınıfta iki tane eda olduğundan dolayı birine küçük ada ( ki diğerine göre daha narin bir kızdı) diğerineyse büyük ada yada dalga geçip sinir etmek için bozca ada demişliğimiz vardır.
Bir öğretmenimiz manken diyememekte ve sınıfta benimle dalga geçen bir çocuğa "munken gibi valla açık mert korkusuz" gibi bir şey demişti. Sonra yayıldı yayıldı ve tüm okul "munken" diye çağırdı beni, optik diyenler de vardı tabi gözlüklerim sağolsun. *
bana entel-dantel diye seslenen arkadaşıma;
(bkz: yürüyen poğaça)
lakabını takmıştım adı öyle de kaldı adamın.
hafif toparlakçaydı anlayacağınız gibi, her ne kadar arkadaş onların kas olduğunu iddia etse de. *
biz lisedeyken bir üst devredeki bir sınıf okul çapında lakap takmalarıyla meşhur olmuşlardı. bir tane örnek vereyim.
bir matematik hocamız -yusuf bey- vardı. konuşurken ağzından saçılan tükürüklerin haddi hesabı yoktu. en sonunda adama lakabı yapıştırdılar: golgi. seyyar tayyar'ınkiler misali, "patladı gitti"*